Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"ALIŞMAK"
Konaktan içeri girdiğimde korkudan bacaklarım titriyordu. Kendimi dipsiz kuyuda gibi hiss ettim. Başımı kaldırıp karşıdan gelen adama bakdığım da sanki etraf durmuş, yanlız onun ayak sesleri duyuluyordu. Üzerinde ki siyah paltosunun yakalarını hafif kaldırmış, baştan aşağı siyah olan adamın büyük botları yerde ki erimiş olan karı basarak sessizliğin sesini yansıtmışdı ortaya.
Etrafda kı her kes birer birer yok olurken o ve ben kalmışdık sanki. Gözlerinde ki kin, tek yanlış yapmamam için uyarır gibiydi sanki.
Merdivenlerden inen heybetli kadına kaydı gözlerim ona bakdığım da Azize Demirkan olduğunu anlamak zor değildi. Kadın tam karşımızda durduğun da "Hoş gelmişsiniz" dedi tüm mesafeli sesiyle. "Hoş bulmuşuz Hanımağam" bir bir Azize hanımın elini öperek geri çekildik. "Hoş gelmişsiniz" babaannesinden taviz vermeyen Serhat ağa da mesafeli sesiyle konuştu.
"Hoş görmüşüz ağam" dedi yengem. Dicleye baktığımda şu an bayılacak gibi bakıyordu Serhat ağaya.
"Buyurasınız hele" Azize hanımın sesiyle konağa yol aldık. Başımı çevirip arkaya bakdığım da 20 ye yakın erkek çalışan mı korumamı bilmediğim adam konağın bahçesindeydi. 20 ye yakınıda dışarda kapının ağzında vardı. Neden bu kadar çok koruma?
Konağa girdiğimizde 5 tane çalışan kadın kapının ağzında başını aşağı salmış bekliyorlardı. İçlerinden büyüğü "Hoş gelmişsiniz" dedi. Evin kahyasıydı galiba. "Kerime, bize kahve yapasın" adının kerime olduğunu öğrendiğim kadın dışarı çıkdı. "Oturasınız" koltklara oturduğumuz da ellerimin titrediğini fark ettim. İyi ki, içeri Serhat ağa gelmemişti, onu görünce daha bi tedirgin oluyorum.
Salona bir kadın birde kız girdiğin de bize pekde hoş olmayan bakış attılar. "Gelinim, Zilan kızı Yaren" onlar bizi elbet tanıyorlardı. Demek, en başından evleneceği mi sandığım adamın karısı ve kızı.
Allahım, sen bana acımışsın kızı benim yaşımda.
"Hoş gelmişsiniz" "Hoş bulduk" başımla selam verdim. Allahım resmen bakışlarıyla eziyorlardı bizi. Şu koca konakda dört duvar ardındaymışım gibi geldi neredeyse. Kalbim sıkışıyordu ki, Azize hanımın sorduğu soruyla dahada gerildim.
"Umay senmisin?" Başımı salladım" benim Efendim" Allahım şimdi şurada bayılacağım yeminle. Başını memnun olmuş tavırla salladı. "Böyle olmasını bizde istemezdik elbet, ama vasiet benim için bir emirdir" dedi.
"Ah, tabii efendim kader. Buda kızım Dicle" Ah yenge sanki tanıtsan ne olacak. Azize hanım başını sallamakla yetindi. "Karar verilmişdir, ama yinede her kesin içinde bir sorayım dedim" kalbim hızandığında sorduğu sorunun ne olduğunu anlamıştım. Bedenime yayılan buz gibi hiss parmak uçlarımda bitti.
Arkadan gelen adım seslerine bakdığım da Serhat ağa olduğunu gördüm. "Torunum Serhatla Bu evliliği istiyormusun?" Yengemin boğazında kalan kahveyle ona baktım. "Ne-ne? Sehat mı? Ama biz, Hanımağam bir yanlış vardır"
"Ne yanlışı? Sözümü kesmeyesin Esme hanım bu konuları sonra konuşuruz" Diclenin dolan gözleriyle yengemin kolunu sıktı. Azize hanım bana döndüğen de Serhat ağaya baktım. Onunla konuşduğumuz gibi olmayacaktı hiç bir şey. Özür dilerim Serhat ağa ama, kardeşimin hayatını mahv edemem. Kendi hayatım mahv olsa da.
"Evet" dedim.
Bana dönen Serhat ağanın yüzüne baktım. Kaşlarını çatmış, kasılmış çenesiyle arkasını döndü ve dudakıarından dökülen küfürle sinirle dışarı çıktı.
Ölüm fermanımı vermiştim bile.
Azize Hanım başını salladı. "O vakit hazırlıklar başlasın, uzatmanın luzumu yoktur" Konakdan çıkdığım da gözüm Serhat ağayı aradı. Deli gibi korkuyordum, sert sesini duymamıştım ama kulaklarımda çınladı neredeyse.
Kapıdan çıkarak arabaya bineceğim sırada kapım sert şekilde geri kapandı. Başımı kaldırıp baktığım da gözleri alev saçan Serhat ağayı gördüm. Yutkunduğum hava boğazım da kalmıştı. Boğazım da yumruk gibi bir hiss yarandığın da ağlama hissim tüm bedenimi ele geçirdi.
Kolumdan tutup kendi arabasına bindirdi beni. Yengemin şaşkın ve sinirli bakışlarına çarpdı gözlerim. Şöför koltuğuna binen adama baktım. Gözlerini kapatarak derin nefes aldı. Dövmeli elini anahtara atarak arabayı çalıştırdı.
Nereye gidiyorduk Allahım? Ne yapacaktı bana?
Başımı önüme saldım. Ve gözümden düşen bir damla yaşı hemen görmesin diye sildim. "N-nereye gidiyoruz?" Cevap vermemişti. Bir cesaret yeniden sorsum. "Nereye gidiyoruz?" "Kapa çeneni!" Bağırmasıyla arabanın açma yerini sıkı sıkı tuttum. Allahım bir kez daha bağırısa tutduğum göz yaşlarımı durdursmazdım.
Araba durduğun da ağaçtan geçen sefer geldiğim yani kendimi öldürmek için geldiğim yer olduğunu anlamıştım. Alışacakmıydım bu adama?
♤
Arkadaşlar yorumlarınızı ve ve oylarınızı dört gözle bekliyorum. Benim için çok önemliler ❤️🩹