YC-16-

194 21 44
                                    

Multimedya:Alçin

İyi okumalar ♡♡

Hayatımdaki karanlığı uzun süredir hipnoz olmuş bir şekilde arttırmıştım. Elimle tuttuğum her şey önce ruhumu parçalamış sonra kendi o daldan ayrılmıştı.

Kendimi diğer yaşıtlarıma karşı hep uyumsuz hissetmiştim. Kendim gibi olan çok az insan tanımıştım. Ama kimseyle acım aynı değildi. Sevgisiz bir aile, kısa bir kısmında kendim olmadığım karanlık bir hayat, mükemmel bir aşk, güzel dostlar ve kaybedilmiş bir bebekle kız kardeş...

Her sevgisiz ailenin çocuğunun acı çektiğini biliyordum ama bu farklıydı. Güçlü hissettiren bir şey değildi bu. Kaybettiklerimin yanında, Ares dışında kazandıklarımın bana hiç iyi bir getirisi olmamıştı.

Elçin gittiğinde, gitmesini kabullenememiş kafayı yemiştim. Olmayan birini hayatımda yaşatmıştım. Insanların neden bana deliymişim gibi baktıklarını sonradan çözmüştüm. Bildiğim şeyleri bir kazada unutup aynı kazada bebeğimi kaybetmiştim.

Evet, biliyordum. Zaten onu aldırmayı planlıyorduk. Çünkü hayatımız o zamanlar bir bebek büyütmeye elverişli değildi. Yine de bunu bilmeden benden gitmesi beni daha da çok etkilemişti her şeyi hatırladığımda.

Hafızamın olmadığı o zamanlarda bir gün her şeyi hatırlayıp eski hayatıma devam edeceğime ve eskiyi hatırlayıp 'vay be' diye hüzünleneceğimi ya da sevineceğimi düşünmüştüm.

Bu hayal ettiğim bir hayatın duyumsaması değildi.

Kazandığım hafızamdan sonra kendimi bir yere hapsedip planlar kurmayı düşünmemiştim. Ömrüm boyunca birinden intikam almayı planlasam bunun Aresler ya da Azizler olacağını düşünmüştüm. Ama hayat planlı olmamı istemiyordu işte.

Ben yalnızlığımı, acımasızlık perdesiyle örtmüştüm. Bir kez daha Ares bana gelmiş ve bana o güzel duygularımı hatırlatmıştı. Yeniden birbirimizi bulmamızı sağlamıştı. Kalbimin yerini bana yeniden hatırlatmıştı. Çünkü o yokken tattığım duygular acı ve öfkeden ibaretti.

Umarım şu an benim kadar acı çekmiyordur. Canının yanmasına dayanamıyordum. Her sabah onu gördüğümde, uzaktan bakmak bana yetse de onun acısını güzel gözlerinden okuduğumda kahroluyordum. Yanına gidip her şeyi açıklamak istiyordum ama bütün hepsi bitmeden gidemezdim. Bu ikimizi de tehlikeye atardı.

Gözlerimi tavandan çekip sarılığını yayan güneşe çevirdim. Yine bir gecem uykuyla uyanıklık arasında dinlenemeden bitmişti. Yanımda o yokken uyuyamıyordum ve bir aydan fazladır buradaydım.

Yataktan doğruldum ve bacaklarımı aşağıya doğru sarkıttım. Vücudumu esnettim ve derin bir nefes alıp yataktan kalktım. Banyoya doğru ilerledim ve hızlı bir şekilde duş alıp çıktım. Soğuk su beni daha dinç tutuyordu.

Telefonumdan yükselen zil sesiyle odama doğru ilerledim ve telefonu elime alıp açtım. "Efendim abi?"

"Günaydın, güzelim. Uyandırdım mı?" Odada ki berjere doğru yürüdüm. "Yok uyanıktım. Duştan çıktım şimdi." Oturdum ve arkama yaslanıp yayıldım biraz. "Tamamdır iyi o zaman. Bak ne diyeceğim sana? Iki tane kayıt yolladım şimdi sana. Bunlar bulabildiğim son hastane kayıtları. Ayhan bulmaman için elinden geleni yapmış sanki."

"Her şeyi beklerim ondan merak etme." Başımı onaylamazca iki yana salladım. "Ama ben buldum işte." Güldüm. "Ne zamanın görüntüleri tam olarak?"

"Senin uyandıktan sonra hastanede geçirdiğin günlerin ve farklı bir kayıt daha." Kaşlarım çatıldı. "Nereden bulabildin?" Güldü telefonda. "O zamanlarda sizinle çalışan birine vermiş görevi, kayıtları yok et diye. Adını tam hatırlayamıyorum şimdi. Diğerlerinden biri söylemiş sanırım. Babamın kulağına bir şey gitmemiş ama onlar kendi aralarında zaten senden yana oldukları için o da yok etmediğinden benimle iletişime geçti."

YİTİK CENNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin