*
Bahçede bütün tesis onlu sıradaydık. Merih bizden önce çıķmış ama ne varki son basamakta ayağı kayıp yeri boylamıştı ben de ne güzel bir arkadaşsam Komutan'ı ve cezalarını düşününce Merih'in üstünden atlayıp koşmaya devam etmiştim. Oda bir küfür savurup ayağa kalkmıştı. Koşarak bahçeye çıktığımda sadece ben ve Merih'in eksik olduğunu görmüştüm hızlı adımlarla Prens'in yanına geçtim, ona bakarak konuşmaya başladım"Lan oğlum uçtunmu buraya? Bu ne hız lan"
Gözlerime bakarak sırıttı
"Abin star bebeğim."
Kaşlarımı kaldırarak güldüm. Birden koşma sesleri gelince diğer tarafa doğru baktım ve Resmen uçarak gelen Merih'i gördüm. Yanıma gelip yerini aldı, tek eliyle alnına düşen tutamları kaldırıp soluklanmaya başladı
"Neden bu kadar geç kaldın?"
Sorduğum soruyla bana döndü
"Temizlikçi Şükriye hanım sağolsun. Sen çıkar çıkmaz paspasladı yeri. Walla bende anlamadım ışık hızında yaptı galiba lan. E tabi bende görmedim ışık hızında yaptığı için, koşarken off bir kaymışım varyaa bak gör birazdan nasıl moraracak şu kaşımın yanı"
"E kadın boşuna mı bir ajan tesisinin temizlikçisi oldu? Yani siz şimdi bana deseniz ki 'şükriye hanım aradığımız bombayı imha etti' diye hiç şaşırmam"_prensPrens'e dönüp güldüm haklıydı çünkü bi arada benim hayatımı kurtarmıştı.
"Kadın bir ara hayatımı kurtarmıştı hakkını yiyemem benden keskin gözleri var"
"Yooo sen salaksın"Merih'e doğru döndüm
"O niye ya?"
"Oğlum su diye önüne koydukları şeyin içinde baloncuklar vardı o kadın sana söylemese ben senin eline vurup bardağı yere düşürecektim"
"Hmhh! Aferin çok güzelde deşifre olurduk adamlar birşeyden şüphelenirledi sonrası zaten..." _Prens
"Abi o değilde Safir tam suyu yani o şeyi dudaklarına götürecekken adamlardan kısa olanın attığı heycan dolu bakışlar nasıldı?"
"Harbi ha nasıl bakıyordu öyle sanki aa bu nu zehirleseler her şey bitecek amına"
"Abi birde Safir bardağı geri bırakıp kaşlarını çatınca onlar birşey anladığımızı anladı da korkak kediler gibi kaçtılar ya..."Prens kolumdan dürttü. Başımı ona doğru döndürdüm
"Ne demişti ki o sana?"
"Hangisi?"
"Şükriye hanım diyorum digerlerini duyduk zaten"Sesimi inceltip konuştum
"Oğlum dur gerizekalı mısın zehirli o zehirli! körmüsün! Allah'ım ya sanki ben aldım eğitimini! bırak hemen onu! Kendini öldürecek! Baloncukları görmüyormusun! Suyun içinde Baloncuk olurmu?! Salak!"
İkiside gülünce gülümseyip önüme döndüm
"SUSUN!"
Bütün tesis birden hazırol a geçtiğimizde etrafta ayak sesleri yankılandı
Komutan ellerini arkada birleştirmiş alt dudağını kemirip herkese göz gezdirdi üçümüzün olduğu tarafı iyice süzüp tam başını çevirecekken gözlerime bakıp çenesiyle Merih'i işaret etti
Ne olduğunu anlamadım ama Merih'e bakınca üst tarafının çıplak olduğunu ve giymek için aldığı tişörtü halâ elinde tuttuğunu gördüm
Dirseğimle onu hafifçe dürttüğüm zaman ne olduğunu anlayamayıp tek kaşını kaldırıp tip tip yüzüme baktı, ağzımı açıp birşey söylememe fırsat vermeden komutan yanımızda bitti"Hayrola Merih? Çokmu sıcak?"
Merih ne olduğunu anlamaya çalışınca gözleri biran kendi üstüne kaydı
"Hayır komutanım!"
"Ne bu halin o zaman?"Merih bahane ararken komutanın onu iyice süzdüğünü gördüm
"Özür dilerim komutanım!"
Bütün tesisin onları izlediğini hissettim bir an etrafıma bakınca harbiden de herkes bu tarafa bakıyordu
"Giy üstünü."
"Emredersiniz!"
"Emredersiniz ney?"
"Emredersiniz komutanım!"
"Güzel."Başını sallayıp yürümeye başladı Merih elindeki asker mavisi tişörtü söylenerek giydiği zaman komutan bütün tesisin tam önünde durdu
"ARKADAŞLAR! Uzun zamandır elimizde olan 372. Bomba görevi tamamlandı."
Eliyle ne zaman geldiğini bilmediğim (herhalde ışık hızıyla çalışmanın yanında ışınlanmayı da bulmuştu) Şükriye hanımı gösterdi
"Şükriye hanım bombayı bulup gerekli işlemleri yaptı ve bombayı imha etti."
Herkes şaşkınca birbirlerine baktı ,başımı Prens'e çevirdim
"Yuh amınaa! keşke başka birşey söyleseymişim!"
Alt dudağımı büküp başımı Merih'e çevirdim gözlerini komutana dikmiş şaşkınca bakıyordu
Şükriye hanım başını nazikçe eğip kaldırdı
Tatlı tatlı hepimizin üzerinde gezdirdi canlı açık mavi gözlerini sonra komutan ona birşeyler fısıldayınca başını aşağı yukarı oynatıp tesis binasına doğru yürüdü"O görev yerine..."
Kaşlarını çatıp dudağının kenarını tehlikeli bir biçimde kıvırdı
"Daha tehlikeli bir görevimiz var."
---------
Neden bilmiyorum ama bu bölüm çok hoşuma gitti .D
Neysee 2 günde bir bölüm atıcammm haydi görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Yılın Görevi(bxb)
AcciónYeşil gözlü adam köpeğin beyaz tüylerini bir defa daha okşayıp arabaya dönmüştü.. Yukarıda neler yaşadığını belli etmemeye çalışyordu. Ama birazdan patlayacak olan gözyaşı kanallarıyla bu imkansızdı nerdeyse..