"Derse girmek istemediğine emin misin?" ~Jay
Jay'in sorusu ile, ona baktım ve kafamı aşağı yukarı salladım. Normalde sabahları bile geç kalmamaya dikkat ederdim. Ama bu sefer, o çok sevdiğim ingilizce dersine bile girmek istemiyordum.
"Bizim dersimiz ne?" diye sordu Heeseung Jay'e. Sanırım o daha kendi dersini bile bilmiyordu. Çantasını bile ben hazırlamıştım, doğru ya...
"Ders sınıf öğretmeni ile. Rehberlik. Yani Heeseung, sevgilin sınıfta kalabilir. Çünkü dersin konusu alt sınıflarla etkileşim." ~???
Ukala bir şekilde konuşan Jay ve Heeseung'ın sınıf arkadaşı olan erkeğe baktım. Kesinlikle salaktı. Konuşmasından anlaşılıyordu.
"Bu işimize gelir. Tek zorunluluğumuz sınıfta bulunmak ve alt sınıflardan birinin bize eşlik etmesi." dedi Jay. Hiç bir şey anlamamıştım. Etkileşimli ders neydi? Tıpkı benim Sunghoon ve Jake ile girdiğim dersler gibi miydi?
Jay sınıftan çıkmıştı. Sanırım bir Enhypen üyesini çağıracaktı.
"Dersine girecek olan öğretmene haber vermeliyiz. İzin kağıdı vermeli. Yada o şeyin adı her neyse." ~Heesuenf
"Ona izin kağıdı dediklerine eminim. Ama sen bir kere ders programına baksan ölmezsin." ~Cheonsa
"Sözlüğümü koymadığın için sağol. Ders boyu Jay'i kullandım sözlük olarak." ~Heeseung
"Komiksin... Ama gülmüyorum Heeseung." ~Cheonsa
Heeseung benim kafamı dağıtmak için benimle konuşmaya çalışırken, yine ön sırada ki ukala bize dönmüş, konuşmaya başlamıştı.
"Heeseung, sen ne zaman sevgili yaptın? Jay ve diğer 6 arkadaşın dışında pek kimseyle konuşmadığını sanıyordum. Hele ki kızlarla asla konuşmuyorsun diye biliyordum."
"Sevgili değiliz." ~Heeseung
Heeseung'ın kısa ama sakin olmayan cevabı, beni tedirgin etmişti. Çünkü bu "bu ukala daha fazla konuşacak, hazır ol" demek gibi bir şeydi.
"Millet! Boşuna şaşırmışız! Heeseung ve bu küçük bebek sevgili değilmiş!"
Bana küçük bebek mi dedi o? Ağladığım için mi? Şimdi ben seni burada dövsem, seni benim elimden kim alır? Hım? Kim kurtarabilir seni?
"Düzgün konuş." ~Heeseung
"Yapma ama Heeseung, lise öğrencisi bu kız. Ağlamasına karşılık ne denebilir?"
"Sesini kesip, hiç bir şey demeyebilirsin." ~Heeseung
"Sınıfınız genişmiş... Beyin yoksulları dolayısı ile herhalde." ~Sunghoon
Sunghoon'un dediği ile suratımda istemsizce bir sırıtma oluştu. Haklılık payı vardı çünkü. Hatta direk haklıydı.
Jay sırasına, yani bizim yanımıza gelirken Sunghoon'da onu takip ediyordu.
Sonunda sınıf öğretmenleri de gelince, alt sınıflarla beraber sınıf mevcudu yüksek olan sesli sınıfın sesi kesilmişti.
"Bazılarınız için bu ders cidden bir gelişme yaratmış bile şimdiden. Heeseung, beni cidden şaşırttın." ~öğretmen
"Bıktım..." ~Heeseung
Heeseung kafasını sıraya sertçe koyacakken, yanımda, hatta 2 kişilik bir sırada 4 kişi oturduğumuz için, dibimde ki Sunghoon, benim kolumu tam zamanında Heeseung'ın kafasının altına yerleştirdi.
"Kolum acıdı... Sıraya yazık olacakmış demekki..." ~Cheonsa
"Beni önemseyebilir misin?"~Heeseung
İngilizce dersinde olsam, belki hâlâ ağlıyor olabilirdim. Ama öyle bir şeydi ki, sanırım artık 'ağlama' diyen birine muhtaç değildim. Artık daha fazlasına sahiptim.
⚜
"Noona-nim, tek mi yiyeceksin?" ~Niki
"Önce ki iki ders Heeseung ve Jay'in sınıfında olup, artı birde onlarla beraber Sunghoon'a da rahatsızlık verdiğim için, evet. Tek yiyeceğim." ~Cheonsa
Dedim ve önümde ki yemekten bir kaşık daha aldım.
"Niki'n olmadan mı yiyeceksin?" ~Niki
Yediğim yemek boğazıma kaçınca, öksürmeye başlamış ve çikolatalı sütten bir yudum almıştım.
"Ne zaman 'Niki'm' oldun Niki?" ~Cheonsa
"Ben de senin bir kardeşin sayılırım... Kalbim kırıldı." ~Niki
"İyi de, ben sana ne zaman diye soruyorum?" ~Cheonsa
"Sanırım... Buraya geldiğimden beri." ~Niki
"Niki, masanın öbür ucuna oturabilirsin." ~Cheonsa
"Bu da bir şeydir..." ~Niki
Niki masanın diğer ucuna oturmuştu ama bana bakması cidden rahatsız ediciydi. Ben onlara yük oluyordum, ve onlar beni bırakmıyordu. Onlar güçlülerdi.
"Niki neden orada oturuyorsun? Cheonsa neden burada oturuyorsun?" ~Jungwon
Yemek yedirmemekte ısrarcılar bunlar grupça.
"Çünkü Jungwon'cum, keyfim kahyası öyle istiyor." dediğim gibi, Jungwon yanıma oturdu. Birini atıyorsun, öteki geri geliyor.
"Benim de kayfim ve kahyası böyle istiyor. İkinizi de afiyet olsun." diyerek, yemeye başladı Jungwon. Kardeş olduğumuzdan şüphe ediyorum. Ama geçen gün belge gördüğüm için şüphe etsem de faydası yok.
"Civciv'e bak sen, bende tenefüslerde seni arıyordum. Çarşamba gün ki ders için şimdiden çalışmalıyım çünkü." ~Jake
Jake'in 'Civciv' diyerek lafa girişi ile, çikolatalı sütümden bir yudum daha aldım.
Sinirlerimi yatıştırmalıydım."Bizi beklemiyorlar, hemen başlamışlar yemeye. Terbiyesizler." ~Sunghoon
"Bu nasıl bir masa düzeni anlamadım." ~Sunoo
"Ben de anlamadım." ~Heeseung
"Hepinize afiyet olsun, masada birini bile istemeyenin boğazında kalsın." ~Jay
Sanırım ben kalkıp gitmeliydim. Ama boş masa yoktu. Gözlerim arkadaşlarımı aradı. Ama onun yerine TXT'yi görünce, yemeğim ile bakışmaya başladım.
"Jungwon ve Cheonsa'yı ilgilendiren bir şey söylemek zorundayım."
Sunghoon aniden lafa başlayınca, bakıştığım yemeğimden kafamı kaldırdım ve ona bakmaya başladım. Yanımda ki Jungwon'da aynı şekilde yediği yemeğinden kafasını kaldırarak baktı.
"Üzülerek söylüyorum çünkü bu kötü bir şey. Ama bir yandan mutluyum çünkü bunu az önce ben öğrendim. Yani ilk ben... Ah cidden herkesten önce öğrendim..." ~Sunghoon
"Söyleyecek misin hyung?"~Sunoo
"Yoksa sadece ilk öğrenen olduğun için kendinle mi övüneceksin?" ~Niki
"Pekala, hepinize hitaben konuşayım... Liderimizin ve kızımızın babası, en büyüğümüzün şüpheledindiği gibi bir işler peşindeymiş. Telefonuma bir mesaj geldi. Büyük ihtimal kuzenim kendi numarası yerine her yere benim numaramı yazdığı için. Yani... Yarın bir partiye gidiyoruz." ~Sunghoon
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Escape Game ⚜ENHYPEN⚜ ✔ (Düzenleniyor)
Fanfiction❗𝐵𝑜̈𝑙𝑢̈𝑚 𝑠𝑎𝑦ı𝑠ı 𝑠𝑖𝑧𝑖 𝑘𝑜𝑟𝑘𝑢𝑡𝑚𝑎𝑠ı𝑛, 𝑏𝑜̈𝑙𝑢̈𝑚𝑙𝑒𝑟 𝑘ı𝑠𝑎. Hadi sizinle bir oyun oynayalım, yerinde acılı, yerinde duygusal, yerinde kötü, yerinde eğlenceli. Ama her oyun gibi, bu oyunun da kuralları var. Kurallar şunlar; a...