33

1.3K 84 1
                                    


Kurtuluşum Var Mı?




  UMAY TERZİOĞLU
   
    Buna mecbur olduğuma inanamıyorum!
   
    Yıllardır kaçtığım tüm yanlışlar sonunda toplanıp bana savaş açtılar!
   
    Peki ben şimdi ne yapacağım?
   
    Aslan'ı; sırf duyduğu sorumluluk için bir evliliğe nasıl mecbur bırakırım?!
   
    Yapamam!
   
    Allah kahretsin ki yapamam!
   
    Elime hızla aldığım telefonla; hemen Aslan'a mesaj attım.
    - Konuşmamız lazım.
   
    Cevap hemen gelince, açtım.
    - Evdeyim gel, konuşalım.
   
    Beni ayağına çağırıyor!! Pislik!
   
    Off!
   
    İnatlaşmanın sırası olmadığı için evine gittim. Kapıya vurdum. Ancak vurduğum anda kapı açılınca, kapalı olmadığını anladım.
   
    Kafamı içeri uzatıp;
    - Aslan!
    Diye seslendim.
   
    İçeri girmeye cesaretim yoktu. Bu eve en son; o gece gelmiştim ve kapıdan gördüğüm kadarıyla evde büyük bir değişiklik yoktu.
   
    Anılar birbiri ardına zihnime doluşurken Aslan'ın sesini duydum.
    - İçeri gel Umay, odadayım.
   
    - Burada bekliyorum.
   
    - Saçmalama Umay. Buraya gel.
   
    Oflayarak içeri girdim, merdivenleri tırmanmaya başladım. Beni öperek yukarı çıkardığı bu merdivenlerde; hissettiğim her duygunun, bunca sene sonra bile bu kadar taze olması canımı yaktı.
   
    Her adımımda nabzımın hızlandığını hissederken kendimi birden o gecede buldum.
   
    Sırtım duvara yaslı, Aslan dudaklarımı hızla talan ediyor ve ona daha yakın olmaktan başka bir şey istemiyorum..
   
    Kalbim şimdiden kulaklarımı sağır etmeye başlamışken, bu anın bitmemesi için her şeyi yapmaya hazırım.
   
    Şehvet ağır bir duygu.. Bütün bedenimin şehvetle sarmalandığı bu yerde zorlukla gözlerimi açtım.
   
    Aklım hala biraz puslu ve karışık olsa da kendimi toparlamayı umarak merdivenleri çıkmaya devam ettim.
   
    Aslan'ın kapısına gelince; aklımdaki düşüncelerden dolayı kapıyı çalmadan içeri girdim. İçeride gördüğüm görüntü ile öylece kaldım!
   
    - B- ben özür dilerim. Kapıyı çalmam gerekirdi.
   
    Aslan yeni duştan çıktığı belli olan ıslak vücudu ile karşımda duruyordu.
   
    Belinden düşecekmiş gibi duran siyah havlusundan gözlerimi alamazken, zayıflığımdan dolayı kendime küfürler etmeye başladım.
   
    Sözlerimi duyan Aslan elindeki t-shirtü yatağına fırlatıp, yanıma geldi. Omuzlarımdan tutup, alnımı öptü.
   
    Nefesimi tutmuş, dokunuşlarının tadını çıkarırken sözleri ile yere çakılmam geç olmadı.
   
    - Ne özrü Umay? Biz seninle evleneceğiz, farkında mısın?
   
    Bu ev, bu oda, Aslan.. Hatta bu su damlaları bile kafamı karıştırmaktan başka bir işe yaramıyordu.
   
    O yüzden hızla bir adım geri çekilip, Aslan'ın dokunuşuna bir son verdim. Boğazımı temizleyip, söze girdim.
    
    - Aslında bende bu konuyu konuşmak istemiştim.
   
    - Öyle mi?
   
    - Öyle.
   
    - Ne kaldı konuşulacak? Her şeyi konuştuğumuzu düşünüyorum. Haftasonu mümkünse-
   
    - Evet, evet evleniyoruz.
    Dedim tahammül edemediğimi belirtir bir şekilde.
   
    - Güzel. Doğru olanın bu olduğunu anlayacağını biliyordum.
   
    - Ama benim bazı şartlarım var.
   
    - Şart mı?
   
    - Evet.
   
    - Kabul etmezsem evlenmeyecek misin? Başka çaren olmadığını biliyorsun değil mi?
   
    - Kabul edeceğini biliyorum Aslan. Bu şartlar her ikimiz içinde.
   
    - Öyle mi?
   
    - Öyle.
   
    - Çok merak ettim şu ikimiz içinde olan şartlarını.
   
    - Tamam, öncelikle ortalık durulduğunda boşanacağız. So-
   
    - Böyle bir şey asla olmayacak!
   
    - Aslan yapma işte, ikimizi de şu zoraki evlilikten kurtarmaya çalışıyorum. Neden biraz olsun yardımcı olmuyorsun?
   
    - Kendi adına konuş Umay! Benim evliliğim zoraki değil. Ve aklından dahi geçirme! Boşanma falan olmayacak!
   
    - Biraz makul olamaz mısın? Zoraki bir evlilikten ne bekliyorsun, bilmiyorum. Ama ben sana söyleyeyim; birbirimize eziyet etmek dışında hiç bir şey yapmayacağız!
   
    - Eziyet severim. Hele de içinde sen varsan. Benim için kafi.
   
    - Se-sen! Sen çok adisin! Ne sanıyorsun? Sırf sen istiyorsun diye kabullenip gerçek bir evliliğimizin olacağını mı?
   
    - Evet.
   
    - ASLA! ASLA BANA DOKUNMANA İZİN VERMEYECEĞİM!
   
    - Asla 'asla' deme Umay! Bizim evliliğimiz gerçek bir evlilik olacak.
   
    - Ne yapacaksın? Şimdide zorbalığa mı başladın? Zorla mı sevişeceks-
   
    - Bunu gerçekten soruyor musun? Sana asla isteğinin dışında dokunmam!
   
    - O zaman asla gerçek bir evliliğimiz olmayacak demektir.
    Dedim zaferin tatlı tadı dilimdeyken; son derece ukala bir şekilde.
   
    - İstemeni sağlamaktan memnuniyet duyacağım müstakbel karıcığım!
   
    - Asla!
   
    - Sana asla 'asla' deme demiştim.
    Dedi ve birden dudaklarımı dudakları ile birleştirdi.
   
    Önce sert ve baskın bir şekilde başladı dudaklarımı talan etmeye. Ne istediğini bilen dili; hiç zorlanmadan dudaklarımın arasından içeri kaydığında çoktan kaybettiğim bir savaşın içinde olduğumu biliyordum.
   
    Benimki haybeye direnişti..
   
    Azıcık direnebilsem, bütün bunların yanlış olduğunu Aslan anlayana kadar direnebilsem yeterdi..
   
    Tüm irademi kullanarak kendimi birden geri çektim ve Aslan'a o sinirle tokadı bastım.
   
    - Bir daha sakın, ama sakın bunu yapma!
   
    Aslan gözleri kapalı, nefes nefese beklerken; sözlerimle birden gözlerini açtı. Alevleri geri dönmüş parlıyordu.
   
    - Savaşma.
   
    - Ne saçmalıyorsun sen? Seninle niye savaşayım ki?
   
    - Benimle değil Umay. Kendinle savaşma. Beni seviyorsun. İzin ver mutlu olalım.
   
    - Dum. Seviyordum Aslan. Sen anlaşılan her şeyi çok yanlış anlamışsın. Bu evlilik gerçek bir evlilik olmayacak. Kendini buna hemen alıştırsan iyi olur. Ne kadar erken, o kadar iyi senin için.
   
    - Rum dedin. Kendimi bildim bileli onu seviyorum dedin. Şimdi inkar etmen hiç bir şeyi değiştirmeyecek. Seni kazanacağım Umay. Tüm hatalarımı telafi edip, seni mutlu edeceğim. Ömrümse, ömrüm senin olsun.
   
    - Saçma! Basit bir çocukluk aşkıydı. Bitti.
   
    - Az önce olanlar neydi peki? Ya sahilde olanlar?
   
    - Basit bir tutkudan başka bir şey değil, yakında geçer.
   
    - Tutku öyle mi?
   
    - Evet.
   
    - E madem geçecek basit bir tutku; o zaman tutkumuzu yaşarız.
    Dedi ve dişlerini sıkarak ekledi.
    - Geçene kadar.
   
    Sonrada beni hızla duvara yasladı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Hırsını alırcasına öpüyordu, ısırıyordu.. Dişlerimiz birbirine vururken elimden hiç bir şey gelmiyordu.
   
    Aslan benim için sadece aşk değil, sanki bir ihtiyaç gibiydi..
   
    Sonsuz tavizdi sanki..
   
    Defalarca yeminler etsem, vazgeçsem, umut yok desemde olmuyordu.. Tek bakışı, dokunuşu, tenimde bıraktığı tek bir iz bile yanmamı sağlıyordu..
   
    Nasıl saçma sapan bir şeyin içine düştüm bilmiyorum..
   
    Bundan nasıl kurtulacağım bilmiyorum..
   
    Kurtuluşum var mı? Onuda bilmiyorum.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin