30

1.4K 93 4
                                    

Denge




     UMAY TERZİOĞLU

    Aslan, yanımızdan ayrıldıktan sonra ne olduğunu anlayamadan bir süre şaşkın şaşkın Masal'la birbirimize baktık.
   
    - Ne oldu şimdi?
    Dedi Masal ikimizinde aklındaki soruyu dile getirerek.
   
    - Hiç bir şey anlamadım. Evleneceğimi bilmiyormuş değil mi?
    Dedim kafam karışık bir şekilde.
   
    - Tabi ki bilmiyormuş şaşkın! Görmedin mi? Evleneceğini söylediğim an; beni, aha şimdi boğazlayacak dedim! Gözlerinden resmen ateş çıktı! Hele sen Nefes'in babası Enrico dediğin anda; az önce yırttıysak bile şimdi kesin bittik dedim. Sonra ne oldu peki?
    Dedi Masal.
   
    - Öyle oldu değil mi? Çok sinirlendi. Ama sonra ne oldu? Valla ben hiç bir şey anlamadım.
   
    - Valla onu bende anlamadım. Neyse çıkar yakında kokusu. Sen şimdi söyle bakalım; dediğini yapıp başka bir gelinlik seçecek misin?
   
    - Aaa! Hiçte bile! O ne karışırmış benim gelinliğime? Seçmek ona mı kalmış? Hem ben çok sıkıldım ya.. Ne giydiğim ne farkeder? Üzerime oldu işte, yeter. Uğraşamam daha fazla. Bunu alıp, gidelim.
   
    - Sende az fena değilsin kızım ya! Sen desene; Aslan'ı çıldırtmak için elime fırsat geçti, hiç kaçırır mıyım diye.
   
    - Hiçte bile! Hem biliyorsun o iş bitti. Artık dönüşü yok. Aslan ve ben asla ama asla birlikte olamayız. Yani artık onu çıldırtmak için bir sebepte yok.
   
    - He yani artık Aslan'ı sevmiyorum diyorsun. Yılların büyük aşkı; iki günde bitti diyorsun, öyle mi?
   
    - Öyle ya da değil, ne fark eder Masal? Bana şimdi gelse aşkından ölüyorum dese, ne değişir? O beni değil nişanlısını seçti. Annemi, babamı seçti.
   
    - Kızım tamamda sende çok abartmıyor musun? Belki bilmediğimiz bir sebebi vardır.
   
    - Üf Masal! Ne sebebi olacak ya?! Sevmiyor işte.
   
    - Bence yanılıyorsun! Aslan sana deli gibi aşı-
   
    - Masal lütfen bu konuyu kapatalım. Kanıyorum.. Yoruldum. Canım acıyor.. Bana umut verme! Daha fazla umut etmeyeceğim. Kaldıramıyorum. Bitti. Artık bitti. Dönüşü asla yok! Benim için artık sadece kızım var!
    Dedim gözümden akan yaşı hızlıca silerken.
   
    Masal'da sözlerimi duyunca hızlıca bana sarıldı.
    - Haklısın kuzum. Özür dilerim.. Sen ne istersen, nasıl istersen öyle olsun. Ama artık mutlu ol lütfen. Bunu o kadar çok hakediyorsun ki!
   
    - Sende ol. İnat etme işte. Kabul et duygularını! Kaçma.
   
    - Üf Umay ya! Konu ne ara bana geldi. Hadi şunu paketleyelim de bende kaçayım artık.
   
    - Nereye?
   
    - E evime gideyim kuzum. Unuttun herhalde benimde bir evim var. Gidip bir duş alayım. Kaç gündür senin kıyafetlerini giyiyorum. Bir rahatlayıp kendime geleyim.
   
    - Ama-
   
    - Aması yok Umay, yarın geleceğim zaten.
   
    - Of tamam. Yarın yanında kıyafet getir, bir kaç günlüğüne Ağva'ya kaçalım. Dinlenip, kafa dinleriz.
   
    - Kızım yarın evleniyorsun farkında mısın? Ne Ağva'sı?
   
    - Üf Masal ya şaka mısın? Ne evliliği? Kıytırık iki imza. Atıp çıkarız yola işte. Hem Enrico da gelir, belki balayını siz Enrico ile yaparsınız ha? Ne dersin?
   
    - İyice saçmaladın Umay!
   
    - Sen dediğimi yap, valiz yap gelirken. Yapmazsan yine benden yaparız. Çok sorun değil gerçi. Neyse hadi çıkalım.
    Dedim tam itiraz edecekken;
    - I-ıı.
    Dedim işaret parmağımı sallayıp.
   
    O sırada telefonum çalınca alıp, açtım. Arayan annemdi.
   
    - Efendim annem.
   
    - Kızım ben Nefes'i de alıp, Deha'nın yanına geçiyorum. Yarın için elbise bakacağım.
   
    - Anneciğim ne gerek vardı? Sade bir tören olacak. Bu kadar abartmaya gerek yok, hem Nefes'i neden götürdün? Kerime Hanım ben dönene kadar ilgilenirdi. Ayrıca babamı duymadın mı nikahtan kimseye bahsetmeyeceğiz! Dört sene önce kıymışız gibi olması lazım.
   
    - Doğru düzgün düğün yapmıyorsunuz, bari en azından nikahınıza özenelim. Ne demek abartma kızım ya! Nefes ne giyecek? Hiç düşündün mü? Ona da bir şeyler bakacağım! Hem merak etme sen, tabi ki nikah için demeyeceğim. Hiç oyalama beni işim çok! Bizi merak etme diye aradım.
   
    - Anne Deha demez mi bu elbise yeni, nasıl dört sene önce evlenmiş bunlar diye?
   
    - Ayh doğru diyorsun! Bir işinizde normal değil ki!! Of! Vallahi bıktım! Kızımın düğünü olmuyor! Hadi o olmadı nikaha özeneyim diyorum o da yok! Ne yapacağımı şaşırdım. İyi tamam giyerim eskilerden bir şey!
   
    - Tamam anne, tamam özür dilerim tamam mı? Benim yüzümden böyle oluyor. Ama yeter artık lütfen. Kabullen. Hadi dönün eve.
   
    - Aa dünyada olmaz! O kadar hazırlanıp çıkmışım. En azından torunumla biraz alışveriş yaparız, bir şeyler yeriz. Gezer tozarız. Kafa dağıtırız.
   
    - İyi anne. Nefes'i yorma olur mu? Küçücük çocuk, ne anlasın alışverişten. Çabucak bitir işini de dönün.
   
    - Tamam Umay, tamam. Hadi kapat.
   
    - Tamam, görüşü-
    Dememe kalmadı kapattı.
   
    Yüzüme kapattı.
   
    Ben yüzüme kapatmasının verdiği şaşkınlıkla donup kalırken, Masal;
    - Ne oldu kız? Niye dondun kaldın?
   
    - Yüzüme kapattı! Annem yüzüme kapattı. Prensesimler, güzel kızımlar gitti hadi neyse de yüzüme kapatmak nedir YEAA! Valla deliricem! Ne torun meraklısı çıktı bunlar! Eve Nefes geldiğinden beri resmen pabucum dama atıldı! Hah! Valla inanamıyorum!
   
    - Aman deli kız ya! Bende bir şey oldu sandım! Yürü hadi.
   
    - Nereye?
   
    - E sende bize gel bari, ne yapacaksın evde tek başına?
   
    - Hı ondan, tabi tabi?
   
    - Yine ne saçmalıyorsun Bebişim?!
   
    - Enrico ile tek başına karşılaşmaya korktuğundan değil yani?!
   
    - Valla ömür törpüsüsün Umay! O gece basit bir seksti, oldu bitti. Senin hayatında kimse olmadığı için sen çok büyütüyorsun bu konuları. Canımız istedi, sarhoştuk, seks yaptık. Bitti, gitti. Bir daha da asla tekrarı olmayacak!
   
    - Hı hı! Tabi, tabi. Kesin öyledir.
   
    - Yürü Umay, yürü.
   
    Sessiz ve düşünceler içinde geçen bir araba yolculuğunun daha sonunda Masal'ın evine ulaşmıştık.
   
    Önce  Masal içeri girdiğinde kafasını uzatarak evi iyice taradı. Enrico'yu bulamadığını sarkmış dudağından anladım.
   
    İşini kolaylaştırmak için;
    - ENRICOOOO!! Biz geldik, neredesin?!
    Diye bağırdım.
   
    Masal da kulaklarını dikip, cevap bekledi. Ancak ne ses vardı, ne de cevap..
   
    - Allah Allah bana evdeyim demişti.
    Dedim.
   
    Şirketten çıkmadan önce, Masal'ın direktifi ile arayıp nerede olduğunu öğrenmiştimde oradan biliyorum.
   
    - Tekrar arasana.
    Dedi fısıltı ile Masal.
   
    - Neden fısıldıyorsun? Evde yok. Sanki ara dediğini duyacak.
    Dedim gülerek.
   
    - Üf kafamı kaldı bende. Hadi arada sor.
   
    - Anacım asıl istemiyorum diyenden korkacaksın!
    Dediğim anda koluma yediğim darbe ile sustum. Kolumu sıvazladım.
   
    Elide ağır sıpanın!
   
    Bir taraftanda Enrico'yu aradım. Neyse ki hemen açıldı.
    - Efendim Mia Bella.
   
    - Biz eve geldikte seni göremeyince merak ettim, çıktın mı?
   
    - Yoo hala evdeyim.
   
    - E biz seni neden göremiyoruz?
   
    - Çünkü kendi evimdeyim Mia Bella.
   
    - Ne evi?
   
    - E malum sebeplerden dolayı bir süre daha İtalya'ya dönemiyorum. O yüzden ev tuttum.
   
    - Öyle mi? E hayırlı olsun madem.
    Dedim fakat bu haber hiç hoşuma gitmediği için sesim düştü.
   
    - Teşekkür ederim, başka bir şey yoksa yarın görüşürüz. 
   
    - Yok, görüşürüz.
    Deyip kapattım.
   
    Masal merakla yüzüme bakarken ne diyeceğimi bilemeyerek kıvranmaya başladım.
   
    - Ee neredeymiş? Söylesene!
   
    Yara bandı taktiğine tekrar sığınarak;
    - Kendine ev tutmuş.
    Dedim.
   
    - Ne?!
   
    - Olacağı buydu! Adamı kırdın, üzerine kaç gündür aramadın! Gitmiş işte! Diyorum sana   kaç gündür! Enrico sana boş değil! Ben tanırım arkadaşımı! Onu ilk kez öyle bakarken gördüm. Şimdiye kadar hiç bir şeye önem verip, üzüldüğünü görmemiştim. İlk kez onu öyle üzgün gördüm.
   
    - Ama-
   
    - Aması maması yok! Sende hoşlanıyorsun, belkide çoktan aşık oldun! Artık itiraf ette, daha fazla geç olmadan git gönlünü al. Aşk kolay bulunmuyor! Kaybetme! Sonun benim gibi olmasın! Hadi ara.
   
    - Öyle mi diyorsun?
   
    - Öyle diyorum.
   
    Masal yukarıda hazırlanırken telefonum çaldı. Çalışanlardan Aslı'nın olduğunu gördüm ve açtım.
   
    - Efendim Aslı'cığım.
   
    - Umay Hanım hemen eve gelebilir misiniz? Babanız Aslan Bey' e saldırdı! Korumalara da karışmayın dediler. Biz ne yapacağımızı bilemedik!
   
    - Ne demek saldırdı Aslı?! Şunu tane tane anlat!
    Dedim ama çoktan yola çıkmıştım bile.
   
    - Aslan Bey ve babanız özel konuşacaklarını söylediler. Babanızın keyfi yerindeydi. Hatta benden kahve yapmamı bile istediler.
   
    - Kısa kes Aslı, sonra?
   
    Bu arada bende panikle kendimi hızla yola attım ve ilk gelen boş taksiyi hemen durdurdum. Hemen evin adresini verdim.
   
    - Ben kahvelerini götürürken birden babanız bağırıp, Aslan Bey'in yakasına yapıştı. Aslan Bey karşılık vermiyor. Ben çığlığı basınca korumalar salona daldı. Ama Aslan Bey karışmayın diye bağırdı. Ne yapacağımızı bilemediğimiz için sizi aradım. Yetişin ne olur? Babanız çok sinirli. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim! Aslan Bey'e bir şey yapmasından korkuyoruz.
   
    - Tamam kapat Aslı, kapat. Yoldayım geliyorum.
    Dedim panik duygusu bedenimi ele geçirirken. Tüm dengem bozuldu.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin