23

1.3K 94 1
                                    

Neden?!




                         

Günümüz..

UMAY TERZİOĞLU

O gün öğlene kadar annemle dertleştik.. Ona uzun uzun Nefes'i anlattım.. Fotoğraflarını gösterdim..

Yaşadıklarımın bir kısmından bahsettim. Alttan alttan babasıyla ilgili şeyler sorsa da, neyseki direkt olarak soramadı. Bende sorduğu sorulardan ustalıkla kaçmayı başardım.

- Ee ne zaman getireceksin Nefes'imizi?
Dedi sonunda annem merakla.

- Biz bir süre daha Masal'da kalalım anne. Babam kızım olduğu gerçeğini sindirsin. Ben olumsuzlukları kaldırabilirim; fakat o çok küçük ve akıllı bir çocuk. Eğer ufacıkta olsa kalbini kıracak bir şey yaşarsa, şimdiye kadar katlandığım her şey boşa gitmiş olur. O benim dünyam ve onu korumam şart.

- Aa o ne demek kızım?! Tamam biraz şaşırdık ama ne olumsuzluğu? O bizim canımız, biricik torunumuz! Kimse ona olumsuz yaklaşamaz!

- Öyle de anne, babamı gördün. Daha önce bana hiç öyle bakmamıştı. Sonra da arkasına bile bakmadan bastı, gitti baksana.

- Kızım sen adama normal bir şey mi söyledin? Adamı da anla! Şimdi alınganlık göstermenin sırası değil. Sen bizim kıymetlimizsin. Senin canında bizim canımız. Babanı bilmiyor musun? Kalbini kırmak istemediği için gitmiştir. Sakinleşince döner. Sen torunumu al gel. Kimse size bir şey diyemez! Senin burada kapı gibi annen var!

Sözleriyle öyle hafifledim, öyle hafifledim ki anlatamam..

Yıllardır sanki yuvasız bir kuş gibi oradan oraya savruluyordum..

Şimdiyse sonunda korunaklı yuvama dönmüştüm..

Kızım için dimdik ayakta durmaktan öyle kaskatı kesilmişki ruhum, sonunda dinlenebileceğim bir liman bulunca boşalıverdim.

O gün akşama kadar annemin dizlerinde yattım. O da bıkmadan usanmadan saçlarımı okşadı. Meğer yeniden çocuk olmaya, sandığımdan daha çok ihtiyacım varmış.

Kısa bir süreliğine de olsa hayattan izin alıp, sadece anneme sığınmak öyle iyi gelmişti ki..

Akşam üstü babam eve geldiğinde; beklenti ile gözlerimi üzerine diktim. Fakat o hala bana aynı gözlerle bakıyordu.

Onun o halini görünce hala sakinleşmediğini anladım ve o uzak mesafeli bakışlarına daha fazla dayanamayarak anneme döndüm.

- Ben artık gideyim anne, Nefes bekler.

- Tamam güzel kızım, hemen torunumu al gel hadi.

- Yok anne, dediğim gibi biz Masal'da kalalım, bir süre daha. Yarın Nefes'le tanışman için getiririm.
Dedim ve kapıya yöneldim.

Annem tam ağzını açmış, bir şey diyecekken babamın sesini duydum.
- Nefes'i al ve gel.

- Önce biraz sakinleş baba. Sen böyleyken kızımı bu eve getiremem. Onu hırpalamana izin veremem.

- Ne saçmalıyorsun sen? Sana kızgınlığımı küçük bir kızdan çıkaracağımı mı sanıyorsun?! O benim torunum! Her şeyden önce canımın canı! Senin hatalarını küçücük bir çocuğa ödetmem. Akşam ailemin her bir ferdini sofrada görmek istiyorum. Acele etsen iyi olur.
Dedi hala kızgın tutmaya çalıştığı sesiyle.

O an anladım, affedecekti. Şimdi kızgındı ama çok yakında dayanamayacak ve affedecekti.

Dayanamadım; yine yine yeniden dolan gözlerimle ve bu sefer kendiliğinden bükülen dudağımla;
- Senin hala canınım değil mi baba?
Dedim.

Sesimin yeterince yüksek çıktığından emin olamasamda cümleyi kurmayı başarmıştım.

Babam bir an bocalayınca, onunda duyduğunu anladım.

Sonra beklemediğim bir şey yaptı ve kollarını açtı;
- Canımsın tabi ki! Gel buraya! Sana kızgın olmam bir şeyi değiştirmez! Sen benim evladımsın! Günahınla, sevabınla kabulümsün.
Dediği anda ok gibi fırlayıp kendimi babamın kollarına attım.

- Özür dilerim baba, gerçekten çok özür dilerim. Sizi üzmeyi hiç istemezdim.

O gün babamla da yaşadıklarım hakkında biraz konuştuktan sonra kızımı alıp, sonunda ait olduğu yere; ailesine getirdim..

Babam bana karşı tamamen eski haline dönmesede ciddi anlamda yumuşamıştı.

Şimdilik; zamanla eski halimize döneceğimizi umut etmekten başka çaremde yoktu.

Akşam yemeğine kadar annem ve babam Nefes'le zaman geçirip, hatta oyunlar bile oynadılar.

Kızıma karşı takındıkları tavır hiçte korktuğum gibi olmadığı için bende sonunda rahatladım.

Akşam sofraya geçerken tek bir kişi yoktu.

Aslan..

Sabah bana bir şey söylemeden evden gittiğinden beri dönmedi. Hatta aramadı bile. Bu tepkisizliği ruhumu dondurdu.

Annem düşüncelerimi duymuşçasına aklımdaki soruyu sorduğunda; cevabı duymak için dikkat kesildim.

- Aslan nerede Turgut? Telefonlarımı açmadı.

- Benimde açmadı. Avni babaya gitmiş. Az önce Avni baba arayıp haber verdi. Yemekten sonra bende yanına gideceğim.

Demek Avni babaya gitmişti..

Hayatımın tek aşkı, çocuğumun babası; başkasından çocuğum oldu sandığı için meyhanede içmeye gitmişti..

Hayat ne garipti.

Neresinden kaçsam başka yerinden vuruyordu.

Peki ben ne yapacaktım?

Herkesin sevdikleriyle imtihanı iki dudağımın arasında kalmıştı..

Neden ben?

- Yarın sabah erkenden yazlığa gidiyoruz. Nişana az kaldı. Öncesinde biraz dinlenip, olanları sindiriz.
Dedi babam, sofradaki sessizliği bölerek.

Nişan..

Beş gün sonra sevdiğim adam artık resmen nişanlı olacak.

Peki ben ne yapacağım?

Hayır! Sakın yanlış anlamayın! Aslan ve ben artık asla olamayız. Ben bunu çoktan kabul ettim.

Adam, annem ve babama duyduğu vefayı daha üstte tutarken bana aşık olsa bile asla onunla birlikte olamam.

Aşk düşünülen hesaplanan bir şey değil ki!

Ya vardır ya da yok!

Ben kabul ettim. Zor oldu ama artık Aslan'ın asla benim hayatımın bir parçası olmayacağının farkına vardım.

Ben sadece Nefes'i düşünüyorum..

Off!

Allah'ım ne yapmalıyım?

Neden ben?!

Neden?!

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin