***"Draken-kun!" Heyecanla karşındaki uzun boylu çocuğa koştun. Boynuna atlayıp sarıldın fakat karşılık alamadın. Beklemiyordun zaten. Geri çekilip elindeki poşeti uzatarak gülümsedin. "Senin için getirdim."
Draken sıkılmış bir nefes alıp poşeti aldı. "İyi." Arkasını dönüp çeteye ilerlediğinde gülümsedin. En azından beni görmezden gelmiyor diye düşünüp arkanı dönerek okula ilerledin.
Arkadaşlarının yanına vardığında seni de konuşmaya dahil ederek uzun bir sohbet başlattıklarında aklını Draken'den uzaklaştırıp onlarla sohbet ettin.
Dersten sonra mutlu bir şekilde bahçeye çıktın. Sen okulun en popüler ve sevilen kızıydın bu yüzden sana yolda selam veren herkese kibarlıkla selam verdin. Gözlerin bahçeye çıktığında Draken'e kaydı.
Yanına gitmek istedin fakat senin sabah ona verdiğin poşeti elinde gördüğünde ne yapacağını merak edip gizlice izlemeye karar verdin. Belki de vermemeliydin. Sadece yarım dakika sonra daha açmadığı poşeti çöpe attı.
Gözlerin istemsizce ıslanırken koşarak sınıfa gittin. Arkadaşının yanına gidip sessizce omzunda ağladın. Saçlarını okşayıp sana söylediği teselli sözcüklerini duymuyordun bile.
Sonraki ders bir öğrenci geçen yıl notu en yüksek olan iki öğrenciyi yani sen ve bir çocuğu çağırıp yurt dışı için sınav olacağınızı söyledi. Buna ilk başta sıcak bakmıyordun fakat Draken'den biraz uzak kalmanın iyi olacağını düşünüp kabul ettin.
O günden sonra bir hafta Draken'le konuşmadın. Sonraki hafta okula geç kaldığın için koşarak ilerledin.
Bu okuldaki son haftandı. Draken'e söyleyip söylememek arasında kaldın. Ona bunu söylemene gerek var mıydı? Sen onun umrunda değildin ki neden umursasındı.