Emir'in ağzından (56. Bölümün Devamı...)
Kendime geldiğimde gözlerimin önünde karşıdan karşıya geçen bir köpek yavrusu belirdi. Gece karanlığına rağmen sokak lambalarının aydınlattığı yolda karşıma birden çıkan hayvanıa az daha çarpacaktım.
Aniden durduğum arabada herkes kendini bir anlığına öne eğilmiş bulmuştu. Şaşkınlık içinde bana bakan yüzlere ne diyeceğimi bilemeden olduğum yerde kalakaldım. Bu sırada yanımda oturan Ferdi'nin kemerini çıkarıp kapıyı açarak arabadan indiğini gördüm. Arabanın önünde durup bekleyen köpeğin yanına eğilip kafasını okşamaya başladı.
Ezgi: Emir yola bakarken önündekini mi görmedin az önce? Sarhoşsan ben sürebilirim.
Tolga: Emir içmedi ki. Araba kullanacağı zaman içmez o kadar.
Ezgi: E ne oldu o zaman?
Melis: Emir, az önce Ferdi'ye "Neden yapıyorsun bunu bana?" mı dedin?
Diğerlerinin konuşmasını dinlemeden ben de emniyet kemerini çıkarıp arabadan indim ve kapıyı kapattım. Eğilip köpek yavrusunun kafasını kaşıyarak bir şeyler mırıldanan Ferdi'nin yanına çöktüm. Ne desem bilemesem de bedenim bir şey yapmak istiyordu. Kendimi kolumu omzuna atarken bulduğumda konuşmamı yapmaya hazırlandım ve derin bir nefes aldım.
Emir: Ferdi, eğer şimdi bana neler olduğunu söylemezsen...
Duraksadım. Aslında söyleyecek çok şey vardı. Geceleri zar zor uyuyordum, kısmen depresyondaydım ve Ferdi'den uzak kalmak, içimde hissettiğim bu eksiklik beni her gün bitiriyordu.
Emir: O gece seni bu kadar kıracak ne yaptım.
Köpek yavrusunu okşamayı bırakıp kafasını kaldırdı ve günlerdir ilk kez doğrudan gözlerime baktı. En son aynaya baktığımda göz altlarımda oluşan morlukların benzerleri onda da oluşmuştu. Ben ne yaptım?
Ferdi: Emir sen...beni kimsenin başaramadığı kadar feci kandırdın. Üstelik o kadar umurunda değil ki...hatırlamıyorsun bile.
Emir: Ferdi özür dilerim binlerce kez, sarhoştum, kafam yerinde değildi belli ki. Sana zarar verecek bir şeyi asla yapmazdım.
Derin bir nefesin ardından kendimi toparlayarak asıl mevzuyu dile getirmeye karar verdim.
Emir: Sana olan duygularımı biliyorsun.
Ferdi: Emir, bana aynı yalanı anlatmaya çalışma. İkinci kez inandıramazsın beni.
Emir: Yalan? Yalan mı? Ferdi ne demek istediğini anlamıyorum. Ben seni gerçekten sev...
Cebimde müziği patlayan telefon sesi cümlemi yarım bırakmıştı. Olayları anlamaya bu kadar yakınken telefonu açacağıma alıp yere fırlatmayı tercih ederdim.
Emir: Efendim Koray?
Koray: Emir sizin ev neredeydi ya konum silinmiş de bulamıyoruz iki saattir.
Emir: Siz İstanbul'a dönmediniz mi?
Koray: Bizim uçak ertelendi de. Biz de sürpriz yapalım size dedik.
Emir: Arınç evde ama biz kasinoya geçiyoruz.
Koray: Tamam biz de geliyoruz o zaman, mekanı ben biliyorum.
Emir: Tamam ben lobide karşılarım sizi masa ayırttık zaten.
Koray: Süpersin. Hadi görüşürüz o zaman.
Emir: Görüşürüz.
Telefonu kapattım. Ferdi kalkıp arabaya geçerken arkasından seslendim.
Emir: Ferdi bekle. Konuşuyorduk.
Ferdi: Emir, beni kendi halime bırak.
Bunu dedi ve kapıyı kapatıp arabay geçti. Peşinden izleyen gözlerim arabanın iç göstermeyen camına bakarken kendi yansımama karşı boş bakan bir hal aldı.
Karşımdaki yavru köpeğin yüzünde de sanki asık bir suratı andıran mutsuz bir ifade olduğunu düşünürken onu iki elimle ön bacaklarından kavradım ve kucakladım. Yolun karşısına geçip köpeği gitmek istediği yönde uğurladıktan sonra arabaya geri döndüm ve sessizlik içinde kasinonun gittikçe yaklaşan ışıklarına doğru sürmeye devam ettim.