46.

42 3 0
                                    

(SAFİR)

Boğazındaki elimi gevşettim, diğer elimdeki bıçağı geri cebime yerleştirdim. Ama bu sefer elimi yarasına yasladım.
O da elini elimin üzerine konumlamıştı.
Derin bir nefes aldı

"Vâ..."

Diğer eliyle ağzımı kapattı.
Elimin üstündeki elini kaldırıp ensesinden küçük bir cihaz çıkarıp yere attı ve ayağıyla ezdi.

Elini tekrar elimin üstüne yerleştirip ağzımı serbest bıraktı.

"Özür dilerim"
"Ne için?"
"Canını acıttım"

Boğazından elimi çektim,
Sonradan içeri çok pis bir koku doldu.
Prens seslendi sonra.

"Safir kapıyı açtım"
"Hala Safir'i kullanıyorsun yani?"
"İsmim veren kişi kadar değerli"

Buruk bir gülümseme sundu

"Sevinmeli miyim?"

Diyerek yarasının üstündeki elimi sıktı.
Dudağının kenarındaki iki damla kanı fark edince

Boştaki elimle o kanı sildim.
Ama üzerime yığıldı birden

"Vâris?"

Uzun zaman sonra bu ismi sesli söyleyebilmeyi sevmiştim.
Onu kucağıma alıp açık kapıya doğru yürüdüm.

"Safir!"

Merih'in sesi gelmişti arkadan ona doğru döndüm

"Ver onu bana sen rahat ol, ben arabaya gidiyorum zaten,"

Yanına yaklaşıp kucağımdakini ona doğru uzattım

"Merih, nazik ol. O değerli biri"
"Endişe etme sana Vâris i tanıyabilecek kadar yakınım"

Dedi ve kucağımdakini alıp çıkışa yöneldi. Komutan içeri girmişti çoktan.

Bende içeri girince
Etraf leş kokuyordu. Ve kapkaranlıktı.

Göğsümün üzerindeki cepten küçük bir ışık topu çıkardım. Topu duvara vurunca birden bütün 'oda' aydınlandı.

Sıçayım

Doğrama makinesine herhangi bir şey atınca püre olduğunu bilirsiniz.

Yer kurumuş kan ve 'insan püresi' doluydu. Yalnızca bazı yerlerde görünebilir çürük insan bedenleri vardı.

"IgHıY!!"
"Prens iyi misin?"
"Evet sadece bu şeyler çok çabuk parçalanıyor ve bu adamın gözlerinde kurt var."

Komutan cebinden bir robot çıkardı,
Robotun düğmesine basıp,

"Firas Göktepe numara 57 "

Diyip robotu yere bıraktı.
Robot etrafta dolaşmaya başladı birden.
Çakıl ın robotlarından biriydi bu. Özel tasarım.

Yere bakıp yerdeki kurumuş kanı ayağımla kazımaya çalıştım.

"Komutanım neyi bekliyoruz?"
"Robotu. Pek birşey yapmamıza gerek yok."
"Komutanım Evren komutanın burda olma ihtimali ne kadar?"

Kollarını sarmıştı. Kaldırdı kafasını birden.

"Bilmiyorum."

Cebinden başka bir robot çıkarıp aynı şekil düğmesine basıp,

"Evren Akkuyu numara 49"

Diyip yere bıraktı robotu
Birkaç dakika geçti,

Ve bu koku daha bir çekilmez oldu.
'Bip' sesi yankılandı etrafta.
Kafamı bir kaldırdım, çünki ses tam arkamdan geliyordu.

Hemen arkamı dönüp eğilince önce robotu tutup cebime attım. Sonra karşımdaki zayıf düşmüş bedeni sırt üstü yatırdım.

Saçları uzamış ve uçlarındaki mor boya akmıştı. Ruhumun bir parçasını daha bulduğumu hissettim.

Yüzü hiç değişmemişti, gözleri kapalıydı.
Kulağımı sol göğsüne yasladım,
Bir süre bekledim ama pek birşey duyamadım.
Kaşlarımı çatıp iki parmağımla boynundan bakmaya çalıştım bu sefer.

"Lütfen.."

Hissettiğim hafif dokuya şükürler olsun,
Bu arada komutan yanıma gelmişti.
Firas'ı taşıyıp kapanan kapıya tekme geçirip aceleyle çıktım.

Dışarı çıkmam birkaç dakika sürmüştü.
Ben Firas'ı arka koltuğa yatırana kadar Prens ve komutan çıkmıştı.
Prens koşarak yanıma, komutan mavi bir arabaya doğru gitmişti.

Sürücü koltuğuna geçtim, ama daha fazla tutamıyordum göz yaşlarımı.

Prens yanıma oturunca arabayı çalıştırıp tesisin yolunu tutmuştum. Bir ara gözüm Prens'e kayınca,

Öne doğru eğilmiş ve tüm gücüyle saç derisini çekiştiriyordu.

"Prens sakin."
.
.
.
______________
🙂🙃

İkinci Yılın Görevi(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin