Keyifli okumalar!Huzursuzluk kendimi bildim bileli kaçtığım bir duyguydu. Huzursuz olduğumda tüm bedenimin zehirli bir sarmaşık tarafından sarmalandığını ve beni ele geçirdiğini hissederdim. Midem ağrır, ellerim buz gibi olurdu ve üşürdüm.
Lisede okuldan eve dönerken bazen babamın karşıma çıkacağını ve ben senin babanım diyeceğini hayal ederdim. Bazen bu hayale o kadar sıkı tutunurdum ki bir sokaktan başka bir sokağa sapınca onun karşımda dikileceğini sanırdım. Bu his beni hem huzursuz ediyor hem de kara bir umuda kapılmama sebep oluyordu. Babamın beni terk ettiğinin farkındaydım ama bir gün pişman olacağını, bir kızı olduğunu hatırlayıp beni merak edeceğini düşündürdüm. Bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Hiçbir zaman beni görmeye gelmedi.
Tüm gözler üzerimde dolaşırken sıkıntılı bir şekilde derin bir nefes aldım. Kimse ne diyeceğini bilmiyordu. Annem az önce dayımla konuşmuş ve şirket korumalarından iki tanesini beni gözetmeleri için görevlendirmesini söylemişti. Yarın yeni hayatıma iki korumayla başlayacaktım.
"Seni rahatsız edecek kadar yakın durmayacaklar," dedi annem. "Varlıklarını bile unutacaksın. Görmeyeceksin onları anneciğim."
İtiraz etmek istesem de sustum ve başımı salladım. Onu anlıyordum. Ben olsam ve benim de koruma tutmaya imkanım olsaydı aynı şeyi yapardım.
Annem, Lavin, ben ve Alp yeni tanıştığım evimin salonunda oturuyorduk. Hepimiz gergin bir sessizlik içerisindeydik. Arada bir bu sessizliği annem bozsa da herkes o kadar huzursuzdu ki annemin sözü bitince ortam yine derin bir sessizliğe gömülüyordu.
Alp bej üçlü koltukta hemen yanımda oturuyordu. Onunla henüz konuşma fırsatımız olmamıştı. Hastaneden çıkıp eve gelmiştik ve geldiğimizden beri sadece o geceyi konuşuyorduk. Benim hiçbir şey hatırlamadığım, peşimde iki tane katilin olduğu o geceyi.Ne annem, ne Lavin ne de Alp onların kim olduğunu bilmiyordu. Onlardan bir şey öğrenebileceğimi ummuştum ama düşüncem aptalcaydı. Polis elbette ben uyurken onları sorgulamıştı.
Evim bir sitede, yüksek bir binanın on dokuzuncu katında; kendi halinde, küçük, 1+1 bir rezidanstı. Mutfak ve salon birleşikti. Bir odası ve bir banyosu vardı. Salonumu bej ve açık kahve ağırlıklı döşemiştim. Mutfağım da siyah ve beyazdan ibaretti. Henüz odama bakmamıştım ama banyoyu kullanmıştım. Küçük sade bir banyom vardı.
Aslında açık olmam gerekirse şu anda umurumda olan şey evimin nasıl olduğu değildi. Beni kimlerin öldürmeye çalıştığıydı.Lavin arkasına yaslandı ve bana baktı. "Patronuna haber verdim. İyi olana kadar işe gitmek zorunda değilsin. Baktığın Davaları Ceyhun ve Senem'e verecek."
Ceyhun ve Senem'in kim olduğunu sorma gereği duymadan başımı salladım ve hafifçe gülümsedim. İş arkadaşlarım olmalılardı. "Teşekkür ederim."
Annemin zil sesi tekrardan kulaklarımıza dolduğunda irkildim. Alp uzanıp koluma dokundu. Ona dönüp baktığımda "Korkma, bir şey olmayacak," dedi.
Korkumu gizleyemiyordum ama gülümsedim.
"Efendim," diye açtı telefonu annem. Bakışlarım ona çevrildi.
Karşı tarafı biraz dinledikten sonra öfkelendiğini belli eden bir ses çıkardı ve gözlerini devirdi. "Nasıl gitmeleri gerekiyor. Benimle dalga mı geçiyorsun Kürşat?"
Kaşlarımı çattım ve annemi izlemeye devam ettim.
"Tamam ya tamam! Kapat!" Telefonu kapatıp duruma inanamıyormuş gibi bana baktı. "Ben kızım ölümden döndü diyorum, adamlar biz bekleyemeyiz Japonya'ya döneceğiz diyor." Sabırla bir nefes çekti içine. "Uğraşamam, defolsunlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASIRGA
RomanceYETİŞKİN OKURLAR İÇİN UYGUNDUR! İlk yayınlanma tarihi: 05.07.2017 Tekrar yayınlanma tarihi: 12.12.2022 "Şunu unutma. Ben şehri yıkıp geçen kasırgayım ama sen, yerinden bile kıpırdatamadığım bir kuş tüyüsün. Bir kuş tüyü kadar hafifsin, üflesem uçars...