Bölüm#40

2 2 0
                                    

Arınç'ın ağzından

Adam: Şu işe bak...

Levent beni gördüğünde tanıyamamış gibiydi. Tanışmıyorduk zaten ama o sabah kahvaltı masasında, kalkmadan hemen önce göz göze gelmiştik. Hafızanı sikiyim. Ama o şerefsiz kel herif gayet iyi hatırlıyordu beni.

Adam: Seni buralarda göreceğim aklımın ucundan bile geçmezdi, Arınç. Yenilmeyi sevmeyen birisin değil mi? Biliyorum, bu yönün bana çok benziyor.

Arınç: Seninle aramızdaki tek ortak yönümüz olmalı bu.

Adam: Hahaha, işte buna katılıyorum. Ne de olsa ben kaybedince masayı terk edip bir korkak gibi kaçmıyorum. 

Arınç: Evet. Dolandırıcılar mağdurlarını bırakıp kaçmazlar, oyunlarını sonuna kadar devam ettirirler. İnkarcıdırlar.

Adam: Senin için çok bir şey değişmemmiş gibi görünüyor. Halin hatırın yerinde gördüm seni. Paranın kaynağını merak etmiyor değilim.

Arınç: İhtiyacın varsa kibarca dilenmeyi dene bundan sonra.

Kısa kesmek için asansöre binip gitmek için hamle yaptığım sırada korumalarından biri engel olmaya çalıştı. Geri çekildim. Konuşmaya devam ediyordu.

Adam: Peki ya kız arkadaşın nasıl? Son gördüğümde bir kedi yavrusu gibi korkudan titriyordu önümde.

Arınç: Ömründe senin kadar aptal ve çirkin bir yaratıkla karşılaşmadığından şaşkındı herhalde.

Yaşlı moruk sinirden köpürmeye başlıyordu. Dişlerinin gıcırtısını duyar gibi olduğumda sırıtışıma engel olamamıştım. Arkasından beni izleyen Levent ise aklımı karıştırıyordu. Ortaklarından biri olmak için fazla genç bir tipti. Konuşana kadar her şey bulurluydu ama...

Levent: Baba neyden bahsediyorsun?

Şimdi olmuştu.

Arınç: O senin baban mı?

Levent: Sen?

Bir saniye için durdu. Gözleri parlamıştı. 

Levent: Bir dakika baba. (bana döndü)Şöyle biraz gelir misin..Arınç?

Beni köşedeki bir masaya çağırdı. Çok gitmek istediğimden değil ama kapıdaki korumaların zaten onaysız geçmeme izin vermeyeceğinden mecbur kalmıştım.

Levent: Sen...Melis'in sevgilisi falan mısın?

Arınç: Hayır.

Levent: Seni o gün masada görmüştüm. Aynı evde yaşıyorsunuz. Epey samimi bir ortam ha? Kız da güzel..

Arınç: Ne saçmalıyorsun, ne halt ederseniz edin. Benim Melis'le bir ilgim yok.

Levent: Bak dostum, babamla ne yaşadınız bilmiyorum, büyük ihtimalle ona borcun falan vardı...

Arınç: Baban sahtekarın teki.

Levent: Ama, Melis'le ilgili olman beni de ilgilendiriyor.

Arınç: Türkçe anlamıyorsun galiba, "Je ne suis pas apparenté à Melis."

Levent: S'asseoir! Beni görünce masadan nasıl kalktığını hatırlıyorum. Çekemiyor olman üzücü.

Ayağa kalkmıştım. Bunu daha fazla kaldıramayacaktım. Yürüyüp gidecekken son bir kez uyarıda bulundu kendince.

Levent: Onu bırakmaya niyetim yok!

Çok da sikimdeydi.

Çıkıp bisikleti bıraktığım yerden çözdüm ve yandaki kafeye doğru sürdüm. Aklımda dolanıyordu söyledikleri, ne alakaysa. Bisikleti kilitleyip içeri girdim.

________________________________________________________________________________

Kimseyle konuşmak içimden gelmiyordu. Konuşmadım da.

Kahvaltı bitince sohbetlerini dinleyip bazı yerlerde katıldım.

Çıkışta onlar garaja giderken ben de bisikleti kilitlediğim yere yürümeye başladım. Uzaktan görünürde bir şey yoktu. Yakına gidince kilidi açılmış yerdeki zinciri fark ettim. Bisiklet gitmişti.

________________________________________________________________________________

Eve geldiğimde yorgun hissediyordum, her zamanki gibi. Koltuğa geçip dünki bölümü oynattığımda Melis'in mutfağa girdiğini gördüm. Ona baktığımı belli etmiyordum, ama aklıma o yankesicilerden biriyle bu akşam çıkacağı geldikçe deliriyordum.

Adamların sağı solu belirsizdi. Bunu ona nasıl söylerdim bilmiyordum.

5 bölüm sonra hala aynı pozisyonda sıkılmadan televizyon izlediğini fark etmiştim. Şaşırmıştım kendime, bu diziyi izlerken başka şeylere odaklanamazdım hiç.

Saatine baktı. Gidecekti. Nasıl engel olmalıydım bilmiyordum. Ayaklandı birden. Kumandayı alıp fevri bir şekilde diziyi kapattı. Dikkatimin ekranda olduğunu belirtmek için gözlerimi ona çevirmedim. Bana bakıyordu, geri dönüş bekliyordu. Ben ne yapabilirdim ki? Kim olarak ona sevişeceği kişileri dikkatli seçmesi gerektiğini söyleyebilirdim?

Melis: Özür dilerim. Lütfen affet beni. Ne yaptığımı bilmiyorum, Arınç. Bana yardım et, anlamak istiyorum.

Sessiz kaldı. Duygusallaştırmak istemiyordum olayı. Ama bir çözüme kavuşmazsak ben Allah'ıma kavuşacaktım.

Melis: Bir şey söyle..lütfen.

________________________________________________________________________________

Çantasını alıp giderken tamamen ona dönmüştüm. İzin vermemeliydim, bir daha olmamalıydı bu.

Girişe yürüdüm hızlıca. Telefonu çekip aldım. Ne yapıyordum ben? Ağzımdan birkaç basit cümle çıkabilmişti.

Arınç: Melis.

Melis: Bırak!

Arınç: Gitme.

Melis: Neden bahsediyorsun SEN?

Arınç: Gitme lütfen. Yapma bunu bana.

Melis: Arınç sen delirdin mi? Orada kaç saattir oturuyoruz. Kaç kere daha soracaktım sana? Arınç neden böyleyiz, ne yaptım, neyin var? Şimdi ne saçmalıyorsun?

Arınç: Haklısın ama gitmene izin veremem. Dinler misin beni?

Melis: Senin beni dinlediğin gibi mi? BOŞ GÖZLERLE!

Arınç: O adamlar sandığın gibi değiller.

Kapıyı açtı. Artık gidecekti. Ben sadece başına gelebilecek şeylerden endişeleniyordum ama bu durumu ona izah edemiyordum, günlerdir. Şimdi de sonuçlarına katlanıyordum.


Red CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin