Yakmaya hazır!
Ertesi gün..
Seval Tekin'in evi..
Kadın evinin yola bakan penceresinin önündeydi. Sabaha kadar ağladığı için artık gözünde yaş kalmamış, sadece oradan oraya koşuşturan kalabalığı izliyordu.
Vakit daha erkendi. İnsanlarda telaş vardı. Kadın bunu uzaktan izlerken bile çok net görebiliyordu. Amacı olan insanları izlerken derin bir şekilde iç çekti.
Kaybetmişti..
Yıllardır verdiği savaşı; dün akşam kaybetmişti..
Nasıl bu hale gelmişlerdi? Hiç gitmeyen düşüncelerle doluydu. Dün akşam evlenen adamla; sadece on gün önce nişanlanacaktı! Hatta ondan tamamen kurtulduğunu sanmıştı.
Kadın, tabi ki aptal değildi. Aslan'ın başından beri bahsettiği aşkının Umay olduğunu, onu almaya İtalya'ya gideceği gün; zaten anlamıştı. En kötüsü de, bunu anlamak için Umay'ı görmesine gerek bile olmamasıydı. Çünkü Aslan'ın ilk kez güldüğünü o gün görmüştü. Hatta Aslan'ın gülebildiğini bile bilmiyordu kadın!
Üç senedir Umay markasının baş mankeniydi. Aslan'la da bu sayede tanışmıştılar ve daha onu gördüğü ilk anda dikkatini çekmişti. Zengin, yakışıklı bir adamdı. Belkide yıllardır beklediği adam Aslan'dı. Sıkılmıştı artık para için ikinci kadın olmaktan. Artık birinin hayatında birinci kadın olmak istiyordu ve Aslan bunun için biçilmiş kaftandı. Para için de olsa altına yatacağı adamın yakışıklı olması tabi ki ilk tercihi olurdu.
Aylarca bıkmadan usanmadan her fırsatta soluğu yanında aldı. Kendine aşık etmek için onca uğraş, onca çaba gösterdi.
Peki Aslan ne yaptı?!
Hep kaçtı! Kadın ne yapsa görmezden geldi. Sanki Aslan için yoktu. Görmedi bile! Ne yaptıysa görmedi! Bakmadı! Nasıl bakmaz, anlamadı kadın! Kendisi gibi seksi, güzel bir kadını nasıl görmez hiç anlamadı! Oysa; bir kere baksa emindi kendisine aşık olacağından!
Ama Aslan bakmadı! En sonunda dayanamadı ve tanışmalarından altı ay sonra karşısına dikildi. Akşam mesaiye kalacağını öğrendiği bir gün gitti, dikildi karşısına.
Tüm silahlarını kuşanmayı, tabi ki ihmal etmedi. Kırmızı, dantel, jartiyerli iç çamaşırı takımı; üzerine de süper mini siyah saten bir elbise giyindi. Elbisesi o kadar kısaydı ki; jartiyerlerinin bağlantı yerleri her adımında görünüyordu. Süper ince siyah çoraplarıyla, siyah ince topuklu ayakkabılarını giyindi ve her şey hazırdı.
Odasından içeri girdiğinde; adam fark etmedi bile. Bu durum kadını iyice hırslandırmıştı. Masasına yaklaşırken topuklarının sesi sonunda adamın dikkatini çekmeyi başarmıştı. Adamın işinden başını kaldırdığını gördüğü anda, kadın ikinci kere düşünmedi ve elbisesinin askılarını indirdi. Ayaklarının altına düşen elbise ile adam şaşkınlıktan ziyade sinirle birden ayağa kalktı.
Hamle bile yapmasına izin vermeden adam kükredi ve kadını yaka paça ofisinden dışarı attı. O gün kadın yaşadığı utançtan dolayı kinle doldu. Reddedilmişti!
Seval Tekin asla reddedilemezdi! O günden sonra neredeyse iki buçuk yıl daha azmetti ve peşini asla bırakmadı. Kadın pes etmedi. Peşinde olmaya devam etti. Bu sevgi, aşk değildi! Hiç olmadı! Tek derdi kendisine yapılan bu aşağılamayı adama ödetmekti.
Çünkü kimse Seval Tekin'i geri çeviremezdi!
Çabaladı durdu. 'Seksi kadın' planı işe yaramayınca, 'iyi kız' a geçti. Hiç pes etmedi. Hırsını katladıkça katladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romance- Farklı kokuyorsun.. - Şampuanımdandır.. Artık parfüm kullanmıyorum.. Kötü mü? - Hayır farklı ama asla kötü değil.. Yasemin kokuyorsun.. Daha kadınsı.. Eskiden şeftali kokardın. . Tatlı bir şeftali gibi.. - Ben zaten bir kadınım.. Öy...