50

906 55 2
                                    

Delisin sen!



Ağır +18 bölüm içerir. Okumak istemeyenler diğer bölümden devam debilirler..

Dudaklarıma kapanan adam, beni tüketircesine öpüyordu. Yıllardır çöllerde kalmışçasına susuzduk.. Birbirimizi içmek istek değil, bir ihtiyaçtı bizim için.. Yıllardır bizi eksik hissettiren, tamamlanma hissi tenlerimiz birbirine hapsolduğunda geldi.

Kalplerimiz aynı ritmi yakalamış, koştururken nefes nefese daha fazlası için uğraşıyoruk.. Çünkü asla yetmiyordu.. Bu bağımlılıktı belki.. Birbirimize duyduğumuz açlık bizi, hep daha fazlasına zorlarken Aslan'ın ensesindeki ellerim saçlarını çekiştirdi.

Odada sadece; dişlerimizin tokuşma sesleri ve hızlı aldığımız nefeslerimizin sesi vardı. İkimizde artık konuşmak istemiyorduk.. Çok beklemiştik.. Birbirimize çok geç kalmıştık..

Bugün daha fazla konuşma olmayacaktı.. Bugün yeni başlangıcımızın günüydü..

Aslan'ın elleri gelinliğimin fermuarını bulduğunda, onu hızla aşağı çekti ve çok geçmeden gelinliğim yere düştü. Tenimi hisseden Aslan o an bir adım geri çekildi ve beni baştan ayağa titretecek şekilde süzdü..

Ona istediği kadar izlemesi için daha çok süre vermek istesem de içimdeki kadın sabırsızdı.. Geç kalmışlığın verdiği tatlı bir telaş varken daha fazla dayanamayarak ellerimi Aslan'ın ceketine götürdüm ve hızla onu omuzlarından sıyırdım. Aslan'da o sırada beyaz dantelli sütyenimi çıkarıyordu.

Titreyen ellerim gömleğinin düğmelerini bulduğunda, halimi anlayan Aslan bana yardım etmek için ellerimi gömleğinden uzaklaştırdı ve birden gömleğini ikiye ayırdı. Etrafa dağılan düğmeleri görünce bir an şaşırsam da, karşımdaki manzara aklımı hızla başımdan aldı. Kaya gibi sert görünen göğsü pürüssüz bir mermer gibiydi. Ellerim sert göğsünü keşfe çıktığında, mermerlerin aksine alev gibi sıcak bir ten karşıladı.

Aslan'ın pantolonu ve benim dantelli tangamda bir yerlere fırlatıldığında, dudaklarımız tekrar birbirini buldu.

Dudaklarımı büyük bir tutku ile emen Aslan'a karşılık vermeye çalışırken bir taraftanda ellerimle güçlü omuzlarını ve sırtını keşfediyordum. Göğüslerim, sert göğsüne sürtünürken çoktan dimdik olup, sızlamaya başlamışlardı. İçimdeki volkanlar yükselirken, nefes nefeseydim.

Aslan'ın boxerını çıkarmak için hamle yaptığımda beni durdurdu. Nedenini merak etsem de sormak için bile ondan ayrı kalamadım ve dudaklarını emip, ısırmaya devam ettim. Tüketircesine sevdim..

Aslan birden beni kucakladığında bende refleksle bacaklarımı beline sardım, az önce karnımda hissettiğim sertliği şimdi tam kadınlığımın üzerindeydi. Aramızda sadece boxerın ince kumaşı olsa da; nabız gibi atan erkekliğini, zonklayan kadınlığım tamamen hissediyordu. Kendimi erkekliğine daha çok bastırdığımda daha fazla dayanamayacağımı hissetmeye başladım.

- A-Aslan.. Daya-namıyorum.. Lüt-fen..
Dedim güçlükle.

- Acele etme bebeğim.. Bu anı ikimizde çok bekledik ve mükemmel olmalı..

Aynı anda sırtım serin çarşaflarla buluştu ve Aslan'ın erkekliği kadınlığıma daha çok baskı yaptı. Anın tadını çıkarırken kalçalarımı yükseltip, kendimi ona daha çok bastırdım..

Aslan boynumu öpücükleri ile ele geçirmişken, ona sürtünüp kendimi bastırdığım anda derin bir şekilde kükredi. Ardından da göğüslerime saldırdı. Pembe kısımlarını sert bir şekilde öptü, yaladı, emdi ve sonra tekrar emdi.. Bu tatlı ve dayanılmaz işkence yüzünden neredeyse boşalacağımı hissederken kulaklarım artık uğuldamaya başlamıştı.

Yeni rotası kadınlığım olduğu anda kasılmalarım iyice arttı ama patlama noktamı getiren kesinlikle kadınlığımda hissettiğim dudaklarıydı. Şiddetle kasılan bedenim, içimde patlayan havai fişeklerimle beraber nefes nefese kendimden geçerken; Aslan boxerını çıkardı ve dimdik duran erkekliği ile karşımda antik yunan heykelleri gibi dikildi.

Yıllar içinde değişen şeylerden bahsetmiştik değil mi? Bu da kesinlikle değişen şeylerden biri. Çünkü Aslan, gerçekten eski çelimsiz vücuduna göre şu an kocaman bir adama dönüşmüş görünüyordu ve bu benim ağzımın suyunu daha fazla akıttı.

Halimi farkeden Aslan, çapkınca sırıtarak yerini aldı ve düşünmeme fırsat bile tanımadan kendini tek seferde hızla içime itti. Hissettiğim yoğun dolulukla önce kasılsamda, içimde hareket etmeyen Aslan sayesinde çabucak yoğun doluluğa alıştım. Aslan'a hissettiğim ihtiyacım, sanki az önce boşalan ben değilmişim gibi yeniden yerine yerleşti ve Aslan'ı hareket etmeye zorladım.

Mesajı alan Aslan önce yavaş bir tempo ile gel gitlerini yaparken, zevkle sarmalandığımız anda hareketlerini hızlandırdı.

İkimizde sona doğru yaklaşırken, kayan gözlerim kendiliğinden kapandı.

- Aç gözlerini. Seni görmeme izin ver sevgilim..

Aslan'ın sözlerini ikiletmeden açtım ve kocamın gözlerine gözlerimi kilitledim..

- Sana aşığım..

- Sana aşığım..

Karşılıklı sözlerimiz birbirine karışırken bu sefer birlikte uçurumdan aşağı yuvarlandık. Ama bir an bile gözlerimizi birbirimizden çekmedik. Hala içimde patlayan havai fişeklerin coşkusu devam ederken, Aslan başını boynuma gömdü. Hala içimdeydi ve çıkmasını hiç istemiyordum. Sanki o da, bu isteğimi duymuşçasına içimde kalmaya devam etti.

Nefes nefese;
- Bu.. gerçektende.. mükemmeldi..
Dediğimde kıkırdadı.
- Kesinlikle öyleydi..

Kalplerimiz, hala gümbür gümbür birbirimizin vücudunda atarken; aklıma bir kitapta okuduğum yazı geldi. Tam olarak kelimesi kelimesine size aktaramasam da yazıda şöyle diyordu. İnsanlar neden sarılmaya ihtiyaç duyar biliyor musunuz? Çünkü sağ tarafımız boştur. Sarılmak, sağ tarafımızdaki boşluğu kapatır ve orada da bir kalbin atışını hissettirir.

Sağ tarafım tamamlandı. Sevdiğim, aşık olduğum adamla beraber..

Ağırlığını bana vermemeye çalışan adamımın beline kollarımı daha sıkı sararak kendime çektim. Bu hareketimi beklemeyen Aslan'ın boşluğundan yararlanarak, ağırlığını üzerime aldım.

- Hayatım ben yüz on kiloyum.
Dedi ve tekrar kendini üzerimden kaldırdı.

- Olsun, ben razıyım.
Dedim ve onu tekrar çektim. Ama bu sefer istediğime kavuşamadım.

Biz bu inatlaşmaya devam ederken, hareketlerimiz; çok başka bir şeyin tekrar uyanmasına sebep oldu. Şaşkınlıkla gözlerimi kocaman açtım ve Aslan'a baktım.

- Yine mi?

Soruma kocaman gülümseyerek baktı ve;
- Yine.. Sabaha kadar yine.. Kaybettiğimiz o kadar çok zaman varki.. Arayı kapatmak şart!
Dedi.

Sözlerini duyunca kocaman bir kahkaha patlattım.
- Delisin sen!

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin