YC-9-

234 28 26
                                    

Multimedya: Alçin

Karanlıktan kaçan biri olamamıştım şu hayatımda. Aksine her dokunduğum şey kararmıştı. Ellerimdeki siyahlık her üstünde bulunduğum dalı çürütmüş ve benimle birlikte yok olmasını sağlamıştı. Hayatından geçtiğim ya da hayatına girdigim herkes benim girdabımda kaybolmuştu.

Derin derin nefesler almaya çalışıyordum ama o kadar doluydum ki nefeslerim ciğerlerime ulaşmıyordu.

Bizimkiler birkaç gün erkenden tatile gitmişlerdi ve ben tek başıma içimdeki boşluğu aşmaya çalışıyordum. Başvurmadığım hafıza tekniği kalmamıştı bu 2 günde ama bir boka yaramadığını anladığım için artık bırakmıştım.

Bu yaşadıklarımı birinin anlayabilmesini ummuyordum. Aksine, düşünce ve hayat tarzım çoğu insana tersti. Bu yüzden her şeyi kendim yapabilmeyi hedefliyordum. Tabi bir yere kadardı bu da.

Ama başaramıyordum ve kaybetmekten korktuğum için kendimi zarara uğratıyordum. Çok şey yakalamıştım ama hala bir eksik vardı.

Bütün hayatımı kapsayan büyük bir eksik.

Gözlerimi yavaşça araladım ve saate bakmak için komodine döndüm. 9'a yaklaşıyordu. Yavaşça yataktan doğruldum ve banyoya doğru ilerledim. Küveti hazırlayıp içine girdim. Başımı arkaya yasladım ve derin bir nefes verdim. Uyuyamadığım için oldukça beter bir haldeydim.

Bugün kısa bir aradan sonra şirkete geçecektim ve birkaç toplantıdan sonra yeniden haftalık kontroller için mekanlara uğramam gerekecekti. Zihnimde planlarımı kurarken kontrolleri yarına erteledim.

Yan taraftaki jele uzanacakken gözlerim bileğimin yan tarafındaki dövmeye kaydı. Bir imza gibiydi daha çok. Ama sahibi kimdi bilmiyorum. Eski raporlarda gördüğüm kadarıyla benim değildi. Birkaç tane daha dövmem vardı. Sağ kolumun arkasında birbirine kenetlenmiş iki serçe parmak, köprücük kemiğimde, sırtımda ve bir de ayak bileğimde vardı.

Gerçekten hoş duruyorlardı. Seviyordum bunları. Ama aklımı kurcalayan bileğim ve arka kolumdakiydi. Fark ettiğim şeylerden biri ikisinin de eşi varmış gibiydi.

Küvetten çıktım ve kısa bir duş alıp banyodan çıktım. Giyinme odasına girdim ve iç çamaşırlarımı giydim. Siyah şort eteğimi üzerime geçirdim ve beyaz bluzumla ceketimi giydim. Siyah topuklularımı elime aldım ve çantamı hazırlayıp odadan çıktım. Makyaj masama oturdum ve yüzümü biraz düzeltip saçlarımı yaptım.

Ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve telefonumu alıp çıktım. Topuklarım zeminde tok sesler çıkarıyordu. Sesler duvara çarpıp kulaklarımı buluyordu. Merdivenlerden indim ve evden çıktım. Çantamdan güneş gözlüğümü çıkarıp gözüme yerleştirdim.

Otoparka ilerledim ve arabama binip şirketin yolunu tuttum. Radyodan sakin bir müzik açtım. Ev, şirkete oldukça yakındı. Şirketin yakınından kendime bir kahve ve sandviç alıp şirkete girdim. Selam verenlere başımla karşılık verdim ve asansöre bindim.

Kahvemden bir yudum aldım ve aynadan kendime baktım. Cidden çok yorgun görünüyordum. Gözlerim kançanağıydı, göz altlarım morarmıştı ve cildim biraz farklı görünüyordu. Bu kadar fazla alkol ve sigara içmenin ya da böylesine az uyuma ve yemenin sonucuydu bu.

Asansörün kapısı açılınca içerden çıktım ve odama ilerledim. Koltuğuma oturdum ve önümdeki dosyaları gördüm. Telefondan sekreterimi çağırdım ve dosyalara baktım. Kapım çalınca gözlerim kapıya döndü. "Buyrun efendim?"

"Bu dosyalar ne Gülçin?" Hepsi geçen gün yapılan toplantıyla ilgiliydi ve oldukça karışık. "Efendim onları Ares Bey getirdi. Sanırım geçen günki işten vazgeçmişler. Belgeleri yeniden hazırlayıp işi sizin almanızı istemişler." Gözlerimi kırpıştırıp ona baktım. "Neden?"

YİTİK CENNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin