Uyarılar:
¡Tsundere!
¡Argo!***
Yine aynı şey oluyordu. Karşındaki parlak gülümsemesiyle gülen adam sen yokmuşsun gibi davranıyordu. Bunu isteyerek yapmadığını biliyordun ama kırılıyordun yine de. Gözlerin yere döndüğünde elindeki telefona mesaj geldi.
Baji'ye bir kere daha bakıp mesajı açtın. En yakın arkadaşın-erkek- yazmıştı. Kendine kahve aldığını, senin de isteyip istemediğini soruyordu.
Ona istediğinle ilgili kısa bir mesaj atıp karşındaki adama döndün. Arkadaşlarıyla eğlenerek konuşuyordu.
Rahatsız etmemek için bir şey demeden ilerledin. Yavaş adımlarına karşı rüzgar hızlıydı. Bacakların üşüyordu, lanet okul eteği fazla kısaydı. Titreyerek girdin okul.
Önüne uzatılan kahveyle şaşkınlıkla başını çevirdin. "Günaydın." En yakın arkadaşının hevesli sesiyle gülümsedin.
O görüp görebileceğin en iyi arkadaştı. "Günaydın." Kahveyi üşüyen ellerin arasına aldığında sıcak kahvenin kokusu burnuna doldu. Sohbet ederek sınıfa girdiğinizde bütün moralin yerine gelmişti.
Cam kenarına oturup kahveni yudumladın. Kahvenin sıcaklığı vücuduna yayılırken gülümsedin. Baji'yi unutmuştun bile...
***
Gözlerini araladığında dört dersin geçtiğini fark etmemiştin. Sonunda kalkman gerektiğinde gözlerini ovarak doğruldun. Çok üşümüştün bu gün.
Camı kapatmak için kalktığın sırada başın döndü şiddetle. Gözlerini sıkıca kapatıp bekledin. Birden dizlerin titreyince zorlukla gözlerini araladın. En yakın arkadaşının sana baktığını görünce zorlukla gülümsedin.
Yere yığıldığında ise onun kollarında buldun kendini. Tir tir tireyen bedenin etraftaki sınıf arkadaşlarının endişeli çığlıklarına tepki veremedi.
Gözlerin kapandı ve etraftaki sesler duyulsa da boğuk gelmeye başladı. Tek bilincini açık tutmana yardımcı olan en yakın arkadaşının yanağını okşayan eliydi.
O an gözünün önüne Baji geldi. Sivri dişleri, uçuşan saçlarıyla sana gülümsüyordu. Ona uzanmak istedin fakat bedenin kasıldı.
Hissettiğin daha güvenli kolları hissettiğinde uyku seni esir almıştı. Gözlerin kapanmış, kendini karanlığa bırakmıştın...
***
Uyandığında üstünde beyaz bir örtü vardı. Okul revirinde değildin, hastanedeydin. Kolundaki seruma bakıp doğruldun. Ne olmuştu ki? Gözlerin odada dolaştığında onu gördün...
Baji gözleri kapalı, kafası duvara yaslı şekilde uyuyordu. Kızarmış gözleri, yana düşmüş başı ve terlemiş haliyle çok tatlıydı.
Gülümseyip üstündeki örtüyü kaldırdın. Ayağa kalkıp terlikleri giydin. Örtüyü alıp yanına gittin. Baji'nin üstünü örtüp saçlarını öptün.
Tekrar yatağa uzanıp gözlerini kapattın. Ta ki üstüne örtü atılana kadar. İrkilerek doğruldun. Baji sana doğru dik dik bakıyordu.
Burukça gülümseyip doğruldun. "Baji, gelsene." dedin gözlerini ovarak. Sana dik dik bakması açıkça seni ürkütmüştü.
Baji sakin adımlarla ayağa kalkıp yanına geldi. Yatağa oturup kendine çekti seni. Kolları arasında gülümserken o başını saçlarına gömmüş düşünüyordu.
Seni kucağına aldığında tir tir titrerkenki halin, acı acı inlemelerin ve onun çaresiz hali. Acayip korkmuştu. Bunu söylemek istemese de durum buydu.
Gözlerini kapatıp iç çekti Baji. Şimdi sana sahipti ve hiçbir sorun yoktu. Aptal bir gülümseme yüzüne yapıştı. Kedisi kucağında ona sarılıyordu ve bu ona yeterdi...