21. Bölüm: Ağlak Surat

567 82 73
                                    

"Biz tanıyor muyuz?" Diye sordu Jake, yüzünde ki kocaman gülümseme ve mutlu olduğu her şekilde anlaşılır çıkan sesi ile.

"Evet!" ~Cheonsa

Niye bağırıyorum? İyice delirdim... Şimdi bir de kim olduğunu soracaklar. Al başına bela... Kendi kendime heyecan yaratıyorum.

"İlk benim kulağıma söyle. Sonra onlara söylersin." ~Jungwon

"Şimdi de onlar olduk... Benim sinir kat sayımı arttırmayın. Matematik ödevini zaten yapmadım, onun için stresliyim. Bir de Cheonsa'nın gönlü kimde diye konuşuyoruz. Hadi devam edin. Yanımızda küçük çocuk var. Düzgün konu bulun." ~Heeseung

Çocuk Heeseung'a garip bir bakış atarak gelmiş ve elimi tutmuştu. Jungwon'da sonunda beni bırakmıştı. Sanırım bu kardeş mevzusu beni cidden mutlu ediyor.

"Kim?" ~Jungwon

"Noona-nim, abine söylemek bence iyi bir fikir değil. Bana söyle." ~Niki

"Wonie ve Riki yerine bana söyleyebilirsin. Ben artık senin yakın arkadaşın sayılırım bence." ~Jake

"Sizi duyuyorum!" ~Heeseung

"2 kulağı olduğuna emin miyiz?" ~Niki

"Selam."

Bir anlığına kapıya baktığımda, Yeonjun'u görmemle yerimden kalkmıştım. 4 ders üst üste ingilizce dersi var diye seviniyordum bir de. Bu daha da sevindiriciydi.

Etrafıma bakındım ve bana selam verdiğini anlayınca, kapıya koştum.

"TXT'yi mi bulamadın?" ~Cheonsa

"Hayır." ~Yeonjun

"ENHYPEN'ı mı bulamadın?" ~Cheonsa

"Hayır." ~Yeonjun

"BTS'i mi yoksa?" ~Cheonsa

"Hayır." ~Yeonjun

"O zaman... Bir sorun mu var?" ~Cheonsa

"Evet." ~Yeonjun

Söylemek için çok bekledin...

"Öncelikle Cheonsa, senden özür dilerim. Çok geç olsa da özür dilemek istedim. Soobin 1 sene geç edilen bir özürü bile kabul edebileceğini söyledi." ~Yeonjun

Adımı hatırlıyor! Benden özür diledi! Tamam... Heyecan yok... Jungwon'da nasıl tepki veriyorsan, Yeonjun'da da aynı şekilde tepki ver.

Dur... Jungwon'da bile aşırı tepki veriyorum!

"Doğru söylemiş." ~ Cheonsa

"Aslında özür diliyorum ama ne için özür dilediğimi bilmiyorum." ~Yeonjun

Tamam, ben kantine gidiyorum sanırım. Limonlu su alıcam.

"Bence... Beni Enhypen'ın yanında iken dışladığın için." ~Cheonsa

"Başka bir şey yaptım mı? Yani farkında olmadan. Sonuçta bu üçüncü görüşmemiz falan sanırım?" ~Yeonjun

"Evet... Yani, başka bir şey yapmadın. Zaten o dışlamada göz ardı edilebilecek bir şeydi. Sende iyiliğinden dedin." ~Cheonsa

"Ne için özür dilediğimi bilmiyordum ve sen söyledin ama neden olduğunu biliyorum." ~Yeonjun

"Anlamadım..." ~Cheonsa

"Yani diyorum ki, özür dilememin nedeni aslında seninle iyi anlaşabilmek. Babam seninle kardeş olduğumu söyledi."~Yeonjun

"Demek söyledi... Annemin katilinin ben olduğumu da söyledi mi?" ~Cheonsa

"İşin aslını anlattı. Herkes seni bu yüzden suçluyormuş ama-" ~Yeonjun

"Benim gitmem gerek." ~Cheonsa

Giderken, kolumdan tutarak beni durdurdu. Senelerdir karşısına çıkmak istediğim, olmasını istediğim abimdi. Ama şimdi ise... Korkuyordum. Çünkü belki de o bile beni "annemin katili" olarak adlandırabilirdi. Her ne derse desin, o şu an için sadece kan bağım olan bir yabancıydı. Sanki uzaktan bir akraba gibi. Hani şu, ismini duyunca tanıyorum diyip, aslında tanımadığın akrabalardan.

"Beni babam gibi görme. Olur mu? Sen annemden bana kalan tek şeysin." ~Yeonjun

Ne zaman aktığını anlamadığım göz yaşlarımı sildim diğer elimle. Bu durumdan birinin beni çekip kurtarmasını istiyordum.

Yeonjun kolumu bırakınca, neden hâlâ çalmadığını anlamadığım zil çalmadığı için, koşar adımlarla üst kata çıktım.

Jungwon ve Sunoo'nun sınıfına baktım. İkisi de yoktu. Dersleri başka bir sınıftaydı ve o sınıfı bütün okulu arayarak bulamazdım. Diğerlerinin sınıfına gitmek daha akıllıca olabilirdi. Veya şu an daha akıllıca geliyor olabilirdi de.

Bu katta olan, Jake ve Sunghoon'un sınıfına baktım. Onlarda yoktu. Üst sınıflarım olarak ikisi ile de ayrı derslerim vardı beraber girdiğim. Jake ile çarşamba, Sunghoon ile perşembeydi dersim. Ve bugün pazartesiydi. Bende ki şansta buydu ya...

Niki'yi koridorda arkadaşları ile oyun oynarken gördüğümde, ona doğru gitmek istedim. Ama o kadar mutluydu ki, benim bu ağlak suratlı halimle uğraşmasa daha iyi olurdu.

Koridordan geri dönerek, bir üst kata çıktım. En üst kat, en büyüklerin sınıfları ile doluydu. Katta ki 16 sınıftan sadece bir tanesi Heeseung ve Jay'in sınıfıydı. Bu kata daha önce hiç çıkmamıştım.

Bu olaya neden bu kadar tepki veriyordum, neden içimde hem korku, hem heyecan, hem de üzüntü vardı bu sorgulanmalıydı. Ve beni sorgulayansa koridorda bu ağlak suratımla yürürken bütün Sunbae'lerin bana olan bakışlarıydı. Eh haklılardı, hem ağlayarak ilerliyordum, hem de 2. Sınıf olduğum yakamdan belli oluyordu.

Jay ve Heeseung'ın sınıfına doğru gelirken, bulanık gördüğüm gözlerimle, sınıfın içine baktım. Sınıf tam karşımdaydı. Daha da yaklaştığımda, Heeseung ve Jay'in tahtaya bir şeyler karalayıp güldüğünü gördüm. Belki de Niki'de yaptığım gibi buradan hemen sıvışıp gidebilirdim.

Bu sefer, onlara doğru gitmek istememiştim. Sanki vücudumu ben değilde, başkası kontrol ediyor gibiydi çünkü doğruca sınıflarına doğru gidiyordum.

"Cheonsa?"  ~Jay

Jay beni gördüğüne şaşırmış, ismimi söylemişti. Onun sayesinde Heeseung'da kapıya doğru, yani benim geldiğim yere doğru dönmüştü. Doğruca sınıfa girmiş, Heeseung'a sarılmıştım.

O değil de, girerken fark ettim, bu sınıftakilerin hiç biri tenfüsü dışarı da geçirmiyor. Hepsi sınıfta. Ve şu an hiç birinden ses çıkmıyor, bize baktıklarına eminim. Ve Heeseung'ı zor duruma soktuğuma da eminim.

"Ben yanındayım, ağlama." ~Heesueng

Escape Game ⚜ENHYPEN⚜ ✔ (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin