11

1.5K 108 17
                                    

    Zümrüdü Anka..


 

       
    Keyfim iyice yerine gelince gülümsedim ve şımarıkça omuz silktim.
    - Dokunursa dokunsun babacığım. O kadar mutluyum ki.. Yıllar sonra evime, aileme kavuştum.. Ailece bu sofrada toplandık.. Çok özlemişim.. Bir gecede dokunsun.
   
    - Güzel prensesim benim. Sen birde o yılları bize sor. Ev bomboş ve ruhsuzdu.
    Dedi babam.
   
    Annemde babama katılarak;
    - Doğru söylüyor baban. Meğer bizim evin neşesi senmişsin kızım.. Evde olmadığın her gün monoton ve sıkıcıydı.
   
    - Haha.. Demek öyle. Aslan oğluşun eğlendirmedi mi seni anne?
    Dedim ve yeniden doldurulan kadehimden şarap içerken yandan muzır muzır Aslan'a baktım.
   
    Sorum anneme olsa da babam yanıtladı.
    - Hah! Tam adamı.
    Dedi alayla ve devam etti.
    - Sen gittiğinden beri paşamızın siniri bitti mi sanıyorsun? Hele izinlerinle onun iş seyahatleri denk geldiği zamanlarda görmeliydin. Ben bile o zamanlar yanına yaklaşmamam gerektiğini anlamıştım.
   
    - Ne güzel söyledin Turgut! Resmen kızımın özlemi bir taraftan oğlumun siniri bir taraftan.. Bu iki çocuk bize kök söktürdüler. Yok, yok! Bunlara ayrılık yaramıyor! İkisi hep dip dibe otursunlar, baksana ikiside şimdi nasıl mülayimler.. Tü tü tü tü.. Maşallah!
    Dedi gülerek.
   
    Ben duyduklarımın şaşkınlığını yaşarken ne düşüneceğimi bilemedim.
   
    O sırada Aslan;
    - Abartıyorsunuz ama! Size asla saygısızlık etmem. Tamam biraz sinirli olmuş olabilirim ama elimde değildi. Yine de size bunu yansıttıysam çok özür dilerim.
    Dedi mahçupça.
   
    Allah'ım neler diyorlardı böyle? Aslan bizimkilere; ben yokum diye, kök mü söktürmüştü?!
   
    Annemle babam; Aslan'ın mahçup halini görünce birden birbirlerine bakıp kahkaha attılar.
   
    Babam;
    - İkisi de koca kazık kadar oldular, ama hala çocuk gibiler.
    Dedi.
   
    Annemse;
    - Çok şükür.
    Dedi.
   
    Yemeğin devamı daha çok düşman Seval ve Aslan'ın düğün hazırlıklarına kayınca umurumda olmayarak dinlemeyi bıraktım.
   
    Nasıl umurunda olmaz demeyin. Olmayacak bir düğünün hazırlığı tabi ki umurumda değildi.
   
    Benim asıl aklıma takılan ben yokken Aslan'ın böylesine etkilenmiş olmasıydı.
   
    Düşüncelere boğulmuş kadehimde kalan son yudumumu da içerken Aslan'ın sesini duydum.
   
    - Bu gece özel bir gece farkındayım, ama dördüncü kadehin bitti küçük kız. Sabah berbat bir baş ağrısı ile uyanmanı istemiyorum.
   
    Ah düşünceli Aslan'ım.. Ne kadar çok özlemişim üzerime titremelerini..
   
    Dört kadeh mi içmişim?! Kendimi düşüncelere öyle kaptırmışımki hiç farkında  değildim. Neyse! Zaten dört kadeh bana bir şey yapmaz. Şu an çakır keyif bile değildim. Garip bir şekilde alkol bana dokunmaz ne kadar içersem içeyim sarhoş olmam.
   
    Tabi ki bunu ailemden kimse bilmiyor. Çünkü Türkiye'de içmek için iznim hiç olmamıştı.
   
    Yanlış anlamayın bu izni vermeyen ailem değildi. Annemle babam yediğime, içtiğime, gezdiğime, giydiğime hiç karışmazlar.
   
    Babam sadece sevgili mevzusuna sıcak bakmaz. O da tamamem aşkın bir kere olacağına inandığı için. Zamanı geldiğinde; aşık olacağım adamla sevgili olup, evlenmemi istiyordu.
   
    Aslan asıl bana izinleri vermeyen. Her şeyime karışırdı. Yediğime, içtiğime, gittiğim yerlere, arkadaşlarıma, giydiklerime.. Bu liste böyle uzarda uzar.. Bende tabi aşık fino olarak o ne derse onu yapardım.
   
    İtalya kararımı son güne kadar haber bile vermemiştim. Verememiştim. Öğrendiğinde yaşadığımız kavga hala hatırımdaydı.
   
    Bağırmış çağırmış sonrada küsmüş ve gitmişti. Giderken veda bile edememiştim; çünkü beni yolcu etmeye gelmemişti.
   
    O zamanlar bu durum tabi ki işime gelmişti. Onu kalbime gömme kararı aldığım için, bebeğim için gidiyordum sonuçta..
   
    Sonra da İtalya'da doğumdu, emzirmeydi derken ben ancak alkolle bir, bir buçuk sene önce tanışabilmiştim. Ve sonra fark ettimki sarhoş olamıyorum.
   
    Şimdi endişeli gözlerle bana bakan Aslan'ı görünce planımı hatırladım ve hemen ayak uydurdum.
   
    Baygın baygın bakarak;
    - Uufff.. O kadar olmuş mu yaa?!
    Dedim hafif yayık yayık..
   
    Sonra birden ayağa kalkarak aniden başımı öne eğip masadan tutundum. Sanki başım dönmüşte ayakta duramıyormuşum gibi yapmaya çalıştım.
   
    - Of! Of! Her yer dönnüyoooğgr..
    Deyip kıkırdadım. Bir yandanda ya numara yaptığımı anlarlarsa diye kalbim küt küt atıyordu.
   
    Adrenalin her tarafımı sarmışken; mümkün olduğu kadar kimse ile göz teması kuramıyordum.
   
    Bizim Masal alkole hiç dayanamaz. Bir birada çakır keyif, ikincisinde sarhoş olur. O yüzden sık sık karşılaştığımdan ne gördüysem onları hatırlayıp, yapmaya çalışıyordum.
   
    Babamın;
    - Deli kız! Dedim ama dokunur diye.
    Deyip güldüğünü duydum.
   
    İnandıkları için rahatlayarak rolümü köpürttüm ve adım atmaya çalışırken tekrar düşüyormuş gibi sarılınca annem hemen beni tuttu.
   
    - Tamam mutlusunda ne vardı bu kadar içecek kızım ya. Yarın perişan olacaksın.
   
    Bende özellikle annem beni taşıyamasın diye tüm ağırlığımı verdim. Hatta aramızda kalsın ama, biraz bastırmış bile olabilirim.
   
    Ve halimizi fark eden Aslan tabi ki bekleneni yaptı ve hızla yanıma geldi.
   
    - Ben Umay'ı odasına götürürüm Seniha anne, sen bırak. Zorlama kendini.
   
    - Ah iyi olur Aslan oğluşum. Deli kızın hakkından bir sen gelirsin zaten!
    Dedi ve beni Aslan'ın kollarına bıraktı.
   
    Aslan'sa vakit kaybetmeden eteğime dikkat ederek beni kucaklayıp merdivenlere doğru yöneldi. Çünkü kıskanç maço için evde yabancı varmış yokmuş hiç önemli değildi. Hala aynı Aslan'dı.
   
    Kıskanç ve buyurgan..
   
    Bakalım İtalya'dan aldığım çılgın gardrobumu görünce ne tepki verecekti?
   
    Beni merdivenlere götürürken; bense arkada kalanlara göz ucuyla baktım.
   
    Annemle babamın çoktan arkalarını dönmüş salona geçtiklerini gördüm.
   
    Düşman Seval'se öylece kalmış sinir ve kıskançlıkla bize bakıyordu. Gözlerimi gözlerine dikip sinsi sinsi güldüğümde numara yaptığımı anladığından emin oldum.
   
    Aslan beni odama getirdiğinde tek eliyle yatağımda serili olan ince örtüyü açıp beni yatırdı.
   
    Ayakkabılarımı çıkarıp kenara attığında tekrar üzerime doğru eğildi ve üzerimi örttü. Bende fırsattan istifade kolarımı boynuna doladım ve onu kendime çektim.
   
    Aramızda bir nefes mesafe olduğunda;
    - Seni çok özledim Aslan..
    Diyerek tam anlamıyla belli belirsiz fısıldadım.
   
    Aslan hipnotize olmuş gibi bana bakarken bedeni kaskatı kesilmişti.
   
    - Bende.. Bende çok özledim küçük kız.
    Diye fısıldadı.
   
    Boynunu ufak ufak okşadığımda biraz da olsa gevşediğini hissettim.
   
    Dudakları nefesini hissedebileceğim kadar yakınımdaydı.. Öyle davetkar, öyle tatlı duruyordu ki; elimde olmadan şimdi öpsem ne olur diye düşündüm.
   
    Nasıl tepki verirdi?
   
    O da o geceki gibi bana karşılık verir miydi?
   
    Bir öpücükle başlayan o geceyle umutlarım tükenmişti, peki şimdi başka bir öpücükle umutlarım yeniden yeşerir miydi?..
   
    Neden düşünüyordum ki? Zaten bir savaşa girmemiş miydim?
   
    Hem ne derlerdi?
    'Aşkta ve Savaşta her şey mübahtır!'
   
    Peki Aşk Savaşında duble mübah değil midir?
   
    Verdiğim kararla birden dudaklarına yapıştım ve tutkuyla öpmeye başladım.
    

    Dudaklarımı hissettiği anda tekrar kaskatı olsada bir süre öpücüğüme ne karşılık verebildi ne de geri çekilebildi. Bende beni itmediği için keyifle daha çok sarılıp tutkuyla öptüm. Kendimden geçip alt dudağını ısırdığımda; birden ateşe dokunmuş gibi geri çekildi.
   
    - Siktir!
   
    Ettiği küfürü duyunca birden şok oldum. Çünkü Aslan benim yanımda asla küfür etmez, biri etse bile onu ettiğine pişman ederdi. Ama tabi ki bunu ona belli etmedim. Belliki sınırlarını zorlamıştım.
   
    Sanki benim sınırlarım zorlanmamıştı. Az kalsın her şeyi açık edecek ve sarhoş olmadığımı belli edecektim.
   
    Öpücüğü düşünmemeliydim. Şimdi buna kapılıp gidemezdim.
   
    Hem bu öpücükten sonra bana bakışının değişmesinide garantilediğime göre; artık daha fazla odada başbaşa kalmamız tehlikeliydi.
   
    Bu yüzden sarhoş hallerimi arttırarak devam ettim. Sanki az önce onu deli gibi öpen ben değilmişim gibi örtüyü açıp yataktan sarsak bir şekilde ayağa kalktım ve elbisemin fermuarını indirmeye başladım. Bunu biraz zorlanıyormuşum gibi yaptım. Biraz da uğraştım..
   
    - Siktir! Napıyorsun?! Umay dur!
    Demesine kalmadan fermuarım indi ve ipek olan elbisem ayaklarımın ucuna düştü.
   
    Aslan hipnotize olmuş beni izlerken karşısında sadece siyah dantelli tangamla duruyordum ve hiç öyle değilmişim gibi yaptım. Bunada sonra utanabilirdim. Şu an açık vermemem çok önemliydi.
   
    Hiç onu umursamıyormuş gibi;
    - Üff.. Çok sıcak.
    Diye mırladım, örtüyü bir kenara attım ve yüz üstü yatağa uzandım.
   
    Gözlerimi kapattım. Aslan'ın hızlı hızlı nefes alış verişlerini duyuyordum. Fakat duymadığım bir şey vardı. O da adım sesleri.. Hala olduğu yerde çakılmış olmalıydı.. Kalbim küt küt sanki ağzımda atarken ne yapacak diye bekliyordum.
   
    Derin bir nefes aldı ve örtüyü üzerime fırlattı. Sonra yavaşça düzeltti.
   
    - Off.. Ben seninle ne yapacağım Umay?. Şu hayattaki en büyük mutluluğumda, sınavımda sensin..
    Dedi ve çıktı.
   
    Bu da ne demekti şimdi?
    En büyük mutluluğu ve sınavı..
   
    Aman neyse! Bunu daha sonra da düşünebilirim!
   
    Şimdi; yıllar sonra dudaklarıyla hissettiğim sıcaklığın keyfini çıkarmak istiyorum!
   
    Çünkü yandım..
   
    Günlerce.. Gecelerce.. Aylarca.. Yıllarca yandım..
   
    Bittim.. Kül oldum..
   
    Bugünse dudaklarından yeniden doğdum..

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin