Melis'in ağzından
Tolga ve Ezgi'nin arasında oturmak zorunda kalmıştım çünkü ben bindiğimde ikisi de farklı yönlerden kapıları açıp arabaya geçip oturmuştu. Tolga telefona bakıyormuş gibi yaparak instagramda aşağı kaydırıp duruyordu keşfetini. Ezgi ise moralsizce camdan bakarak ileriyi izliyormuş gibi yapıyordu. Çünkü belli bir noktaya odaklanmıştı ve göz bebekleri oynamıyordu yani kafasında bir şeyler döndüğü kesindi.
Titreyen telefonumun bildirimine bakmak için çantamdan çıkardım.
INSTAGRAM[*leventsen*kişisinden 1 yeni mesaj]
@leventsen:
naber?@melissolar:
kahvaltıya gidiyoruz arkadaşlarla@leventsen:
güzelmiş😻@melissolar:
ee nerede yemek yiyeceğimizi söylemedin@leventsen:
buralardaki mekanlara hakim misin? İstanbul'da yaşadığını söylemiştin@melissolar:
evet ama internetten aratıp bakabilirim@leventsen:
sürpriz olmasını tercih ederim@leventsen:
elbisene bayıldım, dokusunu merak ediyorum🥴@melissolar:
akşamı bekle🙊________________________________________________________________________________
Mekana giriş yaparken camdan ne kadar büyük ve şık bir restoran olduğunu görmüştüm. Ezgi yavaşça çebendemden hafif sağa ittirdi yüzümü ve o koca restoranın yanındaki küçük bir kafeyi işaret etti. Tatlı bir yerdi, yanındaki restoran epey küçük gösterse de kafe de ferah bir yere benziyordu. Emir park yeri aramak istemediğinden "Burada inelim." dedi ve durdu.
Ferdi: Arkadan gelenler var, duramazsın.
Emir: Valeye vereceğim bir gidip bakabilir misin adamlara?
Arkamızdaki üstü açık kırmızı bir otomobildi. Bizim yaşlarımızda şıkır şıkır beş kişi vardı içinde. Ferdi inerek güvenliğe doğru ilerlerken arkadaki araçtan yükselen korna sesleri ve bağırışmalar duymaya başladık.
Ferdi vale bulamayıp geri dönerken arkadaki aracın bağırışlarına sinirlenerek hızla yürümeye devam etti.
Ferdi: Bir dakika bekleyin. dedi açık olan camdan içeri doğru ve ilerleyip arka tarafa doğru yürüdü.
Dizlerimin üstünde koltukta dönerek bagajın içinden olayı görmeye çalışırken yumruk yumruğa dövüşmeye başladıklarını fark ettim.
Melis: Bir şey yapmayacak mıyız? Kavga ediyor gibiler.
Ezgi: Mekanda tek bir polis olmaması şaşırtıcı.
Neden Tolga ve Ezgi'nin bu kadar sakin olduğuna anlam veremememin ardından Emir'in kapısını açıp çıktığını fark ettim.
Emir ne yapacağını bilemez bir şekilde Ferdi ve diğer arabanın sürücüsü olan çocuğun aralarına girmeye çalışıyordu.
Melis: Tam olarak ne oluyor?
Tolga: Bizi kahvaltıya çağıranlar var ya?
Melis: Evet..
Tolga: Arkadaki manyaklar onlar işte.
Melis: Nasıl yani?
Tolga: Gel benimle.
Kapıyı açıp çıkarken peşinden gittim. Arkadaki kızların sesleri daha da yükselmeye başladı. Hatta sevinçle arabadan çıkıp Tolganın yanına doğru koşuşturdular, mini elbiseleri, 10 cm topuklu ayakkabıları ve halka küpeleriyle.
Kız-1: Tolgaaaaa! Ay seni ne kadar özlemişim.
Kız-2: Ay ben de ben dee. Saçlarını mı kısalttın? Çok yakışmış.
Kız-3: Ezgi nerede? Yoksa ayrıldınız mı? Ay üzülme zaten senin yanına hiç yakışmıyordu.
Ben neler olduğunu çözememişken Emir, Ferdi ve dövüştüğü çocuğu sonunda ayırabilmişti. Şimdi ikisinin de yüz ifadelerinin sinirli olmadığını fark etmiştim. Neler oluyordu böyle?
Emir: Hala iyi dövüşüyorsun.
Çocuk-1: Keşke senin için de aynı şeyi söyleyebilsem, Emirhan.
Ferdi: Tanışıyor musunuz?
Çocuk-1: Evet. Siz de mi?
Ferdi: Aynen.
Sanırım ortada bir yanlış anlaşılma vardı. Aralarında geçen konuşmalardan anladığım kadarıyla Ferdi sinirlenip Emir'in arkadaşına geçirmişti. Birbirlerini tanımadıklarından mahçup olmuşlardı sonra özür dilediler ve el sıkıştılar.
Yine de fazla karmaşık gelmişti. Orada öylece dikilip olayı kavramaya çalışan boş gözlerime dönüp baktı. Durdu ve yaklaştı.
Çocuk-1: Ooo. Emir'in exinin de geleceğini bilmiyordum.
Nedense çok sinir olmuştum birden ona. Emir'in exi yerine en yakın arkadaşı denmesini daha uygun buluyordum. Fakat pek patavatsız birine benziyordu.