Piç Gülümsemesi!
Şaşkınlığını fırsat bilerek, konuşmaya başladım.
- Sen- bana- karışamazsın!
Dedim, sessiz ve tane tane..
Cevap çok geçmeden geldiğinde sinir kat sayım iyice arttı.
- Umay saçmalama! Kendine gel. Olmaz diyorsam olmaz! Şimdi hemen eve gidiyorsun ve şu lanet olasıca kıyafetini değiştiriyorsun!
- Hey! Hey! Sakin olun! Neler oluyor? Aslan, o koskaca bir kadın! Kendi kararını bırakta kendi versin. Hem bu maço tavırlar sana hiç yakışmıyor..
- Sen bu işe karışma Deha!
Dedi ve sonra tahammülsüzce yüzünü buruşturdu.
- Hem kadın mı? O daha küçük bir kız!
Canımı acıtan sözleri ve tavırlarıyla hırsla gözlerimi gözlerine diktim ve ayırmadan;
- Öyle mi?
Dedim.
Aynı şekilde hırsla cevap gecikmedi.
- Öyle!
Ve hiç benim cevabımı beklemeden Kemal abiyi arayıp, arabayı kapıya getirmesini söyledi.
Hah! O beni takmıyorsa, ben onu neden takayım ki?!
Yavaşça Deha Fahir'e döndüm.
- Teklifinizi kabul etmekten mutluluk duyarım Deha Bey.
Dedim.
Sözlerimi duyan Deha Fahir önce tereddütle Aslan'a baksa da çok umursamamış olacak ki, gözleri parlayarak;
- İşte beklediğim cevap buydu! Beni çok mutlu ettiniz güzel leydim..
Dedi, elimi tekrar aldı ve dudaklarına götürürken gülümsedi.
Aslan'sa delirmiş gibi bakarken;
- Sen ne saçmalıyorsun Umay! Hemen eve dönüyorsun dedim sana!
Dedi.
- Asıl sen ne saçmalıyorsun Aslan?! Senin bana karışmaya hakkın yok!
- Sevgilim biraz fazla tepki göstermiyor musun? Sonuçta Umay kendi kararlarını alabilecek yaşta.
Diyerek beni destekleyen düşman Seval beni şaşırtsada, Aslan'la kavga etmemizden zevk aldığına yemin edebilirdim.
- Sen karışma Seval!
Diyen sözleri ortamı bıçak gibi keserken Seval kırgınlığını gizlemeyi iyi becermişti.
Seval;
- Doğru söylüyorsun Aslan! Ben kimimki karışayım?!
- Laflarımı çarpıtma Seval! Bu senin karışabileceğin bir konu değil, biliyorsun.
Dedi.
- Asıl sen karışma Aslan!
Dedim daha çok sinirle.
Tavırları öylesine sert ve sinir bozucuydu ki daha fazla dayanamadım ve yeni bir şok dalgası Aslan'ı vurdu. Ama susmadım ve devam ettim.
- Sen benim hiç bir şeyim değilsin! Sadece aile dostumuzun oğlusun! Haddini bil!
- Ne?!
Dedi Aslan bocalayarak.
Söylediklerimin ağır olduğunu biliyordum. Hepsinin yalan olduğunu bildiğim kadar. O benim her şeyimdi. Ama hiç bir şeyim olmayıda kendi seçmemiş miydi?
Şimdi geçmiş karşıma, nişanlısı kolundayken bana karışmaya çalışıyordu.
Dün öpüştük biz be adam! Tamam sen beni öpmedin; ama benim öpmeme izin vermedin mi?
Benim hatırlamıyor olmam bunu değiştirmez!
Öncesini hatırlamamanı kabul ederim; ama bu sefer hatırlamayan ben olmalıyım!
Sen nasıl hiç bir şey olmadan nişanlını koluna takıp gezersin?!
Düşüncelere daldığım için sorusuna yanıt vermediğimi, Aslan'ın yeni sorusu ile anladım.
- Umay yapma?! Seni tanıyamıyorum! Bunları konuşacağız. Hepsini özel olarak! Derdin neyse anlatacaksın! Ama şimdi; hemen, Deha Fahir'e bu işin olmayacağını anlat ve Kemal abiyle eve dön!
- Beni anlamadın sanırım.
Dedim ve Aslan'ı umursamayarak Deha Fahir'e döndüm.
- Deha Bey kusura bakmayın tanışamadık. Ben Umay Terzioğlu. Turgut Terzioğlu'nun kızıyım.
- Demek meşhur Umay Terzioğlu sensin!
Diye geveledi, hala garip bakışlarla bize bakarken.
- Meşhur muyum bilmiyorum ama evet benim. Bu arada babam beni bekliyor olmalı. Sanırım buraya da sizinle tanışmak için çağırıldım. Neden babamın yanına gitmiyoruz? Böylece katalog çekiminin detaylarını daha rahat görüşebiliriz.
Dedim gülümseyerek.
Ama araya Aslan'ın kükreyen sesi girdi
- UMAY!
Bense onu hiç umursamadan;
- Hadi lütfen, diyerek yol gösterdim.
Deha Fahir biraz şaşkın görünse de ortamdaki gerginlikten uzaklaşmak işine gelmiş olmalı ki bana ayak uydurmayı seçti;
- Tabi güzel leydim.
Biz tam giderken Aslan birden bileğimi tuttu. Eline gelen yara izimle yüzü acı çekermiş gibi bir ifadeye büründüğünde kafam karıştı, fakat buna izin vermemek için bu durumu düşünmeyi başka bir zamana erteledim.
Sinirle;
- Bırak!
Dedim.
- O çekimi yapmayacaksın!
Dedi sinirle.
İkimiz sinirle birbirimize meydan okurken; o sırada ikimizide şaşırtan bir ses yükseldi.
- YETER ASLAN! Umay doğru söylüyor! Teknik olarak sen onun hiç bir şeyi değilsin. Kendini abisi gibi görüyor olabilirsin, ama bu sencede fazla bir tepki değil mi? Aşık bir adamın kıskandığı gibi davranmaktan vazgeç!
Dediği anda ortaya attığı bomba ile herkes dondu kaldı.
Gözlerim aniden Aslan'ı bulduğunda yutkunduğunu gördüm.
- SE- SEN! NE SAÇMALIYORSUN?!
Deyip bağırdı.
Ama kekelemişti de.. Neden?!
Gerçekten olabilir miydi?!
Saçmalık!
Olsa neden başkası ile evlenmek istesin!
İkisinin kavgası büyürken umurumda olmayarak kafası karışık görünen Deha Bey'e döndüm.
- Buyrun biz babamın odasına geçelim. Konuşmaları uzayacak gibi. Hem sıkıldım; bu saçma muhabbetten.
Sadece beni başıyla onaylayarak asansörlere doğru ilerledi.
Asansörün kapıları kapanırken, arkadan Aslan'ın Umay diye kükrediğini duydum, ama umursamadım.
Belki biraz şaşırmış olabilirim. Sonuçta nişanlısı kıskançlıktan kuduruyor olmalıydı. Kavgaları biraz sürer sanmıştım.
Asansöre bindiğimiz anda nihayet yalnız kalınca; Deha Fahir konuşmaya başladı.
- Ben bir soruna yol açtıysam özür dilerim Umay Hanım. Kim olduğunuzu bilmiyordum. Niyetim sadece sizin gibi bir güzelliği kaçırmamaktı.
- A! Hayır, hayır! Lütfen kendinizi suçlu hissetmeyin. Aslan'a da bakmayın! O hep böyledir. Fazla umursanacak bir şey yok. Sadece henüz büyüdüğümün ve kendi kararlarımı kendim alacağımın farkına varamadı. Ama merak etmeyin, yakında artık küçük bir kız olmadığımı anlar.
Anlamazsa da zaten, ben ona zevkle nasıl bir kadına dönüştüğümü anlatacağım!
- Ah buna çok sevindim. Sizinle çalışmaktan büyük bir zevk duyacağım. Hatta keşke daha önce gelseydiniz. Defilemde de olmanızı çok isterdim.
- Ah çok hoşsunuz, ama abartmayın lütfen. Sizin mankenlerinizle boy ölçüşebileceğimi sanmıyorum. Ciddi anlamda söylüyorum.
Dedim kıkırdayarak.
Espirime gülerek;
- Tamam haklısınız.. Mankenlere göre biraz kısa olabilirsiniz, ama bu yinede sizin için hiç önemli bir sorun olmazdı. Öyle bir aura ve seksapaliteye sahipsiniz ki.. Kimse boyunuzun farkına varmaz..
- Çok hoşsunuz Deha Bey. İltifatınız için çok teşekkür ederim.
Dedim ve asansör durdu.
Babamın odasına doğru yöneldiğimizde kapıda babamın sekreteri Gülten ablayı görünce;
- Siz önden babamın yanına geçin lütfen. Gülten ablayı uzun zamandır görmüyordum. Selam verip, hemen geleceğim.
Dedim.
Beni onaylayıp, babamın yanına geçtiğinde; hemen profesyonel duruşumu bırakıp, koştum ve Gülten ablaya sarıldım.
- Bu ne güzellik kız? Sen hiç değişmez misin?
Dedim neşeyle.
- Ayh! Deli kız! Nasılda tatlı dilli kurnaz bir cadısın. Herkesin nabzına göre şerbet vermeyi iyi biliyorsun. Yine de söylediklerinin yalan olduğunu bilsemde bayılıyorum.
- Aa! Kim ben mi? Ben asla öyle şeyler yapmam ablam. Karıştırıyorsun. Ben hep doğruları söylerim.
- Hı-hı! Tabi, tabi. Bırak şimdi onu, bunuda. Baban sabah geleceğini söylediğinden beri içim kıpır kıpır. Nasılda özlemişim seni.
- Bende ablam, bende. Nasılsın? Nihat abi nasıl? Ya gözde? O nasıl, lise hayatını sevdi mi?
- Biz de her şey aynı kuzum. İyiyiz biz, Gözde'de lise hayatına bayılıyor! Ergen işte! Kendini büyüdüm sanıyor cimcime! Asıl sen nasılsın? Ne kadar güzelleşmişsin! Maşallah kuzuma! Tü-tü, tü-tü tü..
- Ay abla ya alemsin. Her yerimi ıslattın, dur Allah aşkına!
- Cadı! Ne fenasın sen! Tükürmedim bile! Bayılıyorsun değil mi benimle uğraşmaya!
- Tabi ki ablam! Sana bayılıyorum. Ama şimdi içeri girmem lazım.Yoksa Deha Bey'e çok ayıp olur, sonra bol bol hasret gideririz.
- Tamam kuzum benim, bak sen işine. Bende sana bayılıyorum.
Dedi ve çapkınca göz kırptı.
Hhaahhaha..
Bayılıyorum gerçekten bu kadına! Yıllar geçsede o hiç değişmiyor! Hep kıpır kıpır..
Babamın kapısının önüne yaklaştığımda Aslan'ın adını görünce bir an bocaladım. Öyle ya, burası artık Aslan'ın odasıydı..
Kapıyı çalıp, içeri girdiğimde;
- Kızım, neler olmuş öyle?! Deha anlattı şimdi. Ama sen üzülme güzel kızım. Klasik Aslan işte! Seni hep kıskanır, gözünden bile sakınır. Sen sakın üzülme, ben konuşurum onunla.
- Konuşmana gerek yok babacığım, ben gerekeni Aslan'a söyledim.
Dediğim anda içeri pat diye Aslan daldı.
Sonra babamın içeride olduğunu hatırlayarak;
- Turgut baba çok özür dilerim, ben bir an sinirle-
Babam durumu bildiği ve Aslan'ı da tanıdığı için; elini kaldırıp babacan bir şekilde Aslan'ı susturdu.
- Tamam, tamam.. Biliyorum. Kapıda kaldınız geçin oturunda, şu konuyu adam akıllı konuşalım.
Ben babamın sözü ile hızla geçip, Deha Fahir'in yanına oturdum. Aslan'sa gözleri daha çok parlayabilirmiş gibi bir bana birde iyice açılan eteğime bakıyordu. Sonra hızlı bir şekilde ceketini çıkardı ve bacaklarıma örttü. Benim itiraz etmeme bile fırsat tanımadan öyle bir baktı ki; bir seferlik susmaktan zarar gelmeyeceğini düşündüm.
Babamın yanında Aslan'ı zorlamak istemezdim. Yoksa neler olur Allah bilirdi?!
Sonra karşımıza oturup, söze girdi;
- Konuşulacak bir şey yok Turgut baba, o katalogta Umay yer alamaz!
- Aslan, sen benim oğlumsun. Ama izin verde buna ben karar vereyim!
- Estağfurullah baba, niyetim asla sana saygısızlık etmek değil.
- Biliyorum oğlum, ama Umay artık bir yetişkin. Sanırım bunu sende artık görmeli ve kabul etmelisin. Kızım bugüne kadar yüzümü eğecek tek bir şey bile yapmadı. Benim ona güvenim tam.
- Ama baba-
Dedi Aslan, yine itiraz etmek isteyerek.
- Aması, maması yok Aslan. Hem bende Umay'ın katalog çekimlerinde olmasına sıcak bakıyorum.
Aslan son bir gayretle ağzını açmıştı ki babam gözleri ile kesti ve sözüne devam etti.
- Markanın ismi Umay sonuçta. Bundan daha anlamlı bir reklam kampanyası olabilir mi? Yalnız katalogların lansmana yetişmesini istiyorum Deha!
Dedi ve Deha Fahir'e döndü.
- Lansman dört gün sonra biliyorsun ve o gece sadece yaz kreasyonumuzun tanıtımı ile anılmayacağız. Aynı zamanda biricik kızımın ülkeye kesin dönüş yaptığının kutlamasınıda yapacağız. Anlaştık mı Deha?
Benim içim mutluluk ve zafer dansı ile fıkırdarken ciddi durmam şu an için çok zordu. Aslan tam anlamı ile deliriyor ve içinden bana saydırıyordu. Bense kahkahalara boğulmamak için çıldırıyordum. Sırf bu anı anlatmak için dönüşte Masal ve Enrico'nun yanına gidebilirdim. Ama maalesef erken döneceğime dair anneme söz vermiştim.
Deha Bey'in sesini duyunca sözlerine odaklandım.
- Siz hiç merak etmeyin Turgut Bey. Sadece kızınızı iki gün kaçırmama izin verin ve katalog lansman sabahı elinizde olsun.
- Aklındaki nedir?
Dedi babam merakla.
- Ağva'da mükemmel sahiller var. Hemen ordaki otellerden birine rezervasyon yapıp, sabah yola çıkarız. Öğlen çekimlere başlarız. Yarın ve ertesi gün bize yetecektir.
- Bu mükemmel bir fikir. Ağva'ya bayılırım..
Dedim ellerimi kıkırdayarak çırparken..
- Umay sevdiyse iş sizde. Ne yapın, edin cumartesi gecesine yetiştirin!
- Ah! Ben hemen gidip kendime lansman için elbise bakayım o zaman.
Dedim neşeyle.
- Umay Hanım, sizin içinde uygunsa o gece kreasyonumuzdan bir parçayı sizin için hazırlatabilirim. Böylelikle; konsept bütünlüğünü sağlamış oluruz.
Aslan bu sözlere ağzının içinden homurdanırken, babam;
- Bu harika bir fikir. Ben çıkıyorum. Cengiz amcanız bekliyor. Sizde daha fazla atışmayın.
Dedi, Aslan'a uyarırcasına baktı ve vedalaştıktan sonra çıktı.
Bense babam gidince hemen Deha Bey'e döndüm;
- Sizin tasarımınızı taşımak benim için bir onur olur! (Aslan bu seferde gıcık bir çocuk gibi ağzını yüzünü buruştursa da umursamadım ve konuşmaya devam ettim. Çünkü gerçekten Deha Fahir'in büyük hayranıyım!) Size ne kadar hayran olduğumdan bahsetmiş miydim? Tasarımlarınızın her detayına hakimim, yıllardır resmen idolümsünüz. Benimde moda tasarımcısı olduğumu biliyor musunuz? İnşallah bir gün bende sizin kadar başarılı olurum..
Aslan'ın delici bakışları artık, kor olmuş ve beni yakmaya hazırdı.
- Babanız moda tasarımı eğitimi aldığınızdan bahsetmişti ve ne kadar yetenekli olduğunuzdan.. Sizin kadar güzel ve tatlı bir leydiden bunları duymak; asıl benim için bir onur! Ve lütfen bana yarın çizimlerinide getir. Görmek için can atıyorum.
- Ay! Yaşasın! Tabi ki! Ben çok teşekkür ederim.
Derken Aslan sinirle birden ayağa kalktı.
- Hadi Umay gidiyoruz!
Dedi.
Bense hiç oralı olamayarak oturmaya devam ettim.
- İstiyorsan sen gidebilirsin Aslan. Biz Deha Bey'le daha çekimin detaylarını konuşacağız.
- Umay, eve neyle dönmeye düşünüyorsun! Bildiğim kadarıyla henüz araba almadın. Çünkü ben buraya gelmeden önce annenin şöforünü eve geri gönderdim. Bu kılıkla da taksiye binmezsin herhalde!
Dedi tam bir bana mecbursun piç gülüşüyle.
Kahretsin çok haklıydı. Sinirle ne hakla Kemal abiyi eve gönderdiğini soracaktım ki; Deha Bey beklemediğim bir hamle yaptı.
- Ben Umay Hanım'da izin verirse onu zevkle eve bırakırım. Hemde gerçekten vaktimiz çok az! Bir an önce detayları netleştirmemiz şart.
Dedi.
Bu sefer ben Aslan'a döndüm ve sana mecbur değilim bakışıyla, piç gülümsemesi attım ve konuşmaya başladım.
- Buna çok memnun olurum Deha Bey. Birde lütfen bana Umay deyin lütfen.
- Tabi buna bende memnun olurum. Zaten gereksiz resmiyetlerden hiç hoşlanmam ancak bir şartla; sende bana Deha dersen.
Dedi ve çapkınca göz kırptı.
Aslan olmasa o tatlı sözlere ve yakışıklı yüzüne tav olmam zor olmazdı. Adam kendinin son derece farkındaydı! Ve bu ona çok fena bir karizma katıyordu.
Deha Bey'in sözlerine tam yanıt verecektim ki kapı birden çat diye çarptı. Aslan sinirle kapıyı vurup gitmişti.
Arkasından dehşetle bakan Deha'yı görünce gülümsedim ve elimi havada salladım;
- Siz ona aldırmayın, yakında alışır. Biz işimize bakalım.
Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romance- Farklı kokuyorsun.. - Şampuanımdandır.. Artık parfüm kullanmıyorum.. Kötü mü? - Hayır farklı ama asla kötü değil.. Yasemin kokuyorsun.. Daha kadınsı.. Eskiden şeftali kokardın. . Tatlı bir şeftali gibi.. - Ben zaten bir kadınım.. Öy...