Yara Bandını Tek Seferde Çek!
Şimdiki zaman..
UMAY TERZİOĞLU
Cumartesi gecesi yaşadığım gerginlik sonrası babamlara Nefes'ten bahsedemeden geri dönmek zorunda kalmıştım.
Gece Aslan'la konuştuktan sonra Enrico'yu nasıl buldum, babamlara ne söyleyip Masal'ın evine geri döndük hatırlamıyordum bile.
Neyseki Enrico yanımdaydı da, o münasip bir şeyler söylemiş ve beni yangınlardan çekip almıştı.
Günün ilk ışıkları ile artık daha fazla gerçeklerden kaçamayacağımı bilerek yataktan kalktım.
Nefes'ime baktığımda hala uyuyan meleğimin saçlarına hafif bir öpücük kondurdum.
Sonrasında Masal'ın odasına geçip, sessizce kapıyı açtım. Uyuduğunu gördüğüm arkadaşımı yavaşça uyandırdım.
Korkmasını istemezdim.
Yavaşça araladığı gözleriyle, birden telaşla kalkmaya çalıştı.
- Kuzum iyi misin?
- İyiyim, iyiyim. Sadece Nefes'in yanına geçebilir misin diyecektim. Benim artık gidip herkese kızım olduğunu söylemem lazım. Konuşmayı yaparken Nefes yanımda olmasın.
- Bundan emin misin Umay? Bence önce Aslan'la konuşmalısın.
- Eminim Masal, daha fazla vaktim yok. Hem Nefes iyi bile dayandı. Kaç gündür çocuk annesini görmüyor. Daha fazla saklayamam. Her ne olacaksa olsun! Yoruldum.. Dayanamıyorum artık.
- Ah kuzum yaa.. Sende haklısın. Daha kaç yaşındayız; ama şu yaşadığın şeylere bak. Peki Aslan'a Nefes'in babası olduğunu söyleyecek misin?
- Off.. Bilmiyorum.. Masal o konuda ne yapacağım bilmiyorum! Bir taraftan adam seçimini yaptı, yeni bir hayat kuruyor. Şimdi bombayı ortaya atmak herkesi perişan eder diyorum. Bir taraftan da kızıma yapılan haksızlık diyorum. Gerçekten ne yapacağım hiç bir fikrim yok.
- Tamam kuzum, tamam. Adım adım gidelim. Önce sakin ol ve git babanlar ile konuş. Bakalım tepkileri ne olacak?
- Bende öyle düşündüm. Hadi sen Nefes'in yanına geçte, uyanınca korkmasın.
Dedim ve babamların evine doğru yola çıktım.
Yol boyu nasıl söylemem gerektiğini düşündüm. Ama hiç bir yol yeterli sakinlikte gelmemişti. O yüzden sonunda direkt söylemeye karar verdim.
Yara bandı çeker gibi birden söyleyecektim. Sonuçta bunun alıştırması olmazdı.
Nihayet eve gelmiş, herkesi kahvaltı sofrasında bulmuştum. Bizimkiler böyleydi işte. Hafta içi, hafta sonu demeden her gün saat yedide kahvaltı sofrası kurulurdu.
Beni gördüklerinde şaşıran ailem, neden erken geldiğimi sorup telaşlandılar. Hızlıca sorun olmadığını ama konuşmak istediğim önemli bir konu olduğunu söylediğimde; telaşları azalacağına iyice arttı.
Üçü de telaşla salona geçtiklerinde Kerime Hanım'ın çağırdım.
- Kerime Hanım, biz özel bir konu hakkında konuşacağız. Mümkünse ev içinde çalışan herkes yukarı kattaki işlere baksınlar.
- Tabi efendim. Hemen çıkıyoruz.
- Teşekkür ederim, kolay gelsin.
- Sağ olun efendim.
Kerime Hanım çıktığında; bende üçünün de karşısına denk gelecek şekilde oturdum.
- Ee! Hadi anlat, korkutma daha fazla kızım!
Dedi annem.
- Söyleyeceğim şey korkulacak bir şey değil anne. Sakin olun.
- Tamam sakiniz, hadi anlat kızım.
Dedi babam her zamanki gibi hiç sakin olmayan, aceleci haliyle..
Derin bir nefes aldım.
- Ben aşık oldum.
Dedim.
- NE?!
- NE?!
- NE?!
Dedi hepsi bir taraftan. Ama hepsininde yüz ifadesi farklıydı.
Annem; daha çok 'hadi inşallah' modunda yavrusunun evlenme ihtimali olan her anne gibi mutlulukla sormuştu.
Babam ise anneme göre daha temkinli, tam bir kız babası edasıyla..
Aslan.. Aslan tam bir muammaydı.. Kafası karışık görünüyordu.
Annem hemen ardından;
- Yoksa Enrico'ya mı?
Dedi.
Aslan aynı anda;
- Olmaz!
Dedi.
- Babam bir susunda kız anlatsın.
Diyerek son noktayı koydu.
- Sandığınız gibi değil. Yanlış anladınız. Şimdi değil. Çok eskiden.
Dedim.
Tam zamanını söylersem, kim olduğu anlaşılır diye sadece çok eskiden diyebildim.
- Ee..
Dedi babam iyice temkinli bir sesle.
Aceleci halini anlıyordum ama söyleyeceğim şey hiç kolay değildi. Sonunda ailemi kaybetmek vardı ve ben bundan çok korkuyordum.
Hadi Umay! Yara bandı gibi..
- Benim bir kızım var!
Annem;
- NE?!
Dedi daha çok bayılacak gibi dururken..
Aynı anda babam;
- NE SAÇMALIYORSUN SEN?!
Derken sinirle ayağa kalktı.
Aslan'sa tek kelime bile etmeden kıpkırmızı olmuş bana bakıyordu.
Sindirmeleri için biraz zaman verdikten sonra tekrar konuşmaya başladım.
- Doğru duydunuz. Benim bir kızım var. Üç yaşında. Adı-
- Babası kim?!
Dedi babam son derece korkutucu ama sessiz bir tonda.
- Babasının bir önemi yok.
- Umay neler saçmalıyorsun sen anneciğim? Bir önemi yokta ne demek?!
- Yok anne çünkü. Ben yoruldum anne. Çok yoruldum. Sizden kaçmaktan, saklanmaktan çok yoruldum. Eğer kabul edemeyiz derseniz kızımı da alır giderim. Hiç var olmamış gibi yok olurum hayatınızdan. İtalya'ya dönerim. Gitme derseniz; bana hiç bir şey sormayın. Sadece kızım ve ben varız. Bizi böyle kabul edemez misiniz? Hıh baba?! Beni böyle de sevemez misin? Torununu sevemez misin?
Annem iki gözü iki çeşme ağlarken şaşkındı, ama kalkıp yanıma geldi. Hemen sarıldı.
- O nasıl söz annem, sen bizim canımızsın. Doğrunla, yanlışınla bu ev senin evin. Senin canın benim canımdır.
Babamın ne düşündüğünü merak ederek baktığımda gözlerinde ilk kez gördüğüm bir duyguyu fark ettim.
Hayal kırıklığı..
Babam ilk kez bana böyle bakıyordu. Her zaman gururla bakan gözleri, şimdi çaresizlikle karışık, hayal kırıklığı barındırıyordu.
Korkarak;
- Baba.
Dedim.
- Ev senin evin. Torunumuda en kısa sürede getir.
Dedi ve başka bir şey söylemeden evi terk etti.
Aslan hala yerinde oturmuş bakarken sessizliğini koruyordu ama gözlerindeki yıkılmışlığı görmemek için aptal olmak gerekirdi.
Gözlerinin içine baktığımda; gözlerinin dolduğunu gördüm. Kafam karışarak baktım ve o da hızla ayaklandı.
- Be- ben sizi yanlız bırakayım.
Dedi güçlükle çıktığı belli olan sesiyle ve arkasına bile bakmadan çıktı, gitti.
Annem, Aslan çıkınca tekrar sarıldı.
- Nasıl yaptın güzel kızım? Bunca sene tek başına nasıl büyüttün? Sen daha çocuksun!
- Büyüdüm anne. Büyümek zorunda kaldım. Zordu ama başardım anne.
Dedim bende sonunda tuttuğum göz yaşlarımı bırakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romance- Farklı kokuyorsun.. - Şampuanımdandır.. Artık parfüm kullanmıyorum.. Kötü mü? - Hayır farklı ama asla kötü değil.. Yasemin kokuyorsun.. Daha kadınsı.. Eskiden şeftali kokardın. . Tatlı bir şeftali gibi.. - Ben zaten bir kadınım.. Öy...