Emir'in Ağzından
Evden çıkıp villanın açık sürgülü kapılarından geçtim. Kumsal yolda ilerleyip Ferdi'nin numarasını çaldırdım. Birkaç kere denedikten sonra açmayınca telefonu sweatimin cebine attım ve kapüşonumun iplerini çekip yürümeyi sürdürdüm.
Yolun karşısındaki, ayakkabı gıcırtılarının yükseldiği basketbol sahalarına yaklaştım. Bir kere daha şansımı denemek için telefonumu çıkarıp tekrar aradım Ferdi'yi. Tel örgülerin önünden geçerken bankın birinde gözüme çarpan, ışığı yanıp sönen titreşimdeki bir telefon ekranıydı. Yakından bakınca arayanın adının Emir olduğunu gördüm ve telefonun Ferdi'ye ait olduğunu anladım. Sahaya doğru döndüm. Ferdi'yi elinde top sürerek potaya koşarken görünce sevinmiştim.
Sahaya öylece dalar gibi girdiğimde Ferdi basketini potaya geçirmişti. Takımdakilerle el sıkışıyordu. Yanındaki gençler beni görünce fazla umursamadan saha ortasında çevrelendiler. İçlerinden biri topu bana fırlattı. "Bize geçsin, bir kişi eksiktik zaten."
Amacım oyuna katılmak değildi.
Emir: Üzgünüm, oynamaya gelmedim.
Topu keskin bir göğüs pasıyla geri gönderdim çocuğa. Gözlerimi ayırmadığım kişi sesimi duyunca birden bana dönmüştü. Boş gözlerini üstüme dikip bakmakla yetindi. Yapacak bir şey yok, ilk adımı ben atacağım yine.
Emir: Konuşabilir miyiz, Fero?
Gözlerini devirip sahadan çıktı. Banktan telefonunu kapıp yürüyüp giderken ne olduğunu anlayamamıştım. Anlımı ovuşturup kendime gelmeye çalıştım. Peşinden gidecektim. Sahadan çıkıp hızlı adımlarla ilerleyişine yetişmek için koştura koştura yanına kadar gittim. Hızlı yürüyüşünden taviz vermeden ve beni yok sayarcasına ilerlemeyi sürdürdü.
Emir: Ferdi! Neden konuşmuyorsun? Ne yaptım seni böyle kıracak?
Emir: Söyler misin lütfen?
Emir: Üzüyorsun beni.
Emir: Ferdi ne oldu, neden oldu bilmiyorum, ama bildiğim tek bir şey var, o da fazla ileri gittiğin.
Yüz ifadesi değişmemişti. İnadını kırmak çok zordu bu çocuğun. Ama hatam neyse onu düzeltmek istiyordum.
Eve gelince kapıyı açar açmaz üst kata çıkmasını izledim. Yavaşça kapıyı örtüp kollarımı birbirine doladım ve mutfak kapısında içeri girdim. Ev halkı akşam yemeği için pizza söylemiş masada toplanmışlardı. Gözlerin tamamı üstümdeyken merakla malum soruyu sordular.
Genel olarak hep birlikte: Kavga mı ettiniz siz?
Kafamı iki yana salladım ve masaya geçip kupadaki soğumuş çayımı yudumlamak suretiyle ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Diğerleri konuşmalarına ağırdan devam ediyorlardı.
________________________________________________________________________________
Bulutlar turuncu gökyüzünden çekilip manzarayı açarak denize gidesini getiriyordu insanın. Balkondan sarkan kollarıma çarpan güneşin altın sarısı ışıkları moralsizliğime esen hafif yaz meltemi içimi az da olsa rahatlatıyordu ama Ferdi'nin benimle konuşmasını nasıl sağlardım bilmiyordum.