Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"YAŞANMAMIŞLAR"
Eve gelerek yukarı çıktım. Serhat yoktu galiba. Üzerimi değişerek Şirinin yanına gittim. "Ne yapıyorsun ablam?" Şirin oyuncaklardan kafasını kaldırarak bana baktı. "Oynuyorum, hadi sende gel" gülümseyerek yanına oturdum. Düşünmek istemiyordum düşündükçe kalbime ağır bir taş oturuyormuş gibi hiss ediyordum. Her şey iyi olacaktı,o kadar şeyi atlattıktan sonra böyle saçma şeye yenilemezdim.
Şirinin yanından ayrılarak salona geçtim. Zilan hanımla yarenin konuştuğunu gödüm. "Kim ki babaannemin yeni işe aldığı çocuk?" "Bilmiyorum,Hazım ağanın şu tanışının oğlu galiba. Bilirsin çevresi genişti. Çocuk rica etmiş Azize anada kırmamış" onları dinlediğim de aldırmadan dışarı baktım. Serhat daha gelmemişti. Bilmiyorum ama her an yanımda olsun istiyordum.
"Abla" eteğimin çekilmesiyle oraya baktım. "Efendim güzelim?" Şirin elinde ki oyuncağı kolunun altına sıkıştırarak konuştu. "Bahçeye çıkalım mı?" Hava soğuktu ama ben de çıkmak istiyordum. Başımı sallayarak Şirinin montunu giydirdim. Kendim de giyerek bahçeye çıktık. Başımı kaldırarak derin nefes aldım. Temiz hava iyi gelmişti.
Arka tarafta gezinirken karşıma çıkan adamla olduğum yerde durdum. Hayal mi görüyordum? Ne işi var burda?! Şirini arkama alarak ona baktım. "Umayım" dedi kısık sesle. "Ne işin var burda?" Yaklaştığın da bir adım geri gittim. "Sakın yaklaşma bağırırım" kaşlarını çatarak olduğu yerede durdu. "Saçmalama ben hiç sana zarar verirmiyim?" Veriyordu zaten,bana bu korkuyu yaşatarak en büyük zararı o veriyordu.
"Ne işin var burda!?"
"Burda çalışmaya başladım ya senin yanında. Gerçekleri gör diye gerçekleri göreyim diye" hayır,yeni çalışan omuydu? "Bir adım arkanda olacağımı demiştim değil mi?" Gözlerim sinirden dolarken başımı etrafıma gezdirdim. "İyi,gör o zaman kocamı ne kadar sevdiğimi beni ne kadar sevdiğini gör Yusuf. Görde rahatla" diyerek Şirinin elini daha sıkı tuttum ve eve girdim. Kapının ardına sırtımı dayayayak derin nefes aldım. Şirinin montunu çıkararak "Az öcekileri kimseye söylemek yok tamam mı? Heleki Serhat abiye" "Tamam abla" dedi.
Ne yapacağım şimdi ben? Bir an önce bu konaktan gitmesi gerekti. Serhat öğrenirse ne yapacaktım?! Yukarı odaya çıkarak duş aldım. Gözlerimin altı şişmişti oysa hiç ağlamamıştım.
Saçlarımı kurutarak yatağa oturdum. Telefona baktığım da biraz orda gezindim. Ama içimde ki sıkıntıyı bir türlü bastıramıyordum. Araba sesi geldiğin de camdan baktım. Koca kapı açıldığında Serhatın arabası girmişti. Kapıyı açan Yusuftu. Allahım kafayı yiyeceğim. Yusuf cama baktığın da hemen geri çekildim.
Bu adam bu konakta olduğu süre bana rahat yoktu. Beş dakika sonra kapı açıldı. Serhat beni görünce kollarının arasına aldı beni. Şaşkınlıktan açılan gözlerimle bende ona sarıldım. Başımı kaldırarak diktim siyah irislerine gözlerimi. "Ne oldu?" "Seni özledim" gülümseyerek başımı aşağı saldım. Bende seni özledim. "Sen özlemedin mi?" Başımı salladığım da memnuniyetsiz şekilde kaşlarını çattı. "Ben de seni özledim" daha sıkı sarıldığım da kokusunu çektim içime. Şimdi şu an ne korku vardı ne sıkıntı.
"Yemek yedin mi?" Başımı salladım. "Okul nasıl geçti?" Berbat. "İyi" alnımdan öperek duşa girdi.
Duşta çıktığın da üstü çıplaktı. "Serhat böyle çıkmasana!" Arkamı dönerek dışarı bakıyormuşum gibi yaptım. Arkamdan gelerek bana sarıldığında boynumdan öptü. "Bencede, yanlız ben böyle çıkmayayım. Sende artık böyle çık?" Arkamı dönerek ona baktım. Ne yüzsüz oldu bu! "Sarhoşmusun?" Kollarından çıkmak istediğim de bırakmamıştı. "Değilim. Ama sen beni sarhoş yapıyorsun" hem utançla hem gülümseyerek başımı aşağı saldım.
Serhat Demirkan'dan
Karşım da yanakları kızaran kıza baktım. Bir türlü işleri yoluna koyamamıştım. Evden sabah çıkandım. Özlemiştim ben bu kızı,tüm gün her saat. Dudaklarına yaklaştığım da gözlerini kapattı. Dudağını öperek gitmesine izin verdim. Kollarımdan çıkarak yatağa oturdu. "Babaannem Yeni birini mi almış işe? Söylediğim şeyle yüzü düşmüştü. Anlamıyordum ne oluyor bu kıza? "Bi-bilmiyorum görmedim ki" dedi.
Öylece ona baktım. Aşıktım galiba,yada alışmıştım. Dudaklarına,gözlerine,gülümsemesine, Hiç doyamadığım kokusuna,belkide hiç bir zaman tam anlamıyla benim olmayacak kalbine. Ne yapa bilirdim ki? O kadar fazla kırmıştım ki kalbini belki de onarmak mümkünzüzdü. Ama yine de benimdi benim kadınım, benim küçük kızımdı. Umayla daha çok yaşanmamışlarmız vardı ki,hepsi için her şeyi göze alacaktım.
Umay üzerini değişerek yatağa geçtiğin de silahı çekmeceye koyarak dışarı çıltım. Telefonum arabada kalmıştı. Telefonu alarak geri geleceğim sırada karşımda Dicleyi gördüm. Bana bakıyordu. "Bir şey demek istiyordum" dedi. "Söyle" bana yaklaşarak derin nefes aldı. Kaşlarım istemsizce çatılmıştı.