Ferdi'nin ağzından
Emir'in telefonunun alarmına uyanmıştım. Normalde alarm çalmadan uyanıp aşağı inerdi ama şimdi deliksiz uyuyordu. Dün gece tişörtünü çıkarıp yere attığımı hatırlıyordum. Benimki de üstümde değildi, sabaha karşı bile hava 20-25 dereceleri bulduğundan en iyisi buydu.
Onu uyandırmadan yavaşca kolunu üzerimden kaldırdım ve yatağa serdim. Yataktan kalkıp duşa girmek için gardroptan havlu çıkardım ve kapıya yönelip odadan çıktıktan sonra kapıyı yavaşça kapattım.
Sıcak suyun altına girince kafama olur olmaz şeyler gelerek beynim dolmaya başlıyordu. Bu evde herkesin bir derdi vardı. Kimse belli etmese, anlatmasa bile ilişkiler arasında geçen sürtüşmeler kişiler arası kutuplaşmalara yol açarak ortamı soğutuyordu.
Bunu gören tek ben miydim bilmiyordum ama öyle olsa bile diğerleri kendi problemlerinden kafalarını kaldıramadıkları ve hiçbir sonuç bulamadıkça her geçen gün daha da yanıp tutuştuklarındandı bu. Yoksa dışardan izleyen herkes evdeki kopukluğu fark edebilirdi.
Tolga ve Ezgi eskisi gibi değildi, daha az birlikte oluyorlardı. Bunu nereden bildiğimi açıkça belirtmek istmezdim çünkü bir sapık olduğum düşünülürdü. Ama aralarında esen yelleri fark ediyordum sadece diyelim.
Öte yandan geçen günlerde Emir'e karşı gösterdiğim şiddet hala aklıma geldikçe kendimi yiyip bitirecek gibi olmama yol açıyordu.
Arınç her zamanki hallerindeydi diyemezdim tam olarak. Şüphesis o sürüye uymayan, başınabuyruk biriydi hep, bu bir gerçekti. Ama onun bile berbat bir halde olduğunu görüyordum son zamanlarda.
Ben Emir'le şuanki ilişkimin kesin olarak nereye varabileciğini bilmiyordum ama bu şekilde de memnundum çünkü benim için önemli olan onun iyi hissetmesiydi.
Emir'in kuzeninin zaten iletişim kurmak gibi bir niyeti olmamıştı tanıştığımızdan beri. Burdada olmasının sebebi ise ailesinin Emir'inkilerle birlikte Milano'da olması ve 16 yaşındaki kızlarını yanlarında tutmak istemeyecek kadar sorumsuz olmalarıydı.
Kısacası evdeki herkes bu yaz sorunlarla karşılaşıp durdu. Evdeki bir kişi hariç.
Belki de sorunların bizi buluşu yazın başlangıcını değil de Melis'in gelişini esas alıyordu. Demek istediğim, onun yüzünden oluyordu bunlar.
Saçmalıyorum tamamen. Neredeyse, hiç inanmadığım o batıl saçmalıkların varlığından söz edecektim. Bir karakedinin uğursuzluğu gibi Melis de bu eve beraberinde problemleri getirmiş olamazdı. Sadece bir tesadüftü.
Suyu kapatıp duşa kabinden çıkarak askıdaki havluyu alıp kurulandım. Belime bağladığım havluyla banyodan çıkıp odama yöneldim. Kapının açık olduğunu fark ettim ve içeri girdiğimde yatak boştu. Sonunda uyanmıştı demek, Emir. Kıyafetlerimi dolaptan aldım ve kapıyı kapatıp üstümü giyindim.
Alt kata inmeyi düşünürken kordidorda Emir'in seslenişine döndüm.
Emir: Kahvaltıya gidebiliriz. Hazırlansın herkes, yakınlarda güzel bir mekan açılmış.
Ferdi: Nereden öğrendin?
Emir: Sınıf grubundan yazdılar, buluşma ayarlamışlar, bizi de çağırdılar.
Ferdi: Siz derken, Tolga Ezgi Arınç ve sen oluyorsun değil mi?
Emir: Ya ne fark eder.
Ferdi: Tamam, Arınç'a bakayım ben.
Merdivenlerden inip alt kat holünden salona girdim. Koltukta otururken elinde bir kupa çay tutan Arınç'ı gördüm.
Ferdi: Selam.
Kafasını sallamakla yetindi. Kahvaltıya çıkacağımızı söyleyince ise tepkisi çayını yudumlayarak televizyon kumandasını aramak oldu.