Bölüm#56

3 0 0
                                    

Emir'in ağzından

Melis kurulanıp üzerine bir şeyler geçirerek diğerleriyle birlikte arabanın yolunu tutunca Tolga ve Arınç baş başa kalmıştık. Diğerlerinin gitmesini fırsat bilen Arınç yerinden doğrularak ateş saçan gözlerle Tolga'ya baktı. Tolga çantayı Arınç'ın kucağına fırlattı.

Arınç içi ağzına kadar poker çipi dolu çantayı hafif gerileyerek yakaladı. Teyit etmek için fermuarını araladığı çantanın içindekileri görür görmez geri kapattı ve onaylamaz bir tavırla Tolga'ya yanaştı. 

Arınç: Hayır Tolga, olmaz.

Tolga: İnat etme. Bu gece oynayalım, fikrin değişmezse seni tekrar zorlamayacağım.

Arınç: Ulan hiç mi ders almadın sen. Üç kağıtçı pezevengin mekanında işim olmaz.

Tolga: Sana arabayı bahse koy demiyorum, bu gecelik şu çantadakileri ezelim sonra ortamın haline bir çare buluruz. Raconumuzu da keseriz gerekirse.

Arınç: Bak hala racon diyor. O mekanın gökyüzünde gözü yok Tolga. Ben şansıma da güvenirim, riski de dibine kadar alırım, biliyorsun. Ama bütün bunlar adil bir oyun için geçerli. Cebime kart koyan pezevenklerle aynı masada oynamam bir daha.

Tolga: Hadi ama Arınç, oğlum gece hayatından bu kadar kolay vazgeçemezsin. Evet bazı sorunlar yaşandı, hepimiz yaşadık, ama sen de biliyorsun ki kumar risksiz olmaz. Eğlence anlayışımız bu bizim.

Arınç: Kızlarla olmaz Tolga. Sapığın teki o herif. Kimseye zarar gelmesine izin veremem.

Gözleri arabanın açık kapısının arkasında durmuş tek eliyle kapıyı tutarak uzaktan bizi izleyen Melis'e kaydı.

Arınç: Bir daha olmaz.

Her ne kadar Arınç'a hak versem de aylar öncesinde yaşanmış güzel zamanlara geri dönmeyi ben de istiyordum. Arabadan çıkan bu çipleri kazanırken eğlendiğimiz gecelere dönmek belki de bazı şeylerin çözülmesine fırsat sağlardı.

Tolga: Çocukluk yapmanın sırası değil, herkesin biraz eğlenmeye ihtiyacı var.

Emir: Yeter tamam bağırmayı kesin artık.

Arınç elindeki çantayı ayaklarımın dibine bıraktı yerden aldığı tişörtü üzerine geçirdi ve yanımdan sessizce geçerek arabaya binerken mırıldandı.

Arınç: Beni eve bırakın, gitmek isteyene engel olduğum yok.

________________________________________________________________________________

Eve geldiğimizde Ezgi ve Tolga üstlerini değiştirmek için eve girerken Arınç'ın Melis'i köşede durdurduğunu gördüm. Duyamadığım bir şeyler konuşuyorlardı. Bu sırada arabadan inen Ecrin'i görünce dikkatimi ona vermek zorunda kaldım.

Emir: Ecrin, Arınç'la evdesiniz bu akşam. Size iyi eğlenceler şimdiden.

Ecrin: Sen benimle niye çocukmuşum gibi konuşuyorsun Emir. Aramızda üç yaş var ama ne yapacağıma karar verirken babamdan farksızsın.

Emir: Sen niye kızdın ki bana şuan. Normalde daha az gergin olurdun.

Ecrin: Evde kalmak istemiyorum belki. Olamaz mı?

Emir: Bir dakika yoksa sen...Hahaha! Bizimle gelebileceğini mi düşünüyordun. Bak çok gülerim evet dersen.

Bana göz devirip kollarını bağlayarak yanımdan ayrıldı. Reşit olmayan bir kuzene yaz boyu bakıcılık yapmak zorunda kaldığım için bir daha böyle bir işe kalkışmayacağıma yemin ediyordum kendi kendime. Bu sırada Arınç'ın da Melis'le konuşmayı bitirip eve girdiğini fark ettim.

________________________________________________________________________________

Hızlıca duşa girdikten sonra banyonun kapısını açıp sırada bekleyen Tolga ve Ferdiye sırıtarak yanlarından geçtim. 

Emir: Elinizi çabuk tutun, 5 dakikanız var. Arabaya koşarak yetişmek istemiyorsanız yani...

Tolga arkasını dönerek geriden gelen bir sesle bağırdı.

Tolga: Çok güzel kokuyorsun prenses, yeni duş jelin mi?

Arınç: Banyoda oksijen kaldı mı yoksa 2.5 dakika nefes mi tutalım?

Gülmeye devam ederken belime bağladığım havluyla yürüyerek koridorun sonundaki odaya girdim.

Emir: Çıkar mısın Ecrin üstümü giyinmem lazım.

Bana tripli bir şekilde odadan ayrıldı. Teyzemler o kadar şımartmıştı ki bu kızı, artık eskisi gibi komik bile bulmuyordum onu. Kendine gelmesi gerekiyordu ya da anneme söyleyip onu bu evden göndermenin bir yolunu bulacaktım.

________________________________________________________________________________

Tolga, ve Ezgi arabaya binerken Melis'le konuşmak için yanında yürümeye çalıştım. Aklıma takılan bir şeyler vardı.

Emir: Melis Arınç'la ne konuşuyordunuz?

Melis: Hiçbir şey. Takılıyor bana arada, anlaşıyoruz ya artık.

Emir: Şakalaşıyordu diyorsun yani? Arınç?

Melis: Aslında şey...odadaki ebeveyn banyosunda duş almak için izin istedi. Ben de kızlarla sıraya girmesi gerektiğini söyledim.

Emir: Hmm.

Arınç ortak banyoda duş aldığı için bu dediği pek inandırıcı gelmese de çok önemsemeden şoför koltuğuna geçmek için arabanın kapısını açtım. Bu sırada arkaya geçen Melis, Tolga ve Ezgi ile arkayı üçleyince geriye kalan tek boş koltuğun ön koltuk olduğunu fark ederek karşımda duran Ferdi'yle göz göze geldim.

________________________________________________________________________________

Yol boyunca yüzüme bakmayan Ferdi'nin sırf benimle göz teması kurmamak içim camdan dışarı bakmaya verdiği çabayı fark ettim.

Emir: Boynun tutulacak.

Umursamazca önüne dönüp telefonunu çıkardı ve yolun kalan yarısında da onunla ilgilenmeye başladı. Arkadakilerin shobetine bile odaklanamadan yol boyunca Ferdi'nin bana olan kızgınlığına bir sebep aradım.

Bunu ilk kez o an düşünme fırsatı bulmuş olmam her ne kadar kendime sinirlenmeme sebep olsa da odaklanarak her şeyi etraflıca düşünmeye başladım. Her şeyin başladığı güne dönmeye çalıştım. Koraylar'la içmeye çıktığımız akşam olmalıydı bu. Ne yazık ki geceye dair pek bir şey hatırlamıyordum. Masada herkesle oturduğumuz sırada bir sorun yoktu. Aslında gece gayet iyi ilerlemişti. Sarhoşken onu kıracak bir şey mi söylemiştim diye kuşkulansam da böyle basit bir şey için de benimle günlerce konuşmayacak hali yoktu.

Anlamıyordum ne olduğunu. Soramıyordum bile çünkü sanki hakkım değilmiş gibi izin vermiyordu. Beni cevapsız bırakıyordu. Bana bu kadar acı çektirmek şüphesiz bilerek yaptığı bir şeydi. Kafam allak bullak olmuştu. Neden yapıyordu bunu bana?

Ferdi: Emir!

Emir: Neden yapıyorsun bunu bana?!

Ferdi: Emir yola dikkat et!

Red CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin