***Yaklaşık bir saat boyunca Keisuke'yle birbirinizi yediniz. Acıktığınızı fark ettiğinizde ise kapağı açık boş dolaba yaklaşık on dakika baktınız. İç çekerek dolabı kapattın. "Neyse markete gidelim. Biraz bir şeyler alıp kahvaltı hazırlayalım."
Keisuke başını sallayıp beline sarıldı. "Açken sinirliyimdir biliyorsun." Ardından boynunu ısırdı ama hafifçe.
Kaşlarını çatıp suratını ittin. Odana ilerleyip kardeşinin kıyafetlerinden bol LCW'dan alınan bir tişört verdin. Keisuke tişörte önce tuhaf tuhaf baktı. Ne olduğunu anladığında iç çektin. "Erkek kardeşimin."
Tuhaf bakışları normal bakışlara dönerken üstüne geçirdi. Rahatça yatağa yayılıp gözlerini sana dikti. Sende gözlerini ona diktin. "Çık dışarı giyineceğim."
Omuz silkip sırıttı. "Bakıyorum sen giyin."
Öfkeyle soluk alıp yeni bir kavga için ona döndün. Yarım saat sonra ancak dışarı çıkabilmiştiniz. Keisuke'ye atılan tuhaf bakışların farkındaydın. Elini tutup sakinleştirmek istedin biraz olsa yoksa birisinin üstüne atlayacaktı.
Parmaklarını onun parmaklarına geçirdiğinde dikkatini senin üstüne verdi. Sinirlerini yatıştırmayı başarmıştın. Markete girdiğiniz de ise bir sepeti onun eline tutuşturdun. "Al bunu ve taşı."
Sana dil çıkardığında ona öpücük atıp ilerledin. Birkaç noodle alıp sepete attın. Şimdi yemek yapmakla uğraşamazdın. Hazır pizza, dondurulmuş patates kızartması ve kadife tatlısı alıp bakınmaya devam ettin ta ki Keisuke seni raflarla kendi arasına alana kadar. "Hey kadın,"
Ona döndüğünde gözleri rahatsızca etrafta geziyordu. "Bu insanlar bana tuhaf tuhaf bakıyor." Sesi rahatsız olmuş gibiydi.
Etrafa baktığında gerçekten öyle olduğunu fark ettin. Bu seni de rahatsız etmişti. Kaşlarını çatıp öfkeyle baktın. "Şunları alıp eve gidelim tamam mı? Bu aptalları takmana gerek yok."
Elini tutup kasaya gittin. Sırada beklerken Keisuke sadece bir nefes arkanda duruyordu. Parayı ödeyip eşyaları poşete doldurarak çıktınız markette.
Bir kaç dakika sonra eve vardığınızda Keisuke garip bakışlarla evin içindeki teknolojik işlere bakıyordu. "Hey kadın. Burası neden tuhaf?"
Gülümseyerek pizzayı ve dondurulmuş diğer şeyleri fırına attın. "Çünkü Kei 2022 yılındayız. Herşey bu yüzden tuhaf."
Gözleri şokla açıldı. "Siktir ne?!"
"Evet evet garip ama öyle." Gülümseyip yanağına öpücük kondurdun. Noodle için su kaynatırken bir yandanda masa hazırlıyordun.
Keisuke sandalyeye oturup seni izlemeye başladı. "Neden herkes tuhaf? Burası biraz garip gibi."
"Şey burda senin gibi yakışıklılar pek alışılmadıkta ondan." Noodle'ı suya atıp daha önceden merakla aldığın chopsticklerle karıştırdın.
Baji'nin gözleri camdan dışarıya kaymıştı. Yabancı hissediyordu şimdiden fakat haklıydı. Hissettiği yabancılık normaldi. Hayatında ilk defa böyle bir şey yaşıyordu. Yanına gidip sarıldın. Oturduğu için başı senin göğsüne geliyordu. "Hey ne yapalım biliyor musun? Yemek yedikten sonra seninle dışarı çıkalım. Gezeriz, sahile gideriz, sana çiğköfte yediririm. Çiğköfte çok iyi!"
Gülümseyip gözlerini sana çevirdi. "Olur ama açım kadın! Yemek istiyorum!"
Göz devirip kafasına hafifçe vurarak hazır olanları masaya koydun hepsini. "Maalesef noodle'mız sizin rameniniz gibi değildir ama idare edeceksin."
Yanına oturup diğer şeylerin olmasını beklemeye başladık. Nihayet hepsi olduğunda tıka basa doyana kadar yediniz. Arada birbirinize sataşarak güzel bir yemek yediniz...