YC-46-

120 7 1
                                    

Herkese merhaba, yine beklenmedik birkaç tanecik olayla buradayım.

Multimedya: Bölümden bir sahne

Bölüm editimiz;

Bölüm editimiz;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Iyi okumalar ❤

🌙

Ruh, beden, hisler, düşünceler...

Nereye varacaktık sonunda? Ölümün hepsinin sonunu getireceğini biliyorduk ve buna rağmen bunlarla savaşıyorduk.

Yorgunduk, belki de uzun zamandan sonra ikimizde böylesine dibe vurmuştuk. Birbirimize destek olmaya çalışıyorduk, ama bu bile çok zordu.

Göstermesini istemediğim, aynı zamanda çok istediğim bir şeydi bu duygu. Onun içinde yaşamasını istemiyordum, acısını. Onu böyle görmeyi istemiyordum, onun böyle bir acıyı tatmasını istemiyordum.

Çok zordu. 

Bir anneyi kaybetmek, çok zordu.

"Güzelim?" Masayı inceleyen gözlerim yavaşça onun yüzünü buldu. "Efendim?" Diye mırıldandım. "Iyi misin?" Başımı salladım hafifçe. "Daha iyiyim. Uykusuzum biraz sadece." Uzanıp elimi tuttu ve dudaklarına götürüp öptüğünde gülümsedim. "Istersen birkaç gün daha uzatabilirim tatilimizi." Başımı onaylamazca iki yana salladım. "Yok, sevgilim. Evimize gidelim."

"Bugün daha bir şey yapmak ister misin?" Elimdeki kadehi yavaşça masaya koydum ve kolumu kaldırıp saate baktım. "Kulüp?" Güldü ve sigarasından derin bir nefes aldı. "Tabi seninkinin yerini tutmaz ama gidelim."

"Rosso'yu özledim." Dedim içten bir özlemle. "Uzun zamandır ayrılmıyorduk şehirden." Başımı salladım. "En son ne zaman çıktığımızı bile hatırlamıyorum ki." Başını yana eğip bana baktı. "Işleri bırakıp kendinle bile ilgilenmiyorsun." Güldüm. "Seninle ilgileniyorum ama." Başını salladı. "Neyse ki evet."

Sessizce yemeğimizi yemeye devam ettik. "Kalkalım mı?" Başımı salladım ve ayağa kalktım. "Ben bir lavaboya uğrayayım, çıkışta buluşuruz." Uzanıp öptüm ve çantamı alıp lavabonun yolunu tuttum. Içerisi boştu, hızlı bir şekilde işlerimi hallettim ve ellerimi yıkamak için lavaboya eğildim. Kapının açılma sesini duyduğumda aynadan bakışlarımı kapıya çevirdim.

Boya olduğu belli olan kızıl saçlı, siyah renk ve mini boydaki elbiseye sahip bir kadın kapıyı kilitlerken kaşlarımı çattım. Yavaşça doğruldu. "Selamlar, Alçin. Hatırladın mı beni? Alev ben." Bana doğru döndüğünde birkaç saniye onu hatırlamakla uğraştım. Hatırladığımda kaşlarım havalandı sinirle. "Ne işin var burada?" Güldüğünde sinirlerim bedenimi etkisi altına almaya başlamıştı. "Aşk olsun, ben seninle karşılaşmak için Barcelona'ya geleyim sen bana sinirlen."

"Neden buradasın, Alev?" Yüzündeki sırıtma yerini ifadesizliğe bıraktı. "Eski defterler yavaş yavaş açılmaya başlamış diye duydum. Hem Ceyhun da dönmüş. Beni istedi yine yanında. Dedim ben en iyisi-."

YİTİK CENNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin