80.

17 2 5
                                    

(SAFİR)

Bugün, görevden önceki son gün olduğu için, tatil günümüzdü. Ayrıca akşama küçük bir kutlama bile yapacaklardı. Tesisten çıkma iznimiz vardı.

Firas'ın yanına revire uçtum.
Ayakta üstünü düzeltip söyleniyordu.

"FİRAS!"

Bana döndürdü başını

"NE!"
"Dışarı çıkıp birşeyler mi yapsak"
"Gelemem işim var"
"NHe!"

Çantasını alıp kapıya doğru yürüdü

"Sizinle ilgisi yok. Yarınki göreve ben dahil değilim ya benim tatil günüm değil. Göreve gidiyorum tamammı safirim uslu durun"

Deyip odada beni yanlız bıraktı.  Tesiste neredeyse hiçkimse yoktu. Dışarı çıkıp bu soğuk havada ön bahçedeki ağaca kurulu salıncakta oturdum.

"Aşkım sallıyayımmı seni?"
"Prens?"

Beni sırtımdan hafifçe ittirdi.

"YA MERİH BEN SALLIYCAKTIM"
"Geç kaldın amk"

Gülümseyip onlara çevirdim başımı.

"Siz yanıma gelir miydiniz ya hani sizin sevgililer?"

"Benimki hasta yatağında knk uyanmadı daha"
"Benimki birazcık sinirli. Çok. Bayağı sinirli. Dışarı çıkmıyor ama öyle böyle değil aşırı sinirli"

Prens yüzüne gülümsemesini yerleştirip

"Seninki nerde knk"
"Ne benimkisi gerimal yok ya öyle biri hani, sapım ben hala sap ulan sap"

Ne benimkisinden bahsediyor bu böyle? Prens gözlerini devirdi

"Ay Safir bal gibide biliyorsun kimden bahsettiğimi"

Aklıma dank eden şeyle gözlerimi irice açtım

"Yok artık. Generali demiyorsundur umarım?"

Başını salladı

"Adam yandı bitti sen hala naz yapıyorsun"
"Ya yok be bi kere o benim tipim değil."
"Ay GöTüM General mi senin tipin değil? Lan o adam herkesin tipi aq"
"Bırakın şimdi bu konuları. Bi boklar yapalım yarın üçümüzün de geberme ihtimali var"

"Neden biraz şehre inmiyoruz? Kafa dağıtmaya ihtiyacım var."
.
.
.
Bütün günü beraber geçirmiştik. Hatta bir süre sonra Firas bize katılmıştı.uzun zamandır beraber takılamadığımız için bence birbirimizden özlem gidermiştik. Tesise akşam geri dönmüştük. Saat 10 civarı. İçeride kutlamalar yapılacaktı.

İçeri yürürken bahçedeki salıncakta oturan bir beden fark ettim.

"Gidin siz buluşuruz yapmam gereken birşey var"

Beni onaylayıp içeri girdikleri zaman salıncaktaki bedene doğru yürüdüm. 
Yakınlaşınca bunun general olduğunu fark ettim ve durdum.  Yanına gitme ve gitmeme konusunda şüpheliydim. En iyisi beni far etmeden içeri girmek.

Arkamı dönmüştüm ki,

"Bu kadar çabuk mu gidiyorsun? O kadar çok mu nefret ediyorsun benden?"

Ondan nefret mi ediyordum? Kaşlarımı çattım. İki seçeneğim var. Ya yanına gideceğim,  yada hiçbirşey söylemeden yürümeye devam edeceğim.

Bir süre bekleyip ikincide karar kıldım.

İki adım atmıştım ki,

"Bence cevap verebileceğin kadar önemli biriyim."

Başımı ona çevirdim, başını yana çevirmişti ama bana bakmıyordu.

Sonra başını aya doğru çevirdi.

"Yürü hadi. Eğer yürüyüp gidersen bir daha hiç gözüne görünmeyeceğim."

Bir adım daha attım.

"Anlıyorum."

Başını bana çevirdi. Kuru sıcak bakışlarından eser yoktu. Küçümseyici ve kötü bakıyordu.
Hoşuma gitmedi.
Ayağa kalkıp bakışlarını çevirdi.

"Konuşulmaya değer biri olmadığımı kanıtladığın için sağol, Safir."

Hoşuma gitmedi. Düşmanına bakar gibi baktı demin.

"İçeri gir. Ajan."

Kaşlarımı çatıp hızlı adımlarla içeri girdim.

İkinci Yılın Görevi(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin