Bölüm#43

4 2 0
                                    

Emir'in ağzından

Gülüp eğleniyorduk. Sarhoştuk. Koray öyle konuşturuyordu ki adamı, susmak mümkün değildi. Yeni rakıları istedikten sonra oyun oynamaya karar verdiler.

Koray: DC gibi değil, sor ve cevaplamak zorunlu.

Yavuz: Herkesin hayatı seninki gibi apaçık ortada mı sandın sen?

Koray: Tamam. Cevaplamayan soruyu soranı öper.

Umay: Soruyu soranla sorulanı nasıl seçeceğiz?

Koray: Çok kasmaya gerek yok bence herkes kendisi seçebilir.

Tülay: İlk ben başlayabilir miyim?

Selin: İyi misin sen? İlk ben soruyorum, Tolga'ya.

Yavuz: Şu an bu masada olanlardan mı başlasak?

Selin: O zaman Ferdi.

(Emir:💢!!)

Emir: Daha önce bu oyunu oynamış olanlardan başlayalım biz en iyisi.

Selin: Emir?

(Emir:💢!!)

Emir: Aslında...fikir ilk kimden çıktıysa o başlamalı bence.

Selin: Off tamam, Koray.

Koray: Sor canım.

Selin: Çıktığın son kişiyle birlikteliğin kaç gün sürdü.

Yavuz: Gün mü? Saat diyecektin sanırım.

Koray: Susar mısın sen? Cevabım, yarım gün.(Yavuz sırıtıyor.) Ama şey, bir yanlış anlaşılmadan dolayı.

Yavuz: Sanki normalde uzun sürüyor.

Koray: Tamam sıra bende o zaman. Ben seçiyorum değil mi? Yavuz.

Yavuz: Sor amına koyayım. Seni öpmemek için, var ya kimlik numaramı bile veririm.

Koray: Kaç cm?

Yavuz: Başka bir soru sorabilir misin?

Koray: Niye?

Yavuz: Reddediyorum soruyu.

Koray: Kurallar açık ve net diye düşünüyorum.

Yavuz derin bir nefes alarak Koray'ın yanağına bir öpücük kondurdu.

Koray: Ama dudaktan.

Yavuz: Siktir piç.

Emir: Tamam tamam ben soruyorum, Yavuz'a.

Yavuz: Yine mi ben ya?

Emir: Hahaha! Yavuz şu senin ilk senende Kimyacıya yazdığın aşk şiirinden bir kıta okur musun?

Yavuz: Yok öyle bir şey, üstüme oynanıyor bu akşam ya.

Koray: Ağlıyor musun Yavuz, adam gibi cevapla.

Yavuz: Parfümün çıkarıyor beni baştan/ Saçlarının ensene düşüşü/ Karşı konulamaz buluyor her insan/ O model yürüyüşünü

Koray: Parfümün çıkarıyor beni baştan! O model yürüyüşün! Ahh! 

Emir: Hahahahahahhaha! Dedikleri doğruymuş. Gerçekten yazmışsın amına koyayım.

Yavuz: Sikerler. Hadi kalkalım artık. Özel hayatın gizliliği ilkemin yok sayılmasına izin veremem daha fazla.

Koray: Bir dahakine bunu yanımıza almayalım ha.

________________________________________________________________________________

Arabaya geçerken dengesini kaybeden Tolga'nın dengesini kaybeden Ezgi'yi taşımaya çalışmasına şahit oluyorduk. Ben de az sarhoş değildim ama diğerlerine göre az içmeye gayret etmiştim. Ferdi kapılarını açıp öne döndü.

Emir: Ben şuradan bir kahve alıp geleceğim. Beş on dakikaya gelirim.

Ferdi: Ben de geleyim mi?

Göz kapakları düşüktü. Kan çanağına dönmüş gözlerini dikmişti bana.

Emir: İyi misin sen?

Ferdi: Niye ki? Evet iyiyim diye düşünüyorum. Yani, niye ki?

Emir: Gözlerin birazcık kızarmış.

Ferdi: Birazcık mı?

Emir: Aynen. Neyse sen kal ben alıp gelirim.

Arabanın kapısını kapattım. Hafif yalpalarken yandaki arabadan destek alıp yavaşladım. Kendime bir tokat geçirdim ve  karşıdaki 24 saat açık kahvecinin kapısından içeri girdim. Kasada siparişimi verecekken Koray'ın yanıma geldiğini fark ettim. Dirseğini bara yaslayıp yanımda durdu.

Koray: İyi akşamlar şoför bey. Dikkatli sürün.

Emir: Siz de efendim.

Kasiyer: Ne alırdınız?

Emir: Sütlü latte?

Koray: Ohoo, sen daha da sarhoş olmak istiyorsun sanırım. Bize iki Amerikano, şekersiz, hatta mümkünse kahve çekirdekleri de atın içine. Çiğneriz.

Kasiyer: Yan taraftaki kulüpten geliyorsunuz anlaşılan.

Koray: Aynen. Borcumuz..?

 sonra masaya yaklaşıp yanıma oturdu. Loş ışıklarla aydınlatılan kafe buram buram kahve kokuyordu.

Koray: Ferdi iyi çocuk. Pek konuşmuyor sanki.

Emir: Konuşmaz.

Koray: Elleşiyor musunuz?

Emir: Ne?

Koray: Ne bileyim. Öyle soruyorum işte. Sarhoş kafası.

Emir: Öylece ortaya attım diyorsun yani?

Koray: Hıhı.

Emir: Nereden çıktı ki?

Koray: Tamam lan sakin ol. Şeyde, oyunda, hani cevaplamayanı öpüyorduk falan, orada seçtirtmedin kimseye Ferdi'yi, dedim istemiyor mu falan? Hani dedim, belki aralarında bir şey vardır, olur yani, saygı duyuyorum çünkü...ben...kusacağım galiba...

Koşarak lavaboya girdikten sonra öğürme sesleri masaya kadar gelmişti. O sırada yüzünü buruşturan kasiyer mahcup bakışlarla "Siparişleriniz hazır!" diyerek bana seslendi.

Red CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin