Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"İZ"
Bir birine gönülden bağlı olanların, Bağını koparamazsınız. Çünkü gönüllerin birbirine nerden Bağlı olduğunu,asla bilemezsiniz....
Çünkü,gönüllerin izi bir olur.
Boranın söylediği şeyle kaşlarım havalandı. Sanki ortamda gerilim havası vardı. "Afiyet olsun" sesim o'kadar sessiz çıkmıştıki,ben bile zar zor duymuştum. Başımı yana çevirdiğim de,Sethat Ağanın keskin bakışlarını gördüm. Korkarak hemen başımı aşağı saldım. Ayağa kalkarak mutfağa gittim. Soğuk su içerek kendime geldim.
Arkamdan gelen ses ile bardağı masaya koyarak arkama döndüm. Hira masaya yaslanmış beni süzüyordu. Ona takmadan yanından geçip gideceğim sırada söylediği şeyle durdum.
"Şanslısın"
Şanslımıyım? Ne bakımdan olduğunu düşünmedim bile, Serhatla evlendiğim için söylemişti gayet açıktı. "Anlamadım?" Kaşlarımı hafif çatarak sorduğum soruya alayla gülerek cevap verdi. "Anlamadın?...Gelin ağa oldun, sen gelmezsen bu konağa kim Gelecekti biliyormusun?" Çiğinlerimi hafif dikleştirerek önünde durdum.
"Töre ne biliyormusun? Töre yüzünden geldim ben buraya, ne Serhat ağa beni nede ben Serhat ağayı tanıyordum" Hala alaylı gülümsemesini soldurmayarak yaslandığı masadan ayrıldı. Ve ellerini bir birine bağlayarak önümde durdu. "Sanki sen istemiyormuşsun gibi" Sana ne be kadın?! Çok istiyorsan sen gelseydin.
"Bir şey mi ima ediyorsunuz?"
"Bence anladın, Serhat ağa hep benimdi bundan sonra da benim olacak! Sen olsanda olmasanda" nasıl kendisini bu kadar küçük düşüre biliyor? Kuma gelmeği falanda düşünüyordu kesin bu! "Ne dersin sen? Olan oldu artık Serhat ağayla evliyim. Bunu sen mi değişdirecen?" Saçlarını geri savurarak bana baktı. "Evet?" Bir şey söylemeden yanından geçerek salona gittim.
Ne söyleyecektim ki? Bu kız baya baya takıntılıydı. Azize hanımağalar bahçede kurulmuş sofraya geçmişlerdi. Onların yanına gidecekken,karşımda duran adamla olduğum yerde kaldım. Boran ağa önümde durduğun da kenara çekilmek istedim ama izin vermedi.
Ne yapıyor bu adam! Zaten başımdan dert eksik olmuyor,bide seninlemi başım belaya girsin? "Bir şeymi isteyecektiniz?" "Evet,ama soracaktım" dedi önümden çekilip kenarda durarak. İkimizde şu an cam şişeden dışarıyı izliyorduk. Ön öne olmaktan daha iyiyidi en azından.
Kaşlarımı hafif çatarak soracağı şeyi bekledim. "Töre diye duydum" dedi. Ne söylemek istediğini anlamamıştım o yüzden susarak yine bekledim. "Senin buraya gelişin,töreymiş?" Ah,şimdi anladım. Yok bunlar gerçekten başıma bela açmak için uğraşıyorlardı! "Evet, Hazım ağanın vasiatı" dedim.
"Biliyormusun çokukluğumuzdan her şeyin en iyisini Serhat kapardı,şimdi ki gibi" söylediği şeyleri kısık sesle dile getirmişti. Bilmiyorum ama,bu tavırları tacize uğradığımı hatırlatıyordu. Rahatsızca geri giderek ona baktım. "Anlamadım?" Sesimi sert tutmaya çalışmıştım. "Açık değil mi?" Bu adam baya baya bana asılıyordu,? Kafayımı sıyırmıştı?
Bir adım attığında geri gidemedim. Ağzını açarak bir şey söyleyecekken kapattı ve bahçeye çıktı. Hızla merdivenlerden çıkarak odama girdim. Bu iğrenç bir histi. Gözlerim dolduğunda kapı açıldı. Bemen göz yaşlarımı silerek kapıya baktım. Serhat ağaydı. Ağladığımı anlamış olacak ki kaşlarını çattı ve kısık gözlerle beni inceledi.
"Ağladın mı?" Dedi umursamaz sesle. "Yok" diyerek yanından geçeceğim sırada kolumdan tuttu. Başımı kaldırarak ona baktım. "Bir daha sakın, Boranla muhattap olayım deme" zaten olmazdım ki bundan sonra. "Yok,olmam zaten" hala kolmu tutarken, "O konuşsa bile anladın mı?" "Anladım"
Kolumu bırakmasını bekledim ama, kolumu çekerek sırtımı dolaba yasladı. Bu ani haraketle saçlarım hafif savrulmuştu. O'yüzümü incelerken bende burnuma dolan kokusunu çektim. Dediğim gibi bu adamın tek iyi yanı kokusuydu. "Şimdi,neden ağladığını söyle" taktımı kafayı bırakmaz! "Ağlayamazmıyım?"
"Ağlaya bilirsin, ama sebebini bana bildirerek" bu adamın bencilliği akıl sıra değildi. "Sebebi..., bu aralar çok iyi şeyler yaşamıyorum ya o yüzden" bas baya senin yüzünden der gibi çıkmıştı. "İyi, dediklerimi unutma" kolumu bırakarak dışarı çıktı. Bense hala sırtım dolaba yaslı kalmıştım.
Aşağı inerek Masaya oturdum. Borana bakmamaya çalışıyordum. Onun yapdığı şeyden ben utanıyordum. Yanımda ki masa çekildiğinde Serhat ağa oturdu. "Serhat,şu iş yemeği ne oldu ertelemeyelim artık. Önemli iş" dedi Hira. Tabii o şimdi şirkette falan çalışıyordu. Kendi ayaklarının üstünde dura bilen kadın...
"Ertelemeyelim" kısa ve net cevabıyla başını salladı Hira. Ama sonra yeniden bardağından yudum alarak konuştu. "Eşle olmalı ama, ben sana eşlik ederim" Serhat "sonra" dediğin de Hira yeniden başını salladı.