Dünden önceki gün Jimin'den portakal istediğimiz için onu bir sandalyeye bağlayıp etrafında portakal diye dönerek ayin düzenledik. Sonuna kadar bir şey olacağına dair umudumu yitirmedim ve Jimin portakal kusmaya başladığında şaşırsam da şoku üstümden atmam çok uzun sürmedi. Normal yaşantıma devam edip Jimin'in sıktığı, yan etkisi uyku olan portakal sularını içerek iki gündür deliksiz uyku keyfi yapıyordum. Bu yüzden sana bu havalı olayları anlatamadım günlük. ;)
Bugün artık uyumamam gerektiğini düşünerek her ne kadar portakal suyunu içmek istesem de kendime engel oldum. Jimin'i özlemiştim, biraz onunla vakit geçirmeliydim bu yüzden odamdan çıkıp salona gittim ve onu koltuğa yayılmış bir şekilde mısır gevreği yiyerek televizyon seyrederken buldum. Onu görmek her zaman olduğu gibi beni gülümsetmişti.
Yanına gidip önünde dikildim. Beni görünce doğrulup kolumdan tutarak yanına oturmamı sağladı ve beni kucağına yatırarak saçlarımla oynamaya başladı.
"Günaydın."
Sesi ve yüzü o kadar tatlıydı ki kendimi bir kafese kapatıp sadece bunlarla beslenerek ömrümü sürdürmeyi diledim. ^¤^
"Günaydın."
"Bir şeyler yemek ister misin? Seni beklemeyi düşündüm ama ne zaman uyanacağını bilmediğimden kendime biraz mısır gevreği koymuştum. Gel mutfağa gidelim."
Beni kucağından kaldırıp mutfağa gitmek için ayağa kalkacağı sırada onu engelleyerek söyledim.
"Gerek yok, aç değilim."
Bana öldürücü bakışlar atıp ağzını açtığında bundan sonrasının benim açımdan iyi olmayacağını anlamıştım. Beni aşırı zayıfladığım hakkında yaklaşık yarım saat iyice azarladı ve sonunda peşinde beni de sürükleyerek mutfağa ilerledi. Zorla bana hiç yemediğim kadar çok şey yedirerek kahvaltı yapmamı sağladı ve masayı topladıktan sonra odaya gelmemi söyledi. Niye ben topluyormuşum diye sorunca da bana dönüp tekrar uzun bir süre boyunca bana iyilik yaptığını ve karşılığını vermem gerektiğini söyleyerek kızmaya başladı. Bu çocuğun benimle barışmak için bana iyi davranması gerekmiyor muydu? -_-
Dediği gibi masayı toplayıp odama gittim. Jimin'le her zamanki gibi eğlenceli oyunlar oynayıp biraz odayı düzenledik. İkimiz de çok yorulmuştuk bu yüzden yatağın üstünde oturup sohbet ediyorduk. Gayet normal konulardan bahsederken Jimin'in birden sorduğu soruyla afallasam da belli etmemeye çalıştım.
"Hoseok."
"Efendim?"
"Beni öper misin?"
Üstümdeki şaşkınlığı atınca kahkahalarla gülme isteğiyle doldum ama sabah bana masayı toplatmış ve üstüne bir de iki kere azarlamış olmasının acısını çıkarmak istediğimden rol gereği ifademi bozmadım.
"Tabiki de..."
Jimin'in yüzündeki mutlu ifadeyi ve gözlerindeki pırıltıları görmeliydin, havalı günlük! Birazdan ne yazık ki hepsini bozmam gerekecekti.
"Hayır."
Beklediğim gibi yüzündeki ifade soldu ve gözlerindeki pırıltılar kayboldu. Yüzünden çok net okuyabildiğim bir duygu vardı: hayal kırıklığı. Ah, intikam almayı çok seviyorum! ^-^
Her neyse, sonra yatağa uzanıp sırtımı döndüm ve uyuyormuş gibi yaptım. Jimin'in uzanıp uykuya daldığını fark edince kalkıp bunları yazmaya karar verdim. O kadar havalıydım ki -her zaman öyleyim ama- kendimle gurur duyuyorum. B) Şimdi gidip havalı bir uyku çekmeliyim, iyi geceler! @-@