39

1K 66 2
                                    

Senin.



    Klinikten çıktığımızdan beri Aslan'ın suratındaki ifadeyi görmemek için ona bakmıyordum. Çünkü bakarsam her an boğazına yapışabilirdim.
   
    Suratında ne mi vardı?!
    Kocaman, egoist, sinsi bir sırıtış!
   
    Bakmadan bile onu boğmamak için kendimi zor tutuyorum ya neyse!
   
    Dua etsin ki arabada yabancı biri daha var ve ben babama bir söz verdim.
   
    Kızım için..
   
    Evet, evet! Şu büyük aşk oyunumuzu kimseye belli etmeyeceğime dair verdiğim söz!
   
    Peki benim için oyun bunun neresinde?
   
    Aşık olduğum kısımda olmadığı kesin! Aşıkken, aşık değilmiş gibi yapıyordum. Birde üzerine aşık olmadığım halde aşıkmış rolü yapmalıyım!
   
    Oooof!!! Bu benim için bile; çok ama çok karışık!
   
    Şu düğünü, ben kafayı yemeden önce atlatırsak iyidir!
   
    Ben hala yüzümde donuk bir tebessümle, içimden söylenirken arabanın içinde Aslan'ın telefonunun melodisi duyuldu.
   
    Eline alıp baktığında; önce şaşırdığını, sonra da çenesini sıktığını fark ettim. Onu böylesine birden sinirlendiren kişiyi merak ettiğim için kaçamak bakışlarımı bırakıp, tamamen ona döndüm.
   
    O ise, ona doğru döndüğümü görünce; alev topuna dönen mavilerini bana döndürerek, buz gibi bir sesle aramayı yanıtlayarak;
    - Evet.
    Dedi.
   
    ASLAN ZORLU
   
    Enrico'nun beni aradığını görünce; önce çok şaşırdım ve bütün neşem birden sinire dönüştü.
   
    Numarasını nereden tanıdığıma gelince; tabi ki bende var. Daha Umay'ımla İtalya'dan döndüğü gün araştırmamı yaptım ve hakkındaki her şeyi öğrendim.
   
    Oysa ki şu aramaya kadar ne kadarda mutluydum. Sonuçta Umay beni deli gibi kıskanmış ve dahası bunu saklayamamıştı.
   
    Ama şimdi, tüm neşem; toz olup uçtu. Üzerine bir de yola çıktığımızdan beri, yüzüme bile bakmayan Umay'ın; bana dönüp merakla baktığını görünce sinirim hat safhaya ulaştı..
   
    Gözlerimi Umay'ın gözlerine kilitleyerek aramaya cevap verdim.
   
    - Evet.
   
    - Merhaba Aslan. Umay'a sabahtan beri ulaşamıyorum. Telefonu kapalı. En sonunda evi aradığımda; seninle çıktığını söylediler. Acaba yanındaysa telefonu verebilir misin?
   
    - Neden?
   
    Gözlerimiz hala birbirine kilitli dururken adamın söyledikleri ile sinirim iyice yükseldi. Kendini ne sanıyordu da hala Umay'ı arayabiliyordu. Birde ulaşamadığı halde beni arayıp, ulaşmaya cürret edebiliyordu! Bu nasıl bir genişlik, yüzsüzlüktü böyle?!!
   
    - Malum, akşam nikah var. Umay'la detaylar hakkında görüşmem gerekiyor.
   
    Duyduğum sözlerle nevrim dönerek sinirle; şoföre seslendim.
    - Durdur arabayı!
   
    UMAY TERZİOĞLU
   
    Arayan kişi her kimse, her sözünde Aslan'ı daha da sinirlendirmeyi başarmış ve sonunda da sabrını taşırmış olmalıydı. Çünkü şu anki bakışlarından ben bile korkmuştum.
   
    Öyle korkmuştum ki; dilim tutulmuş, 'Ne oldu?' diye soramıyordum bile.
   
    - Durdur arabayı!
    Dedi şoföre doğru.
    Sonra da telefona dönerek;
    - Arayacağım.
    Dedi ve cevabı beklemeden kapattı.
   
    Şoför hızla dediğini yapıp sağdaki ilk cebe girerek arabayı durdurdu.
   
    - İn ve arabadan uzaklaş.
    Dedi tekrar şoföre doğru. Buz gibi ama yakan sesini duyduğumda tedirginliğim iyice arttı.
   
    Tabi ki bana bir şey yapmasından korkmuyordum. Korktuğum şey; kalbimi kırmasıydı.
   
    Çünkü arayan her kimse, benimle ilgili bir şeyler söylemişti. Çünkü başından beri gözlerini gözlerimden ayırmadan dinlemiş ve o gözlerdeki alev beni yakmıştı.
   
    Şoför arabadan inip, uzaklaştığında bende korktuğumu belli etmemeye çalışarak;
    - Neler oluyor Aslan?
    Dedim ama sesimin titremesine mani olamamıştım.
   
    Bunu fark etmiş olacak ki, hızla gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Gözlerini yeniden açtığında ise daha sakin bakıyordu, fakat alevler hala yerli yerindeydi.
   
    - Enrico aradı.
    Dedi dişlerini sıkarak.
   
    Duyduğum şeyle hemen dudaklarımı ısırdım. Çünkü ben Masal ve Enrico'yu tamamen unutmuştum.
   
    Acaba Masal ve Enrico sonunda inatlarını kırıp, birbirlerini sevdiklerini söylemişler miydi?
   
    Of! Ne diyorum ben ya! Karşımda Aslan her an boynumu kıracakmış gibi bakarken, şimdi bunların sırası mıydı?
   
    Aslında sabahtan beri takındığı sinsi gülüşlerini yedirmenin tam sırasıydı ama kendimi tuttum.
   
    Çünkü şu an Aslan'ın dikine gitmek, gerçek bir Aslan'ın ağzına kafamı sokmakla aynı derecede tehlikeliydi.
   
    Aramızdaki şey ne olursa olsun, beni sevsin ya da sevmesin, kısa sürsün ya da sürmesin biz evleniyorduk. Ve Enrico benim onun gözünde eski nişanlımdı. Aslan'a Enrico'nun kardeşim gibi olduğunu söylememiştim. Elime çok fırsat geçmişti ama bir türlü yapmamıştım. Neden bilmiyorum, belki; asla istediğim şekilde olmayacağını bile bile beni kıskansın istemiştim. Belki de Aslan'a beni sevmediği için içten içe kızgındım.
   
    Biliyorum, bütün bunlar çok saçma!
   
    Ama işte engel olamıyorum. Kafam öyle karışık ki! Anlamıyorum! Hayatımın ipleri ellerimden kayıp, gitti ve ne yaparsam yapayım toplayamıyorum. Karmakarışığım! Ne çözebiliyorum, ne çözülebiliyorum!
   
    Her şey bir kenara; Aslan bana aşık olmasa da Enrico'nun varlığını, benimle iletişimini kabul edebilecek bir adam değil.
   
    Şu an, gerçekleri anlatabileceğim durumda hiç değil!  Benim için o yüzden alttan alıp, sakinleşmesini beklemek daha mantıklı olur.
   
    Ben hala bu konuşmadan nasıl kurtulacağımı düşünürken, Aslan sözlerine devam etti.
    - Nikah için!
   
    Dişlerini ve kendini öyle sıkıyorduki korktum. Kendine zarar verecek diye çok korktum ve daha ne yaptığımı bile anlamadan elimi omzuna yerleştirerek okşadım.
   
    Ona dokunduğum an da yaptığımdan pişman olsamda henüz buna hazır olmadığım için elimi omzundan çekemedim.
   
    Dahası işe yaramış ve Aslan da gevşemeye başlamıştı.
   
    Artık biraz daha sakin olduğunu farkedince;
    - Olanlar çok fazlaydı. Unuttum.
    Dedim.
    Sessiz bir mırıltı ile elimi çekmeye çalıştım.
   
    Çalıştım diyorum, çünkü sadece çalıştım. Aslan elimi tutarak olduğu yerde kalmasını sağladı. Sonra yavaş bir şekilde bana yaklaştı. Sanki zaman o anda durmuş ve donmuştum. Kıpırdayamıyordum ve birden diğer elini belimde hissettim.
   
    Beni kendine hızla çekti ve dudaklarımı hırsla dudaklarıyla örttü. Bu öpücük diğerlerine göre çok farklıydı.
   
    Benimsin diyordu!
   
    Kalbim bunu zaten biliyordu. Diğer elimi kalbine götürdüğümde bende sessiz sorumu sormuş oldum.
   
    Peki sen kiminsin? Kimin olacaksın?
   
    Sanki sorumu duymuş gibi kendini birden geri çekti ve önce burnumun ucuna ufak bir öpücük kondurdu.
   
    - Senin.
   
    - Bugün öyle ya da öyle sanıyorsun. Peki yarın? Yarın kimin Aslan?
   
    - Duyduğun tüm sesler, varlığım senin. Dünüm, bugünüm ve yarınım senin. Biliyorum, tüm bunlar senin için havada kalıyor. Ama ben pes etmeyeceğim Umay. Bir gün tüm kafa karışıklığını düzeltip, bana inanmanı sağlayacağım.
   
    - Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?
    Dedim. Elimde olmadan. Çünkü tüm hücrelerim 'keşke' diye bağırıyordu.
   
    Nasılda isterdim inanmayı, güvenmeyi..
   
    Gerçekten sevmesini..
   
    - Çünkü gerçek Umay'ım. Gerçekler her zaman ortaya çıkar. Gerekirse ömrümü buna adarım.
    Dedi ve alnımdan öptü.

    Öpücüğü ile titrerken aklımda tek bir şey vardı.

    Öyle olsa..

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin