12. Bölüm: Kayıtlar

618 92 54
                                    

İki telefonunda aynı anda çalmasına uyanmıştım. Yanımda yatan çocuk hâlâ güzelce uyuyordu. Onu uyandırmamak için kendi telefonumu cevapladım. Ama çocuğun diğer yanında yatan Heeseung'ın telefonu hâlâ çalılıyordu.

"Alo?"

Sesim kısık ve uykulu çıkıyordu. Kimin aradığına dahi bakmamıştım.

Telefondan hiç ses gelmeyince, kulağımdan çekip, aramada olup olmadığımı kısık ve uykulu gözlerimle kontrol ettim.

"Seni buldu. Şu an şokta. Umarım bu öğlene iyi olur. Umarım sen de ölmüş olarak bildiğin, kardeşini bulduğun için sevinirsin."

Telefon şakası mı bu? Kardeşim hortlak mı benim? Böyle şaka olmaz ama cidden. Bari ölmüş biri ile ilgili şaka yapmayın.

Ailem kısacası 5 kişiden oluşuyordu. Annemin ilk evliliğinden bir abim, sonra babam annemi aldattığı için ortaya çıkan bir erkek ve ben. Sanırım o hiç tanımadığım kardeşimle aramda 16 gün var... Annemin anlatmasından biliyorum. Neyse ne işte.

Israrla çalan Heeseung'ın telefonu, sonunda onu uyandırmıştı.

Aramayı cevaplayıp, telefonu kulağına koymuştu. Ama hiç ses vermemişti. Açıkçası şu an çok tatlı gözüküyordu.

"Hı?" ~Heeseung

Telefondaki kişi baya konuşmuştu, ama o sadece anlamadığını belli etmişti.

"Sunghoon... Seni anlamıyorum." ~Heeseung

Telefondakinin Sunghoon olduğunu onun konuşmasından anlamıştım. Ama sonra Sunghoon'un telefondan gelen bağırtısı, onun olduğunu kanıtlamıştı.

"Çince mi konuşuyorum sana?!!" ~Sunghoon

Sabahın 7 buçuğu, o yüzden olabilir mi akıllı Sunghoon?

"Sunghoon... Neden Jungwon'a söylemiyorsun? Lider o... Telefonlarını açmıyorsa, bugün öğlen söylersin. Şimdi beni sal. Uyuyordum ne güzel..." ~Heeseung

"Uyumanın sırası değil!!!" ~Sunghoon

Sunghoon'un telefonda ki bağırtısı, bana kadar geliyordu. Acaba konu neydi?

"Kapatıyorum. Başka kimseyi arayıp uykusundan etme. Hatta, sende uyu." ~Heeseung

Diyerek telefonu resmen Sunghoon'un yüzüne kapatmıştı.

"Günaydın." dedi, benim uyanık olduğumu fark edince.

"Günaydın." ~Cheonsa

Onca sese karşın çocuğun hâlâ güzelce uyuması, ne kadar yorulduğunu anlamamı sağladı. Belki de günlerdir uyumuyordu.

"Tek kelime dahi etmedi, değil mi?" ~Heeseung

"Hayır." ~Cheonsa

"Hastaneye götürülmesi gerekir böyle durumlarda ama... Götürürsek kimlik isterler." ~Heeseung

"Belki de, zamanla konuşur." ~Cheonsa

"Belki... Ama belki..." ~Heeseung

"Seni arayan Sunghoon muydu?" ~Cheonsa

"Evet." ~Heeseung

O sırada yataktan kalkarak, dolabına doğru ilerledi.

"Neden aramış? Yani... Bağırıyordu da, o yüzden." ~Cheonsa

"Hiç bir şey anlamadığım için, bu soruna cevap veremem. Sadece, Jungwon'un telefonlarını açmadığını anladım." ~Heeseung

"Genelde Jungwon böyle mi? Yani sabahları telefonlarına-" ~Cheonsa

"Hayır. Bu sefer garip." ~Heeseung

"Garip deme. Sizin garip deme şekliniz beni korkutuyor." ~Cheonsa

"Ne? Ne demeliyim? Ne diyebilirim? Koreceyi mi değiştireyim?" ~Heeseung

Sessiz kaldım bir süre. Sanki yalan söylüyorum...

"Yaa, hemen öyle alınma. Sadece dalga geçiyorum. Sen de haklısın." ~Heeseung

Uzun bir arayış sonrasında bulduğu kıyafetleri alarak, odadan çıktı.

Onlar mı beni tehlikeye atıyorlar, yoksa ben mi onlar için tehlikeye atlıyorum bilmiyorum.

Tek bildiğim... Beni önemsiyen insanlar oldukları. Tabii, zamanla bu değişmezse.

"Noona-nim!"

Sesinden tanımasam, bana şu hayatta başka 'noona-nim' diyen olmadığı için tanıyacağım.

"Jungwon hyung ve sen... Yani sen onun... Ah..." ~Niki

"Sakin ol Niki. Nefes al. Ne dediğin cidden anlaşılmıyor." ~Cheonsa

"Hoşgeldin Niki." ~Heeseung

"Hoş-... Hoşbuldum hyung..." ~Niki

Su alıp gelmiş olan Heeseung, Niki'ye suyu uzatmıştı.

"Sağol hyung." ~Niki

Niki suyu içip, biraz daha nefes aldıktan sonra, tekrar konuşmaya başlamıştı. Bu sefer konuştukları daha netti.

"Noona-nim... Sen... Jungwon hyungun... Nasıl söyleyebilirim bilmiyorum." ~Niki

"Geveleyip durmazsan, söylersin Niki. Çünkü bu söylediklerini birleştirince ortaya hiç güzel bir şey çıkmıyor." ~Heeseung

Heeseung'ın sinirli çıkan ses tonu, Niki'yi endişelendiriyordu. Bu bariz bir şekilde ortadaydı.

"Jungwon hyung dedi ki..." ~Niki

Artık Niki'nin söylemesini istiyordum. Ama Niki sürekli bir şekilde, bozuk plak gibi başa sarıyordu tamamlamadan.

"Yani... Siz kardeşmişsiniz." ~Niki

Gözlerim irileşmiş ve nefesim kesilmiş bir şekilde, kala kalmıştım. Aklımdan bir şey geçmiyor, dilim bir şey söylemiyordu. Sabahki telefon ve şimdi de Niki... Gerçekten olabilir miydi? Jungwon ve Ben kardeş olabilir miydik? Aklımdan ilk geçirdiğim şey, okuldaki salgın sırasında Jungwon'a bir şey oldu diye ödüm kopmuştu, kardeşlik bağlarına inanmayan ben, belki de o zaman inanmalı mıydım?

"Niki... Şaka falan yapmıyorsun, dimi?" ~Heeseung

"Hayır hyung. Cidden. Jungwon hyung ile birlikte gelecektim. Ama kapıyı üvey abisi açınca, bana olanları anlattı. Kayıtlara ulaşmışlar. Babaları aynı." ~Niki

Başım dönmeye başlayınca, yere çömelmiştim. Gözlerim kararıyordu. Ama kapanmak gibi bir istekleri yoktu. Sanki kör gibiydim. Sesler normaldi. Ama ben ve kalbim hiç iyi değildi.

Escape Game ⚜ENHYPEN⚜ ✔ (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin