Bölüm#65

5 1 0
                                    

Emir'in ağzından

Bir süre 160'ı bulan göstergemle taksiyi kaçırmamak adına hız yapıp peşine takıldığım aracı yavaşlayarak sabit hızda takibe aldım. Bu süreci sonlandırmadan önce ne yapacağımı planlamak için kendime zaman tanısam da lanet olası beynime hiçbir fikir gelmiyordu.

En azından sevindiğim bir nokta vardı bu hikayede. O da Ferdi'nin bana olan tavırlarının başlangıcını ve özellikle bugünkü darbeyle birlikte ne denli bir bok çukuru içinde boğuştuğunu biliyor olmamdı.

Hiçbir şey bilmeden nedenini sorgulamaktan bin kat daha iyiydi bu duygu. Ama bir an önce ona olan biteni anlatmak zorundaydım. Yoksa...

Kırmızı ışıkta durduğumuz başka bir durakta cılız trafik ışığının ve bulutsuz gecedeki yıldızların aydınlatması altına karanlık otoyolda iki araç arka arkaya beklemeye başladık. Kolumu pencereden çıkarmış, dirseğimi pencereye dayamış, kafamı elime yaslamış ve öndeki aracın plakasını ezberliyorken taksinin arka kapısının açıldığını fark ettim.

Kapı koluna asılırken yere düşmemek için 40 takla atar vaziyette araçtan çıkan Ferdi'yi görür görmez kemerimi çözerek kapıyı açtım.

Taksici de aracından çıkarak taksiden çıkarken kapıyı açtıktan sonra yere yapışan Ferdi'ye yardım etmek adına ona doğru hızla koştu. Bir koluna o diğerine ben girdikten sonra Ferdi'yi kaldırımda oturur pozisyona getirdik.

Emir: Sorun yok beyefendi. Ben onun arkadaşıyım. Ücreti ödeyebilirim, buradan sonrasını bana bırakın.

Taksici: Arkadaşı mı? Kaç kilometre önce niye haber vermedin öyleyse? Yazık bu çocuk da arabada ağladı durmadan, nereye gideceğini de söylemedi.

Emir: Tamam, ben size şöyle vereyim(elimi cebime atarak çıkan bir kaç yüzlüğü adama uzattım), gerisini ben hallederim.

________________________________________________________________________________

Ferdi'yi arabaya bindirmeye çalışırken anlamsızca konuşarak bana zorluk çıkarmaya başlıyordu.

Ferdi: Ben mi o mu Emir?

Emir: Ne diyorsun Ferdi? Gir şuraya.

Kolları kapının girişine asılıp içeri geçmemeye direnirken ne kadar sarhoş olduğunu bildiğim için vaz geçmeden onu içeri tıkmaya devam ettim.

Ferdi: Neden beni sevmedin?

Emir: Saçmalamayı bırak artık. Seni sevmediğimi nereden çıkardın?

Kafası bu kez omzuma düşmüştü ve kolları yorulup girişe takılmayı bırakmıştı. Bunu fırsat bilerek onu koltuğa yerleştirdim.

Ferdi: Sizi gördüm. İki kere.

Emir: İkisinde de sarhoş olman sana bir şeyler çağrıştırıyor mu?

Ferdi: Beni sevdiğine inandırdın, Emir. Bana oyun oynadın.

Emir: Şuan bilincin yerinde değil anlatsam da anlamazsın.

Ferdi: Ne zamandır birliktesiniz? Bu yaz? Önceki...Daha da mı eski? Beni de bu oyunda piyon olarak mı kullandınız?

Kapısını kapatıp cevap bile vermeden şoför koltuğuna geçmek üzere arabanın önünden dolandım. Tam kapıyı açtığım sırada diğer taraftan gelen gürültüyle geri döndüm.

Emir: Ferdi, evde konuşacağız her şeyi. Şimdi arabaya bin.

Ferdi: Beni yine hayal kırıklığına uğratacağın bir yola sürüklemene izin vermeyeceğim.

Emir: Ferdi, hadi ama! Nereye gidiyorsun?

Yerden kalkıp ayaklanarak dengesizce yürümeye başladı. Peşinden ilerlerken zorluk çıkarmamaya uğraştım çünkü bu kez benden daha da çok uzaklaşıyordu.

Otoyoldan çıkıp ağaçlık korunun içine daldığında bir adım mesafesinde düşmesine engel olmak için arkasındaydım. Koru bitiminde deniz kenarında bir kayalık araziye ulaştık. Ayın sudaki yansıması etrafı görmeyi kolaylaştırmıştı.

Ferdi ayyaş adımlarla kayalığın üzerine yürürken daha da yakınında olmaya çalışarak ellerimi kollarının altında tuttum. Biraz sonra suyun kayalıkların dibine çarptığı yükseklikteki bir tepede yere eğilip oturdu. Ayaklarını kayalığın aşağısına uzatıp vücudunu geriye yasladı. Yanına geçip oturdum.

________________________________________________________________________________

Yaklaşık on beş dakikayı bulan bir sessizliğin ardından konuşmayı yeniden başlattım.

Emir: Gördüğün hiçbir şey, bir anlam ifade etmiyordu. Tamam mı?

Emir: Koray'la ben eski arkadaşız, ama hepsi bu. Aramızda başka hiçbir şey yok. Olamaz da zaten çünkü sen varsın.

Durdum. Derin bir nefes aldım.

Emir: Onu ben öpmedim, Ferdi! O beni öptü. Beni sevdiği için falan da değil. Kafasına estiği için. Sana karşı olan hislerimi biliyordu. Ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum, Ferdi. Arkadaşız sadece. Ama sen...

Emir: Sen farklısın. Bunu biliyorsun, en azından birkaç hafta öncesine kadar gayet iyi biliyordun. 

Emir: Yeni hatırlamaya başladım, Ferdi. Koray'larla ilk çıktığımız gece, kafenin önünde, Koray bana sarılmıştı. Sonra, sen de oradaydın. Her şeyi yanlış anladın.

Emir: Seninle ilgili konuşuyorduk. Sana karşı olan hislerim konusunda iyi hissetmem için bana sarıldığını kendisi söyledi. Sadece arkadaşça bir hareketti. 

Emir: Sonra bu gece olanlar...Hepsi üst üste gelince aklının ne kadar karışabildiğini hayal edebiliyorum, Ferdi. Ama hepsi bir yanlış anlaşılmadan ibaretti. İnan bana, yoksa seni sonsuza kadar kaybetmek istemiyorum.

Emir: Çünkü, seni seviyorum.

Konuşmamı bitirip tepkisini duymayı beklediğim sırada bir geri dönüş alamadığım an soluma dönüp yerde uzanmış gözleri kapalı Ferdi'ye döndüm. 

Sızmış.

Sonraki birkaç dakika ben de yanına uzanıp yıldızlı gecenin altında yüzüme esen meltemi hissederek yattım. Onun kadar içmesem de bu gece, benim gönlüm sarhoştur, yıldızların altında.

Red CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin