Benim gibi Sara unnienin ailesi de yıkılmıştı. Ama elden hiç bir şey gelmiyordu işte...
Okul başlayalı iki hafta olmuştu ve klasik hayatıma geri dönmüştüm. Mina ile derslerde biraz konuşuyor, onun haricinde verilen görevleri yapmak için muhattap olmam gereken kişilerle zorla konuşuyor ve diğer tenefüslerde kütüphaneden ayrılmıyordum. Hatta öğle yemeği diye bir şey yoktu 2 haftadır hayatımda. Kahvaltı da yoktu. Akşam yemeği de işte... Yeonjun'un zoru ile bir şeyler yiyip kalkıyordum sofradan.
Şimdi de elimdeki 10 kalın ders kitabını öğretmenler odasına taşımam gerekiyordu. Ben daha kendimi odamdan tuvalete taşıyamıyorum, bunların benden istediği şeye bak... Gelsinler kendileri alsınlar ders kitaplarını. Ben öğretmenlerin kölesi miyim?
Elimdeki kitaplarla köşeyi dönerken birine çarpmıştım ve kitaplar da elimden dökülerek ona çarpmıştı. Her kimse, benim yüzümden sarsıntı geçirdi, kitaplar epey yakmıştır canını...
"Heeseung..." ~Cheonsa
"Bu kitaplar çok ağır değil mi? Iyi misin?" ~Heeseung
"I-iyiyim... Sen? Acıtmış olmalı..." ~Cheonsa
"Çok değil. Bir anlık dünyam sarsıldı sadece." ~Heeseung
Yere saçılmış kitapları toplamama yardım ettikten sonra elindeki 6 kitabı bana vermemekte inat ediyordu.
"Öğretmenler odasına götürmem gerek. Beni oyalıyorsun şu an. Sonra Agma beni azarlıyor..." ~Cheonsa
"Iyi, yardım ediyorum işte. Kitapları bölüştüğümüze göre, gidelim." ~Heeseung
Bana söz hakkı bile vermeden yürümeye başlamıştı elindeki kitaplarla.
"Bu bölüşmek bile değil..." ~Cheonsa
"Güce göre bölüşmek diyebiliriz. Sonra kitapların altında ezilirsin falan..." ~Heeseung
"10 tane taşıyordum, dikkatini çekerim." ~Cheonsa
"Sevgilime bak sen, güç gösterisi mi bu? Kimi etkilemeye çalışıyorsun? Açıkça söyleyeyim, ben etkilendim." ~Heeseung
"Yeter o zaman..." ~Cheonsa
"Daha iyisin, değil mi? Yani... Alıştın mı?" ~Heeseung
"Evet. Yanlız kalmak her zaman kötü değil işte. Toparladım biraz. Yoksa yüzüne bile bakmadan içimden 'yakışıklılara çarpmak için doğmuşum' diyip giderdim. Ama bana yardım etmene izin veriyorum ve seninle konuşuyorum." ~Cheonsa
"Peki ya diğerleri? Jungwon iki haftadır seninle hiç konuşmadığını söyledi." ~Heeseung
"Tebrikler, Mina'dan sonra ilksin." ~Cheonsa
Öğretmenler odasına girip kitapları masanın üzerine bıraktıktan sonra ben merdivenlere yönelmişken, Heeseung kolumdan tutup beni durdurdu.
"Yemek bile yemiyorsun, değil mi?" ~Heeseung
"Ne kadar çok 'değil mi?' diye sordun. Bugünün özel sorusu mu bu?" ~Cheonsa
"Senin için endişeleniyorum." ~Heeseung
"Teşekkürler? Böyle birinin olması çok hoş." ~Cheonsa
"Herkes senin için endişeleniyor. Yeonjun hyung evde de bir şey yemediğini söyledi. Böyle ne kadar yaşmayı planlıyorsun?" ~Heeseung
"Iyi ya, bir gün odamın en sevdiğim köşesinde ölü bulunurum. Şimdi kolumu bırakırsan-" ~Cheonsa
"Seni bırakmayacağımı söylediğimde bana inanmalıydın." ~Heeseung
Tuttuğu kolum sayesinde beni sürükleyerek yemekhaneye indirdi ve diğerlerinin yanına oturttu.
"Sahip çıkın şu deliye. Doktoru ona da yemek alıp geliyor birazdan. Ben de kendime yemek alıp geliyorum." ~Heeseung
"Manyak kız, hiç bir şey yemiyormuşsun. Zaten yüzümüze baktığın yok. Ruh değilsin sen, hatırlatayım." ~Sunghoon
"Ruh gibi yaşamak tam benlik ama." ~Cheonsa
"Ismin gibi ol, uslu bir kız ol ve o yemeği bitirmeden kalkma. Yoksa şu çubukları gözüne sokar, kaşığı da ağzının ortasına vururum, anladın mı kardeşim?" ~Jungwon
"Az tehdit, çok iş, sende ye." ~Cheonsa
"Bu yiyeceksin mi demek?" ~Sunoo
"Bu, bakarız demek." ~Cheonsa
"Öyle bir seçenek yok. Ya yiyeceksin, ya da yiyeceksin." ~Sunoo
"Sunoo, istesem yerim. Zorla mı?" ~Cheonsa
"Evet." ~Sunoo
"Tamam..." ~Cheonsa
"Kabul etti!" ~Sunoo
"Bağırma, herkes bize bakıyor." ~Cheonsa
"Umrumda olsaydı bağırmazdım zaten." ~Sunoo
"Yemekte anlaştığımıza göre, konuşmaya gelelim. 2 haftadır yüzüne hasretiz. Normal rutine geri dön lütfen." ~Sunghoon
Sunfhoon, Sunoo ve Jungwon'un yaptığı baskıdan kurtulmak için Mina'nın getirdiği yemeği sonuna kadar yemiş, sonra da oturup iyi olduğumu 16'sına da kanıtlamıştım.
Ve hiç tartışmamışlardı. Hatta Jungkook oppa saçlarımı çekmek dışında benimle uğraşmadan gitmiş, TXT bile laf etmeden herkese selam vererek bana hâl hatır sorup gitmişti.
Dünya tersine dönüyor galiba...
⚜️
"Bu bizde kalacaksa Heeseung'da kalmalı!" ~Cheonsa
"Aha dile geldi! Konuş kardeşim! Istediğin kadar! Kimi çağırıyorsan çağır! Heeseung mı istediğin, bak hemen arayıp gelmesini söylüyorum." ~Yeonjun
Beomgyu'nun elimdeki açılmamış sütü alıp açarak içmesini izledikten sonra okulun bahçesinde bağırmaya başlamıştım.
Heeseung'a da el koymuş gibi olacağım ama neyse... Kendimi iyi hissetmeye başladığıma göre yanlız kalmama gerek yok.
"Mina da gelsin mi?" ~Cheonsa
"Ona hayır işte. Zaten bizde kaldı geçen hafta sen çok kötüsün diye. Ama kızla konuşmadın bile. Anca biz senden gizli birbirimizi yedik durduk." ~Yeonjun
Iyi olmuş, yesin seni.
Heeseung'ın koşarak gelip bana sarılması ile Yeonjun'a attığım korku dolu bakışların bir karşılık bulmaması ile bende Heeseung'a geri sarıldım.
"Gerçekten artık iyisin... Bu rahatlayabilirim demek." ~Heeseung
"Rahatlamamak senin suçun. Hep depresyonda kalacak halim yoktu ya..." ~Cheonsa
Bu bölümü sevmedim... Çok sıkıcıydı, değil mi? O yüzden bir sonraki bölüme geçin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Escape Game ⚜ENHYPEN⚜ ✔ (Düzenleniyor)
Fanfiction❗𝐵𝑜̈𝑙𝑢̈𝑚 𝑠𝑎𝑦ı𝑠ı 𝑠𝑖𝑧𝑖 𝑘𝑜𝑟𝑘𝑢𝑡𝑚𝑎𝑠ı𝑛, 𝑏𝑜̈𝑙𝑢̈𝑚𝑙𝑒𝑟 𝑘ı𝑠𝑎. Hadi sizinle bir oyun oynayalım, yerinde acılı, yerinde duygusal, yerinde kötü, yerinde eğlenceli. Ama her oyun gibi, bu oyunun da kuralları var. Kurallar şunlar; a...