Hava karanlığında evde tek kalmıştım, biraz televizyon açtıktan sonra güzel bir uyku çekmek için yorgun bir halde üst kattaki odama çıktım. Koridorda yankılanan bir takım sesler geliyordu kulağıma.
Sanırım bu haşereler pek de sessiz sedasız şeyler değil diye düşündüm. Umarım rahat bir uyku çekebilirdim bu gece, umarım..
Kapıyı kapattıktan sonra evde tek kalmama rağmen el alışkanlığından dolayı kapıyı kilitlemiştim. Geniş ve rahat yatağıma bir güzel uzanacağım sırada tanıdık bir ses kulaklarımı doldurdu.
Arınç: Oww pardon, sen diğerleriyle dışarı çıkmamış mıydın?
Belden aşağısını kapatan havluma sarılmış, odada yarı çıplak öylece duruyordu. O anda sorabileceğim yüzlerce soru arasından en mantıklı olanını seçtiğime inanarak merakla konuştum.
Melis: Odamda ne işin var?!
Tereddüt etmeden cevapladı.
Arınç: Duşa girdim.
Melis: Tamam da..
Yutkundum.
Gözlerini ayırmadan bana bakıyordu. Bense neresine bakmam gerektiğine karar veremiyordum.
Melis: Bu yaptığın hiç hoş değil.
Arınç: Hoş olmayan ne? Kapı dinlemek tarzında bir şey mi?
Utancıma yenilmeden devam ettim.
Melis: Başkasının odasını işgal edip sana ait olmayan eşyaları kullanamazsın. Ayrıca ben kapı dinlemiyordum.
Arınç: Merak ettiğin bir şeyler varsa, dinleyebilirsin. Ben şahsen gidip yüz yüze konuşmayı tercih edenlerdenim. Havluna gelecek olursak, epey güzel kokuyordu, sonra geri vermeyi düşünüyordum aslında. Ama hoş bulmadıysan şimdi geri vereyim.
Belden aşağısını örten havluyu çıkarmaya başlayınca aceleyle buna gerek olmadığını söyledim.
Melis: Buna hiç gerek yok, çıkarma lütfen!
Havluyu beline tekrar sıkıca doladı.
Melis: Mesele sadece havlu değil. Ben..ben senin odana girip eşyalarına gönlümce dokunuyor muyum?
Arınç: Evet.
Bu ne demek oluyordu şimdi?
Arınç: Bak güzelim, Emir bana ceza olsun diye odamı elimden alıp sana vermiş olsa bile hala buradan tamamen taşınmış değilim. Etrafta bulduğun tuhaf şeylere çok dokunmasan iyi edersin. Yine de artık senin de odan olduğu için çok fazla girip çıkmayacağım.
Melis: Ama senin odanı isteyerek verdiğini sanıyordum.
Arınç: Kim odasını başkasına vermek ister ki?
Melis: Peki sen nerede uyuyorsun?
Arınç: Sana ne?
Melis: Neden duşunu ortak banyoda almıyorsun?
Arınç: Ortak banyonun duş başlığını beğenmiyorum. Ayrıca..
Koridorun sonundan bu odaya kadar gelen yüksek seste bir inleme duyuldu. Farelerin böylesine çığlık atabileceğini bilmiyordum.
Arınç: Tolga ve Ezgi yarım saattir içeride sevişiyorlar.
Bu seslerin sahibi haşereler değildi yani.
Melis: Onların denize gittiğini sanıyordum.
Arınç: Ben de senin.
Ne diyeceğimi bilmiyordum şu dakikada. Yorgundum ve uyumak istiyordum. Arınç denen şu çocuktan bir an önce kurtulup yatağa gömülmekliydim
Melis: Tamam artık gidebilirsen çok sevinirim. Uyumak istiyorum.
Arınç: İyi geceler.
Melis: İyi geceler.
Yorgun gözlerle kapıdan çıkıp gitmesini bekledim. O ise kapı koluna dokunup bir an için geri çekildi.
Melis: Eee? Ne bekliyorsun?
Arınç: Bu kapıyı kilitledin mi?
Melis: Evet, sağa doğru çevirerek açıp çıkabilirsin.
Yüz ifadesi bir tık değişmişti. Yanlış bir şey yapmıştım sanki.
Arınç: Sana bu oda hakkında bir sır vermemi ister misin?
Melis: Dinliyorum?
Arınç: Kilit bozuk, kilitlenince açılmıyor.
İnanmaz gözlerle onunkileri süzdüm. Gözlerimi mümkün olduğunca yüzüne odaklamaya çalışıyordum. Başka bir yere kaymamasına özen gösteriyordum.
Melis: Ayak mı yapıyorsun?
Kapının kilidini açmaya çalıştı. Kilit dönmedi. Zaten açılmayacağını biliyordum, benimle alay ediyorsa biraz inandırıcı olması gerekirdi. İlla beni ayağa kaldıracaktı. Kalkıp kapıya yöneldim ve anahtarı çevirmeye çalıştım. Dönmedi.
Bir kere daha denedim, iki kere daha, on kez arka arkaya denedim, her biri bir öncekinden daha şiddetli çalışmalardı. Olmadı.
Kapıyı tıklatarak Ezgi'ye seslendim. "Orda mısınız? Lütfen! Kapı kilitlendi yardım edebilir misiniz?".
Arınç: Onlar bayılana kadar durmaz, boşuna uğraşıyorsun.
Telefonumu çıkararak Emir'in numarasını çaldırdım. Çalıyor ama açmıyordu. Bir kere daha..
Arınç: Yüzerken telefonunu cebine mi koyuyor sanıyorsun?
Melis: Belki sesini duyar.
Arınç: Her zamanki gibi sessizdedir.
Melis: Hiç iyi bir haber vermiyorsun!
Arınç: Aaa o nasıl laf öyle, bak şimdi bir tane geliyor, bu geceyi benimle geçireceksin.
Başımdan aşağı buz gibi bir kova su dökülmüştü. Bunu kabul edeceğimi mi sanıyordu?
Melis: Ben Emirler gelene kadar bekleyeceğim. İstiyorsan sen yat.
Arınç: Uykun olmadığını mı söylemeye çalışıyorsun.
Melis: Gayet iyiyim, saat daha erken.
Yalan uydurmada hiç iyi değildim. Bunu dedikten dakikalar sonra, sandalyede otururken, göz kapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı.