Tolga'nın ağzından
Ezgi'yle iskeleye çıkıp yüzmenin ardından dinlenmek için mola verdiğimizde kafamı bacaklarına yatırıp güneşin batışını keyifle seyrettim. Arınç'ın son gecesinde yaşananlardan sonra kasinoya kaç haftadır gitmemenin Ezgi'nin libidosunu düşürmeye başladığını düşünüyordum.
Mekanda genç bir çift olarak para ezdiğimiz zamanlar her gece zevkle geçiyorken şimdilerde duygu durumumuz karışıktı. Daha geçen gün kavga edip henüz yeni barışmış olsak da bu çalkantılı sürecin geçmesi için bazı şeylerin düzelmesi gerektiğini biliyordum.
Ezgi: Tolga kalk.
Kafamı kaldırarak yüzüne döndüm.
Tolga: Senden çok hoşlandığımı biliyorsun değil mi?
Ezgi: Evet. Ne oldu? Üzgün müsün sen?
Tolga: Peki ya sen?
Ezgi: Ben ne?
Tolga: Benden eskisi kadar hoşlanıyor musun?
Ezgi: Ağlıyor musun Tolga?
Gözlerim denizin tuzlu suyundan kızarmış ve sulanmıştı ama ağlamıyordum.
Tolga: Cevap ver.
Sessiz duruşu kalbime indirecekti.
Ezgi: Evet...
Cümlesini yarım bırakmasından nefret ediyordum.
Tolga: Evet, ne?
Ezgi: Off senin dediğinden işte. Söylemeyi tercih etmiyorum.
Tolga: Ama duymak istiyorum.
Ezgi: Utanıyorum.
Elimi çenesine götürüp yüzünü kendime çevirdim nazikçe.
Tolga: Ezgi?
Ezgi: Ben de senden, hoşlanıyorum.
Tolga: O kadar seksi oluyorsun ki bunu söyleyince.
Ezgi: Tolga ne zaman eskiye dönücez. Bana daha az takıntılı olduğun zamanlara.
Tolga: Öyle bir zaman yoktu sevgilim.
Ezgi: Eski cuma akşamlarından bahsediyorum. O zamanlar böyle değildin.
Tolga: Hayır Ezgi o zamanlar sen de bana deli oluyordun, tıpkı benim sana olduğum gibi.
Beni öperek gözlerimin içine baktı.
Ezgi: Hala öyleyim. Sadece özlüyorum bazen, bir daha açılmamak üzere kapanmış bir defter var mazide.
Az sonra Ferdi de merdivenleri tırmanarak arkamızdan geçip solumdaki yerini buldu. Denizden yüzerek getirdiği için ıslanmış fileden kendine bir teneke bira alıp kalanı fileyle birlikte kucağıma bıraktı. Ezgi içinden bir teneke de kendine alarak üzerindeki açma halkasına parmağını geçirdi ve bastırdı. Açılır açılmaz köpüren bira göğsünden süzülerek bacaklarına damlamaya başladı.
Ezgi: Şansıma sıçayım. Suya girip gelicem ben.
Tolga: Ben hallederim hayatım.
Ferdi'ye rağmen eğilip üzerine dökülen birayı tatmak istercesine uzandığımda Ezgi yeni açtığı birayı ağzıma tıktı ve ayağa kalkıp iskelenin ucundan suya atladı.
Hayranlıkla izleyip incelediğim vücuduna bakışlarımı suya girip kaybolana kadar sürdürdüm. İskelenin direğine yaslanıp ayakta birasını dikleyen Ferdi'ye döndüm. Ağzımdaki kutuyu ısırmayı bırakıp tahta döşemeye bıraktım ve kollarımı geriye uzatıp avuçlarımı yere dayadım.
Tolga: Benim alkol içmemem lazım Ferdi.
Ferdi: Niye, hamile falan mısın? Ezgi'yle seni tebrik ederim.
Şakasına aldırış etmeden ciddiyetimi korudum.
Tolga: Zaten yeterince sarhoşum şuan. Kafamı daha fazla bulandırmaya hiç niyetim yok.
Birasından koca bir yudum alarak yanıma inen Ferdi ileride yüzen Emir'de olan gözlerini bana çevirdi.
Ferdi: Bense tam tersi, kafamdakileri silmek için sürekli içmek istiyorum.
Anlamamış bakışlarla kafamı semadan ona çevirdim.
Tolga: Neyi silmek istiyorsun mesela?
Bakışları bu kez elindeki bira kutusuna kaydı. Elinde çevirerek içindekiler kısmını açıp göz gezdirirken kafasını onaylamaz bir şekilde iki yana salladı. Beni cevapsız bırakması ve tavırları bana tanıdık gelen bir duyguyu çağrıştırmıştı; Ezgi'yle ayrıldığımız dönemde yaşadığım duyguyu. Ama Ferdi'nin böyle bir şey yaşamış olabileceği ihtimalini düşünemiyordum. Tüm yaz Emir'le lol oynayan, şakacı, güler yüzlü elemanın şimdiki halleri tuhafıma gitmiyor değildi.
Değişen tek şeyin o olmadığını fark ettim biraz düşününce. Eskisi gibi değildi hiçbir şey. Son haftalarda yaptığımız tek şeyin akşamları pizzayla bira gömmek, film izlemek ve yüzmeye gelmek olduğu fikri girince kafam allak bullak olmuştu. Bu biz değildik ki.
Tolga: Masayı kırmıyoruz kaç zamandır, ha Ferdi?
Cevabını bildiği halde öylesine sormak için yöneltti sorusunu.
Ferdi: Hangi masayı?
Tolga: Seni balık gibi elimle blöfe kandırıp elli binini aldığım masa, tanıdık geldi mi?
Gözlerini odaklandığı biraz kutusundan kaldırmadan güldü.
________________________________________________________________________________
Hava iyice kararmadan iskele tayfası olarak kumsala doğru yürüdük ve Ecrin'in yanındaki havluları alarak kurulandık. Ezgi'ye üşütmemesi için birkaç hafta önce bagajda bıraktığım hırkamı vemek için arabaya yürüdüm.
Bagaj kapağını kaldırıp arabanın ledinin altında hırkayı ararken siyah bir nike spor çantası gözüme çarptı. Ağzına kadar dolu olan çantanın fermuarını araladığım an karşılaştığım manzarayla o an uzun zamandır ilk kez eskisi gibi hissedeceğim için heyecanlanarak çantayı kaptım.
Diğerlerinin yanına indim. Ezgi kollarını bağlamış bikini üstüyle yanıma doğru yürürken hava lacivertin açık tonuyla kaplanmıştı.
Ezgi: Tolga üşüteceksin yarı çıplak dolaşma etrafta. Rüzgar esiyor.
Tolga: Sen sanki çıplak değilsin.
Ezgi: Ben senin gibi iki saniyede üşütmüyorum ama.
Arkadakilerin telefon ışıklarıyla aydınlanan kumsalda Ezgi'ye gülümseyerek bakarak elimdeki çantayı gösterdim.
Tolga: Ezgi burada beş yüz bin dolar çip var.
Ezgi: Evet Tolga, gayet iyi biliyorum.
Tolga: Bu ne demek biliyor musun?
Ezgi: Arınç'la aranızda kopacak kıyamet mi?
Tolga: Eski günlerdeki gibi, bu gece...Ne dersin?
Ezgi: Tolga, Arınç bunu ister mi sence? Ani bir karar, hem bugün günlerden...
Tolga: Cuma gecesi. Evet Ezgi. Her şeyi eski haline döndürme fırsatımız.
Ezgi: Tolga emin miyiz? Oturup düşünseydik. Belki de böylesi daha...
Ezginin omuzlarının ardından gördüğüm Emir'in bir anda "siktir" demesiyle elindeki bira kutusunu kuma bırakıp koşarak suya daldığını görünce Ezgi'yle endişelenerek aynı anda denize baktık. Karanlık iki gölge yaklaştıkça seçilmeye başlıyordu. Arınç ve sırtında Melis öksürerek yaklaşırken Emir onlara doğru yüzerek Melis'e omzundan destek oldu.
Kıyıya vuran Arınç'ın yorgun argın yere serildiğini görüyordum. Endişelenicek bir şey olmadığını anladıktan sonra rahatladık. Bir an önce kurduğum plandan bahsetmek istercesine Arınç'a seslendim.
Tolga: Arınç! Sana bir sürprizimiz var.