45.

42 3 0
                                    

(SAFİR)

Yüzüme savrulan yumruktan kıl payıyla kurtulup beline tekme atınca sağa doğru savruldu.

Yüzü görünmüyordu.
Gördüğüm tek şey, bana çok tanıdık gelen bir çift yeşil göz,

Duvardan destek alarak bana doğru uçunca,
Kolunun altından sıyrıldım.

Yalnız dirseğiyle hafif sert vurmuştu.
Arkamda olduğunu bildiğim adama sol ayağımla sağlam bir tekme daha geçirip ona doğru döndüm.

Bi dakka, gözlerinin nerden tanıdık geldiğini hatırlayınca durdum birden, kollarımı bağladım.

O, bana doğru dönüp, başka bir yumruk savuracakken
Hareket etmediğimi görünce durdu birden.

Omzunu tuttuğum gibi arkadaki duvara yapıştırdım onu.

"Kimsin sen? Neden düzgün vurmuyorsun?"

Kafasındaki siyah şeysi, evet ne olduğunu bilmiyorum, çıkartmak için uzanınca elimi havada yakaladı.

Yalnız, kaşları çatık, yüzü kızarmış, tek gözü kapalı ve açık olan gözü titriyordu.

Elimi bırakmadan ilk önce gözlerini kapatıp yere doğru eğdi başını, sonra sağ eliyle kafasındaki siyah şeyi çıkardı.

Ben halen sağ eline bakıyordum, çünki parmaklarından bir sıvı damlıyordu.

Sonra önümdeki hızlı ve derin nefes alan şahsiyete çevirdim bakışlarımı.

Hala aynı şekil aşağı çevirmişti başını ama elimi çok sıkıyordu.

Kızıl renk saçlarını ve yüzünü daha rahat ayırt edebiliyordum şimdi, o zaman yaptığım gözlemler geldi aklıma.

Saçları turuncu, gözleri yeşil dalgalı saçlarını ensede bağlamış demiştim sanıyorsam. Ha birde havuç demiştim.

Yalnız saçları turuncuya kaçan bir kızıldı, evet saçları ensede bağlanmıştı ama o kadar uzun değildi. Birde dalgalı değil düz saçlıydı.

Elimi bıraktı, bıraktığı gibi boynundan hafif yukarısını yakalayıp başını kaldırdım.

Onu tuttuğum kolumu iki eliylede yakalayınca, sağ elinin altında, kolumda bir ıslaklık hissettim

Koluma bakınca, sağ elinden damlayan sıvının kan olduğunu fark ettim.

"Bana cevap vermedin"

Göz kapaklarımı indirdim biraz.
Birde onu tuttuğum elimi hafif sıktım.
ığh gibi bir ses çıkardı.

"Iğh bir cevap değil"

Yutkunmaya çalıştı.

Gözlerimi odada gezdirince onu demin fırlattığım tarafta,
Bir sürü demir çubuk gördüm.
Sanırsam birinin üstünde bir sıvı vardı.

İlk başta yüzüne baktım,
Sonra onun sağ tarafına.
Onu tutmadığım sol elimi göğsünün sağ tarafından aşağı doğru indirdim ve belindeki yarayı bulunca elimi yaranın üzerine konumladım.

"Cevap vermezsen canını acıtırım"

Zar zor gülümsedi ve zorlanarak birkaç kelime söyledi

"Kurtarıcına teşekkürün böyle mi?"

Daha soğuk bakmaya çalışarak boğazını biraz daha sıktım ve cebimden her daim yanımda taşıdığım küçük bıçağı çıkarıp yarasına yasladım.

"Kimsin? Tekrar sormayacağım"

Tekrar açtı ağzını

"Neden o bıçağı daha tehlikeli bir yere yaslamıyorsun?"

"Direkt öldürmek yerine acı çektirmeyi tercih ederim sen neden hapı kırmıyorsun?"

Başını hafif yere doğru çevirince onu takip edip yere baktım.

Ayağımın dibinde beyaz bir hap duruyordu. Hapı sert bir şekilde ezip başımı ona doğru çevirdim.

"Uyuşturucun kalmadı ha"

Tam gözlerimin içine baktı
Gözleri bana birini hatırlatıyordu.
Kulaklarım çınlamaya başladı birden.
Yere doğru eğdim başımı.

Beynim 13'üme götürdü beni,
Orman yeşili gözleri olan birinin bana yakın olduğu zamanlara.

-ismin ne?
-bilmiyorum
-nasıl bilmiyorsun? Sana isim seçeyimmi
- olur
-Safir olsun o zaman
-peki sen kimsin?
-Safir'in bir sonraki koruyucu Vârisi, ismim Vâris memnun oldum Safir

Gözlerim dolmuştu birden.
.
.
.
_____________

🥺✨

İkinci Yılın Görevi(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin