Bölüm#38

5 2 0
                                    

Ezgi'nin ağzından

Tolga bu sabah beni ilk kez umursamazca geçiştirmişti ve benimle konuşmamaya çalışıyor gibiydi. Odadan çıkınca elimdeki iki elbiseyi de dolaba fırlatıp üzerime bir kot pantolon geçirdim ve saçıma ya da makyajıma uğraşmadan aşağı indim.

Arabada tek yaptığım camdaki su lekelerine bakıp durmak oldu. Bulutlu bir hava hakimdi.

Mekana geldiğimizdeki  küçük karşılaşmamızın ardından arabadan indim ve peşlerinden yürüdüm. Aslında diğerleriyle de selamlaşmak istiyordum ama Tolga sabah sabah moralimin içine sıçtığı için sessizliğe bürünmeyi tercih ettim.

Koray diğerleriyle geçen konuşmasından ayrılıp yavaşça yanıma yaklaşınca ona döndüm.

Koray: Burada mutsuz bir kız var.

Ezgi: Naber Koray?

Koray: Senden iyi durumdayım.

Ezgi: Her zamanki gibi.

Koray: Neyin var lan?

Ezgi: Amerika'ya yolculuk ne zaman?

Koray: Yarın gece 1'de.

Ezgi: Nerede kalmayı düşünüyorsunuz?

Koray: Ezgi neyin var Allah aşkına söyle, geçiştiriyorsun.

İçeride masa arayan grubun peşinde yürürken Koray'a yaşadığım saçma sapan bir olayı anlatmak istemiyordum.

Emir: Burada oturalım. Garson! Fazladan bir masa ekleyebilir miyiz acaba? Çok teşekkürler.

Koltukların birine geçip oturdum. Kızlar Tolganın etrafına doluşmuştu. Onlar her zaman Tolga aşkıyla yanıp tutuşan Selin, Umay ve Tülay üçlemesiydi. Benim onlara herhangi bir kinim olmasa da(erkek arkadaşımı benden çalmaya çalışmalarını umursamadığımdan) onlar beni hiç sevmiyordu.

Yavuz ve Umay kardeşlerdi. Yavuz ayrı takılan bir tipti. Konuşmadığı gibi pek samimiyetimiz yoktu onunla(kimsenin yok).

________________________________________________________________________________

Masa hazırlanana kadar neler yaptıklarından bahsetti herkes.

Koray: Dedeme inşaatta yardım ettim bir hafta kadar. İşte bunlar da otelden çıkmadı hiç.

Umay: Biz de mi gelseydik??

Koray: Siz gelseydiniz inşaat bir ay gecikirdi Umaycığım, bir karıştan uzun etek giymediğiniz için.

Tülay: AAA Koray!! Ne giyeceğimizi de sana soralım istersen.

Koray: Bana kalsa onu bile giymeyin derdim.

Kızlar göz devirerek bakışlar atıyordu Koray'a.

Koray: İşçi amcaların zihniyeti benimki kadar esnek değil demeye çalışıyorum sadece.

Yavuz: Siz neler yaptınız? Deniz suyu dolmuş kulaklarınız postlardan takip ediyorum.

Koray: İyi halt yiyorsun.

Koray'ın millete gıcıklık yapma aşkı çoğu kişiyi sinir ederdi ama Yavuz'la aralarındaki zıtlık çok barizdi.

Emir: Hava dalgalanıyor sıcaktan. Sizi de götürelim derdim ama acelecisiniz sanırım.

Selin: Yarın gece uçuşumuz, olmazsa akşam uğrayalım.

Konuşmaları devam ederken ben de arkama yaslanıp masaya tabakları taşıyan garsonları izledim. Tolga çalan telefonunu açmak için ayaklandı. Koridorda turlarken duyduğum kadarıyla Arınç'la konuştuğunu anladım. Sanırım yolu karıştırmıştı. Masa tamamen kurulduğunda yavaştan tabağımı doldurmaya başladım.

Koray: Arınç bizi görmeyi iple çekiyordu sanırım.

Tolga: Konumu karıştırmış.

________________________________________________________________________________

Yemeğin ortasındayken yine bir muhabbet sürdürüyordu kızlar ve Tolga aralarında. İçeri giren Arınç'ı izledim. Bizi görüp yaklaştı ve başka bir masadan kendine bir sandalye çekip oturdu.

Koray: Hoşgeldin.

Tokalaşmak için elini uzattığında sıkmadı. Arınç herkese karşı soğuktu. Tabağına bir şeyler doldurdu ve sessizce yemeye koyuldu. O sırada gözleri yanımda oturan Melis'e kayıyordu. Endişeli bir hali vardı sanki.

Red CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin