Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"KORKU"
Bağırdığın da gözlerimden yaş aktı. "Ben ben gerçekten anlamıyorum! Ben bu-buraya koydum" dedim elimle masayı göstererek. Ama oraya koymuştum. Gözlerine baktığım da o gün baktığı gibi bakmıştı yine. O gecenin sabahsı gün de bana aynı bu tarz bakmıştı. Yalancıymışım gibi...
İşte o zaman anlıyorsun. İnsanlara verdiğin değerin,aslında onların gözlerinde bir hiç olduğunu.
"Cevap ver UMAY!" ne diye bilirdim ki, Ayağa kalkarak masayı geri ittim. Bu sefer beni suçlayamazdı! "Ben yanlış bir şey yapmadım, kolyeyi buraya koydum. Sonra- sonrası yok ben bir şey bilmiyorum" makyaj masasını tek elle yere fırlattığın da ağzımdan küçük çığlık kaçtı.
"O herifi gebeticem, sikdiğimin herifi bana neler söyledi KAFAYI YİYECEĞİM!" ellerinden belli oluyordu zaten, gebertip gebertmediğin. Allahım yalvarırım bu sefer benim suçum olmadığını anlasın. Kapıya gittiğin de yanlış bir şey yapmasın diye ardından gittim.
"Lütfen dur, kimseye bir şey yapma konuşalım!" Kapıyı yeniden sert şekilde geri kapattı. Kolumdan tutarak sırtımı duvara vurdu. Baya acımıştı. "O herifi mi koruyorsun lan bana!?" Hayır onu korumuyordum, seni koruyordum.. Yanlış bir şey yapıp başını beyala salmasın diye yapıyorum.
"Serhat..."
"Kes! Bu kadar yaptığın şeyi göz ardı ettim! Ama bu saçmalığı göz ardı edemem anladın mı?!" Sadece dinlerse anlayacaktı ama o her zaman ki gibi dinlemeden yakıp yıkıyordu. "Ben hiç bir şey yapmadım! Bana bir öyle bir böyle davranamazsın. Ben senin oyuncağın değilim!" Sıktığı kolumu bırakarak yüzünü sıvazladı,şu an fazla sinirli görünüyordu.
"Bundan sonra bir öyle bir böyle davranmak yok! Sana iyi davranmak yok!" Sanki davranıyor du. Kelimeler boğazım da düğümleniyordu resmen. Hepsini söylerdim ama bu sinirle bana daha fazla bir şey yapar diye korkmuyor değildim.
"Sen bana hiç iyi davranmadın"
"O sikdğimin sahte kanını kimin için yaptım lan ha! Senin bu rezilliğin ortaya dökülmesin diye yaptım!" Sol elimle gözümden düşen yaşı sildim. Benim rezilliğim? Ben bu işte en suçsuzuydum. Ama o bana asla inanmadı. Yanımdan geçerek dışarı çıkacağı sırada.
"Sana nefret ediyorum!"
Dedim, ediyordumsa, etmiyordumsa bilmiyordum ama. Bu söz ağzımdan çıkmıştı. Belki de ben gerçekten ona neferet ediyordum. Sadece iki hoş söze aldanan aptalın tekiydim. Çünkü birazda olsa değer verirse böyle bir sözü söylemezdi değil mi?
Adımları durduğun da arkasını bana dönmeden bir kaç saniye durdu,ama sonra bir şey söylemeden kapıyı çarparak odadan çıktı. Bacaklarım artık beni taşıyamıyordu yere düştüğüm de sırtımı duvara vererek,elimi ağzıma götürdüm. Ağladığımı kimse duymasın diye. Hıçka hıçkıra ağlıyordum. Ama bu sefer bir yerim ağradığı için değil,yada biri beni mahzene kapattığı için değil bu sefer kalbim acıdığı içindi.
Kalbim çok fazla sıkışıyordu. Sadece dinlesin istiyordum! İnansın istiyordum. Serhat gerçekten de sinirine yenilen bencilin tekiydi.
♤
Salona indiğim de Gökçe tedirgin görünüyordu. Yanına giderek ne olduğunu sordum. "Ne oldu Gökçe?" "Boran abi hastanelik olmuş,kırılmadık kemiği kalmamış" kim bilir neler yapmıştı. Benden çıkaramadığı fiziksel sinirini ondan çıkarmıştı. İyide yapmış! Bana sadece Serhatın çalışma odasına gireceğini söylemişti,neden kolyemi aldı ki! Başımda bela azmıydı? Birde bu çıktı!
Arkadan saçımın çekilmesiyle elimi saçıma attım. "Seni ahlaksız!" Suratıma inen tokatla yere düştüm. Ne oluduğunu kafam sanki algılayamamıştı. Yeniden saçımı çekdiğin de bunu yapanın Azize hanımağa olduğunu gördüm. "Teyze yapma! Ne yapıyorsun?" Gökçe ona engel olmağa çalışıyordu. Ama o durmadan saçımı çekiyordu.
"Yapma! Lütfen dur" ağzımdan sadece bu kelimeler dökülmüştü. Saçımdan tutarak beni dışarıya fırlattı. Dizlerimin üzerine düşdüğümde zorla ayağa kalktım. Beni arabaya bindirdiğin de hala ne yaşadığımı anlamamıştım.
.....
Araba durduğun da amcamlara geldiğimi gördüm. Kalbimi saran korkuyla aşağı indim. Kolumdan tutarak beni eve götürdü. Kapıyı dövdüğün de yengem telaşla kapıyı açtı. Ne olduğunu sormadan beni yengemin ayaklarının altna attı.
"Ahlaksızı oğlumun yatağına salmak tam size yakışacak haraketti" gözlerimden yaşlar aktığın da başımı kaldırarak yengeme baktım. "Anlamadım, hanımağam bir kabahati mi olmuş?" Şalını düzelterek konuşmaya devam etti.
"Kabahati, oğlumun yatağına başka birinin yatağın dan çıkıp gelmesidir!"
Hayır, hayır duymuşlardı bizi konuşurken. Ne kadar saklaya bilirdin ki Umay? Bu şeyle ne kadar o konakta barına bilirdin ki? Artık kendimi anlatacak gücüm kalmamıştı. "Bitti! Bize böyle bir gelin yakışmaz! Sizede yakışmaz artık gerekeni siz yapın" gereken? Yine ne olacaktı bana Allahım sen yardım et bana.
Bir şey söylemeden arabaya bindi. Asıl hikaye şimdi başlıyordu. İçimi saran korku daha da çoğalıyordu. Yengem saçımdan tutunca suratıma tokat attı. Dudağımdan akan sıvıyı elimle sildiğim için yakmıştı. "Allah seni kahr etsin! Rezil" bir daha vurduğun da bu sefer yere düştüm. "Dur, dur lüt-fen yenge alnatacağım"
"Neyi anlatacaksın, Allah senin belanı versin" kolumdan tutarak beni mahzene götürdü. Oraya fırlattığın da yara olan dizlerimin üstüne düştüm. Kapıyı kapatarak dışarı çıkdığın da ağlamaya başladım. "Ben bir şey yapmadım" sona doğru sesim yavaşlamıştı. Bedenime sancılan ağrılar daha çok ağlamama neden oluyordu.
Artık her şey bitmişti bundan sonra kurtuluş yoktu.