Bölüm#39

3 1 0
                                    

Melis'in ağzından

Sohbetlerine karıştığım çok olmuyordu. Kızlar Tolga'ya odaklanmıştı genellikle. Yaptıklarını anlatıyorlardı, Tolga da gülüyordu. Ezgi'yle konuşmamaları endişe vericiydi.

Emir, Ferdi, Yavuz ve Koray da sanırım ortak bir konuşma konusu bulmuştu. Ezgi sessizce oturuyordu yanımda. Onunla konuşmak istediğim sırada Arınç içeri girdi. Kendine bir sandalye alıp masaya katıldı.

Şimdi ortak bir konudan behasederlerken benim dışımda herkes olaya katılmıştı. Kendimi dışlanmış hissetmiyordum aslında. Ama çok anlamadığım şeylerdi. O yüzden ellerimi çeneme dayadım, dirseklerimle masadan destekalarak onları dinledim.

________________________________________________________________________________

Koray: Burada noktalayamayız millet. Rakı balık yapmalıyız, akşam sahil restoranında.

Emir: Bize uyar mı?

Emir moralsiz arkadaşlarına döndü. Onay bekleyen gözleri cevapsız kalınca bozuntuya vermedi.

Emir: Çok istekliyiz.

Ben tabiki gidemeyecektim, randevum vardı. 

Kahvaltıdan kalktık ve arabaya geçmek için garaja girdik. Garajdan çıkarken Arınç kaldırımda Emir'e durmasını işaret etti. Emir camı indirdi.

Emir: Ne oldu?

Arınç: Bisikleti çalmışlar.

Emir: Sen ciddi misin?

Arınç: Yolda kaldırıma kilitlemiştim.

Emir: Nasıl çaldılar o zaman?

Arınç: Anahtarı üstünde bırakmışım galiba. Kafam çok karışıktı. Sorgulama!

Emir: Tamam ya ne kızıyorsun? Geç.

Arka kapıyı açtı.

Arınç: Tolga?

Tolga: Ezgiyi kucaklamamı isteyeceksen, hayır.

Arınç: O zaman seni kucaklayayım.

Tolga Ezgiyi kucağına aldı ve birbirlerine bakmadan yol boyunca somurttular. Ben de Arınç'ın yanında olup ona söyleyecek bir şey bulamamaktan şikayetçiydim. Yol boyunca iki tarafın arasında sıkışıp kalmıştım, her anlamda.

________________________________________________________________________________

Kahvaltıya saat on iki gibi gittiğimizden, yarım saat kadar yemeğin gelmesini beklemiştik. Yarım saat de yemek sürmüştü. Arkasından iki saate yakın da konuşmuşlardı. Şimdi saat üçü çeyrek geçiyordu. Herkes odasında dinlenmeye çekilirken ben de mutfağa su içmeye gitmiştim.

Salona girdim. Koltuğa yığıldım. Arınç'ın tam karşısına. Elbisemi çıkarmaya üşenmiştim. Zaten tekrar çıkacaktım dışarı. Bacak bacak üstüne attım ve sırtımı minderlere yaslayıp açtığı diziyi izlemeye koyuldum.

Aklımdaki soruyu sormak istiyordum artık. Yani..sorulardan birini.

Melis: Bu bölümü daha önce de izlemiştin.

Kafasını sallamakla yetindi. Göz temasını diziden ayırmıyordu.

Melis: Neden hep aynı diziyi izliyorsun?

Cevap vermedi.

Yorulduğum için yerimden kıpırdamadan öylece oturup beş altı bölüm izledim. Saat ilerlemişti.

Saate bakmak için kolumu sehpaya uzattım ve telefonumu alıp açtım. 20:06.

Sinirlendirmeye başlıyordu bu durum beni. Çocukça olmaya başlamıştı artık. İki insan gibi oturup sorunlarımızı konuşamaz mıydık? Kafayı mı yiyorum? Kaç saat önceki soruma cevap vermemesine olan sinirim hala içimdeydi.

Ayaklandım. Bu beni biraz sarsmıştı, uzun süre hareketsizlikten sonra ani bir kalkış.. Kumandayı kaptığım gibi televizyonu kapattım. Başta odaklandığı yerden gözlerini ayırmadı.

Kumandayı koltuğa fırlattım. Yavaşça bana döndü.

Melis: Özür dilerim. Lütfen affet beni. Ne yaptığımı bilmiyorum, Arınç. Bana yardım et, anlamak istiyorum.

Sessiz kaldı. Duygusallaştırmak istemiyordum olayı. Ama bir çözüme kavuşmazsak ben Allah'ıma kavuşacaktım.

Melis: Bir şey söyle..lütfen.

Bana bakmayı sürdürürken telefonumun çaldığını duydum. Aldırmadım. Cevap bekleyen gözlerim üzerindeydi.

________________________________________________________________________________

Telefonumu çantama koyum hızla salondan çıktım. Dolan gözlerimi elimin tersiyle silerken topuklularımı ayağıma geçiriyordum. Telefon tekrar çaldı.

Melis:

Alo Levent.

Levent:

Evin önündeyim. Sen..

Telefon birden elimden alındı. Arkamı döndüm. Düşmemem için belimden kavramıştı Arınç. Bu dengesizliğinden bıkmıştım. Elini alıp benden uzaklaştırdım. Telefonumu çekip aldım ve kapıya yöneldim. Kolumdan tutmuştu bu kez.

Arınç: Melis.

Melis: Bırak!

Arınç: Gitme.

Melis: Neden bahsediyorsun SEN?

Arınç: Gitme lütfen. Yapma bunu bana.

Melis: Arınç sen delirdin mi? Orada kaç saattir oturuyoruz. Kaç kere daha soracaktım sana? Arınç neden böyleyiz, ne yaptım, neyin var? Şimdi ne saçmalıyorsun?

Arınç: Haklısın ama gitmene izin veremem. Dinler misin beni?

Melis: Senin beni dinlediğin gibi mi? BOŞ GÖZLERLE!

Arınç: O adamlar sandığın gibi değiller.

Kapıyı açtım.

Red CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin