Balmorhea-Remembrance
Mastodon-The SparrowSessizliğe gömüldüğüm bazı anlarda gözlerimi kapatır, babamın bizi terk ettiği anı hayal etmeye çalışırdım. Annem lohusa, ben bir aylık bir bebeğim ve abim babasına aşık dört yaşında bir erkek çocuğu...
Hepimiz uyuyoruz. Babam içiyor. İçiyor. İçiyor.
Sarhoş. Çok sarhoş.
Onu hep sarhoş hayal ettim çünkü bunu yaparken kendinde olmadığını umdum. Hep buna tutundum.
Saat gece yarısını geçmiş, annem bana koyduğu ismin onun en büyük yarası olacağından habersiz. Bir gecenin onu karanlığına gömeceğinden habersiz, melek gibi uyuyor.
Annem iki saatte bir kalkıp beni emziriyor olmalı, babam bunu biliyor. Elini çabuk tutması lazım, yanına hiçbir eşya almamaya karar veriyor. Gidecek. Belki bir sebebi var, belki yok.
Bu sebep belki başka bir kadın, belki başka bir şey. Bilmiyorum ama sebepler önemsiz. Babasızlık önemli, güvensizlik önemli, yaslanacağın bir çınar ağacının olmaması önemli, kendini her bıraktığında babana yaslanmak yerine yere çakılmak önemli.
Gecenin karanlığı kör bir kuyu gibi. Babam gidiyor. Bizi terk ediyor. Belki son kez abimi uykusunda öpüyor, annem ve beni izliyor. Belki ağlıyor, belki üzgün... Ama gidiyor. Bizi karanlık, soğuk bir kasım gecesi öylece terk ediyor. Ankara soğuk, ev sıcak ama biz üşüyoruz. Biz o geceye gömülüyoruz. O gece bir mezar oluyor, diri diri içine giriyoruz. Babam o kapıyı kapatırken üstümüze toprak atıyor. Kasımın soğuğu toprağa tutunmuş, tenimize akıyor.
Babamın beni terk ettiğinden habersiz bir bebeğim. Tek derdim karnımın acıkması, altımın pislenmesi ve kimseye anlatamadığım gaz sancılarım. Belki babasının kollarında sakinleşen bir bebeğim ama terk ediliyorum. Belki babasının öpücüğüne muhtaç bir bebeğim ama terk ediliyorum...
Babam kapıyı çarpıp çıktığı an ağlamaya başlıyorum.
Annem irkilerek uyanıyor. Uzanıp beni beşiğimden alıyor. Acıktığım için ağladığımı düşünüp beni emzirmek istiyor ama emmiyorum. Belki de farkındayım annemin arkasını döndüğünde göreceği buz gibi gerçeğin...belki ondan ağlıyorum.
Annem anlamıyor ama arkasını döndüğünde yatağın soğuk tarafını fark edecek, birlikte ağlayacağız.
Annem yavaşça doğrulup beni göğsüne yatırıyor. Uykulu ama hâlâ yaralı değil. "Neden ağlıyorsun bebeğim, gazın mı var yoksa?"
Çaresizce sırtımı sıvazlarken başını çevirip yatağın boş tarafına bakıyor. Babam uyuyamamış olmalı, uykusu kaçmış olmalı. Belki televizyon izliyor, belki dava dosyalarına gömülmüş ama evde. Annemi terk etmemiş. Bizi terk etmemiş. Bizi o dipsiz kuyuya atıp arkasını dönüp gitmemiş. Hayatımızı duraksamadan mahvetmemiş. Babam burada. Bizi bırakıp gitmemiş.
Gitmemiş?
Annem çığlıklarımın arasından sessizce iç geçiriyor. "Adnan?"
Yanıt gelmiyor, hiç gelmeyecek. Annem bunu bilmiyor. "Adnan!"
Duyduğu tek şey benim acı dolu çığlıklarım. Babamdan ses gelmiyor, hiç gelmeyecek.
Annem öfkeleniyor, sinirleniyor, homurdanıyor. Beni göğsüne biraz daha bastırıp yataktan kalkıyor. Onu teselli etmek istiyorum ama küçük bir bebeğim. Ona babamın gittiğini söylemek istiyorum ama masum bir bebeğim. Sadece ağlıyorum, kulakları tırmalayacak çığlıklarla ağlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASIRGA
RomanceYETİŞKİN OKURLAR İÇİN UYGUNDUR! İlk yayınlanma tarihi: 05.07.2017 Tekrar yayınlanma tarihi: 12.12.2022 "Şunu unutma. Ben şehri yıkıp geçen kasırgayım ama sen, yerinden bile kıpırdatamadığım bir kuş tüyüsün. Bir kuş tüyü kadar hafifsin, üflesem uçars...