Birinci Raund!
Günümüz..Akşam yemeği genel olarak sakin geçiyordu..
Sofranın başında babam, babamın sağında Aslan, babamın solunda annem, Aslanın yanında düşman Seval oturuyordu ve annemin yanında yani düşman Seval'in karşısında da ben oturuyordum.
Annem; düşman Seval'i daha yakından tanımak için sıkıştırırken, babam ve Aslan da iş konuşuyordu. Annem arada bana laf atarak sohbete katmaya çalışıyor; ama ben oralı olmayarak avıma kilitlenmiş Aslan'ı izliyordum.
Aslan'da ara sıra babamdan fırsat buldukça gözlerini bana dikip, sorgular şekilde bakıyordu.
Kafasının karıştığını görebiliyordum. Neler olduğunu, neyin değiştiğini anlamaya çalışır gibiydi. Tam dört senedir onunla yüz yüze gelmemek için çeşitli oyunlar ile kaçmış, sadece telefonla iletişim kurmuştum. Konuşmaları mümkün olduğu kadar kısa keserek, türlü bahaneler uydurmuştum.
Karşılamadaki tavrımın ise kafasını karıştırdığı belliydi. Hatta sorgulamak için yanıp tutuştuğunu görebiliyordum.
Hele bir de Nevzat Enrico meselesi vardı. Haha..
Çocukluğumdan beri yanıma tek bir erkek sinek bile yaklaştırmamıştı. İtalya'dayken bile görüşmelerimizde özel biri olup olmadığını sorardı. Hatta olmadığından emin olana kadar sıkıştırır ve ancak ikna olduğunda telefonu kapatırdı. Şimdiyse beni onunla sarmaş dolaş görmüş ve kolumdaki 'N' harfi dövmesini de onun adının baş harfi sanmıştı.
Sinirden kudurduğunu biliyordum. İtalya'da karşılaştığımız gün uçaktan indikten sonra telefonumu açtığımda on iki arama ve bir tane de mesaj bildirimi gelmişti.
Mesaj çok netti;
'Beni ara!'Ben mi ne yaptım? Tabi ki aramadım. Yıllarca ben, az mı sinir olmuştum? Biraz da o olsun. Sonra defalarca tekrar aradı tabi, bende her defasında büyük bir umusamazlıkla açıp, ustaca savurdum.
İstediği cevapları alamadığı her seferinde daha çok kudurduğundan eminim. Şimdi bile bana her baktığında yalnız kalmamızı iple çektiğini görebiliyorum. Ama onunla yalnız kalmak, yüzleşmek için henüz çok erken.
Masaya göz gezdirdiğimde; tuzun Aslan'la babamın ortasında olduğunu gördüm ve aklımda ışık yandı. Tekrar hamle yapabilmem için bu harika bir fırsattı.
Yavaşça masadan kalktım. Düşman Seval'in arkasından geçerek tuza doğru yöneldim. O kadar sessiz ve hızlıca gittim ki ben bile bu duruma daha sonra şaşırmayı kenara not ettim. Şimdi dikkatimi dağıtmadan görevimi tamamlamalıydım.
Birinin dikkatini çekmeden hızlıca Aslan'ın sağ omzuna sağ elimi yerleştirdim.
Ona her dokunuşumda hissettiğim yangınları yok saymaya çalıştım. Zaten duygularımı gizleyip kontrol etmeye de bayağı antrenmanlıydım.
Sonra sol tarafına doğru eğilip babamla arasında kalan tuzluğu sol elimle aldım. Böylece Aslan'ın ensesinden sırtına doğru göğüslerim belli belirsiz temas etmiş ve Aslan'a bunu hissettirmişti.
Babam tuzluğu almak için kalktığımı fark edince;
- Kızım sen neden kalktın? İstesen uzatırdık.
Dedi.İçimden babam konuştuğu için sevindim. Çünkü temasımı uzatmak için her türlü fısatı kullanmaya hazırdım. Yavaşça göğsümü sırtından ensesine sürterek doğruldum. Sağ elim hala omzundayken babama gülümseyerek;
- Hararetli bir şekilde iş konuşuyordunuz. Bölmek istemedim babacığım.
Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romance- Farklı kokuyorsun.. - Şampuanımdandır.. Artık parfüm kullanmıyorum.. Kötü mü? - Hayır farklı ama asla kötü değil.. Yasemin kokuyorsun.. Daha kadınsı.. Eskiden şeftali kokardın. . Tatlı bir şeftali gibi.. - Ben zaten bir kadınım.. Öy...