11.

336 10 0
                                    

Nasıl bir görüntü ya o? Merih küçük ikizini elinden tutmuş getiriyor.

Arkamdan bir düşme sesi geldi. Döndüm, Güneş teyze bayılmış. Prens? Prens burda değil.

Miraç ne yapacağını şaşırmış gibi bakıyor.

Meriç Mehir'i görür görmez

"Abla!"

Diye bağırarak Mehir'e sarıldı

Mehir Merih'in elini tutuyordu daha sıkı tutmaya başladı Meriç ona doğru koşup sarıldığı zaman.

Miraç en sonunda bayılmış olan annesini fark edip ona doğru koştu

"ANNE!"

Merih yardım etmek için küçük ikizinin elini bırakmaya çalışıyor.

"Bırakma!"

Dönüp küçük kıza baktı Merih.

"Annene yardım etmem gerekiyor sadece birkaç dakika için bırakacağım elini. Hem bak masanın önündeyiz artık kaybolmassın."

Küçük kız yüzündeki saf endişeyle tekrar bağırdı

"HAYIR lütfen bırakma!"

Merih etrafına bakındı ve gözleri üstümde sabitlenince durdu
Sonra tekrar başını küçük kıza doğru çevirdi.

"Safir abin tutsun elini olmazmı?"

"Hayır lütfen! Safir abi yardım etsin o zaman? Sen gitme.!"

Küçük kızın bedeni havalandı birden. Hayır Merih değil Komutan kucağına almıştı Mehir'i.

Bu hareketle beraber Merih'in eli Mehir'in elinden kurtuldu ve küçük kız ağlamaya başladı.

Napıyorum lan ben? Sap gibi kalmışım ortada. Başım dönüyor...

Merih koşmaya başladı. Güneş teyzenin yanına doğru.

Midem bulanmaya başladı...

Miraç bağırıyor.

"BİRİ AMBULANSI ARASIN!"

Etrafımızı insanların sarması yalnızca beş saniyeyi almıştı.

Noluyor bana..? Herşey bulanıklaştı sanki...

Meriç ağlıyor, Mehir bağırıyor, Merih Güneş teyzenin nefes alıp almadığına bakıyor, Prens hala ortalarda yok..

Üf... bütün insanların ağzı oynuyor, herkes birşeyler söylüyor. Ama ben duyamıyorum.

Komutan küçük çocukları sakinleştirmeye çalışıyor.

Başım ağırmaya başladı...

Burdan çıkmam lazım. Acilen.

Sarsak adımlarla lavaboların yolunu tuttum.

Hangi taraftalardı? Sağa mı yoksa sola mı?
Sağa tabiki ya! Yok bir dakika soldaydılar galiba. Yoksa düzmü ilerlemem lazım?

Kulağım çınlıyor, başım ağırıyor...

Gözlerimi kapatıp ellerimi şakaklarıma bastırdım. Ah... nerdeyim lan ben?

Ben ne...!

Biri elimden tutup çekiştirmeye başladı. Onu takip etmemi ister gibi bir hali vardı. Kendimi bıraktım. Bedenimi o yönlendiriyordu şimdi.

Bi dakika bu kim ya? Kızıl uzun saç. Ensede toplanmış galiba. Benim gibi garson üniforması giyiyor.

Ah dur. Prens'mi bu? Hayır. Prens'in saçları tamamen kırmızı. Ayrıca saçları bu kadar uzun değil. Bu adamın saçları kırmızı dan çok turuncuya kaçıyor. Ayrıca Prens'in saçları düz. Bu adamınki dalgalı. Anlayacağınız biri çilek diğeri havuç.

Saçmalıyorum yineee.

Bir kapıdan içeri girdik. Açık mavi hertaraf. Ha tuvalet burası. Etrafa bakıyorum ama hiçbirşey görebildiğim söylenemez.
Musluklar nerde?

Adam elini sırtıma koyup öbür eliyle önümde birşey açtı.

Su sesi geliyor. Yani musluğu açtı değilmi?

Ya ben yine mal mal bakıyorum. Ama sanki hiçbirşey yapmak istemiyormuş gibi hissediyorum.

Uykum geldi...

Adam musluğu açtığı eliyle bir elimi nazikçe tutup buz gibi suyun altına getirdi.

Bütün bedenim ürperdi.

Uf bu salak papyon çok sıkıyor. Boğulacakmışım gibiyim.

Anında elimi papyona atıp söktüm. Sonrada giydiğim garson önlüğünü çıkarıp beyaz gömleğin ilk üç düğmesini açtım.

Ellerim buz gibi suyun altında şimdi. Bileklerimdeki düğmeleri de zar zor açıp soğuk suyla boynumu ıslatmaya çalıştım.

Dahamı iyiyim? Hayır hala aynı. Hatta daha kötüye gidiyor.

Yüzümü yıkadım. Hala aynıyım. Midemin bulantısı arttı...

Üf kusucam galiba... ya kalmadan bütün midemi önümdeki lavaboya boşalttım.

Yanımdaki adamın elinde bir parça peçete var gördüğüm kadarıyla.

Peçeteye bakıp elimi hafif kaldırınca ne istediğimi anlayıp peçeteyi uzattı

Ellerim hafifçe titrerken elinden peçeteyi alıp ağzıma bastırdım.

Hayır olmuyor. Ayaklarım artık bedenimi taşımak istemiyor. Tamam. Onlara izin veriyorum.

İki saniye sonra yere yığıldım zaten. Diyecektim. Başım ve üst bedenimin bir kısmı yanımdaki havucun kucağında.

Gözlerim hala hafif buğulu görüyordu. Buna rağmen bu havucun orman yeşili gözlerini seçebiliyordum ki son gördüğüm şey onlar oldu.

-----------------

İkinci Yılın Görevi(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin