YC-44-

129 8 0
                                    

Herkese merhabalarr... Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yükselmeyen kitabımız Yitik Cennet'i yine de devam ettirmeye geldim. Uzun zamandır dersler yüzünden bir türlü bölüm atamıyordum. Iyi kötü bu bölümü yazmaya çalıştım, umarım beğenirsiniz.

Multimedya: Alçin

Ve bölüm editimiz;

Ve bölüm editimiz;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi okumalar❤

🌙

Bazen, bazı bedenler hayatımızda var olsa da ruhu bedeninin varlığı kadar yakmazdı bizi.

O kadın bedeniyle bir yabancı, ruhuyla onun kalbinin bir parçasıydı.

Hissediyordum.

Ares Sonder'in kalbi yanıyordu.

Bütün gecenin uykusuzluğu üzerimizdeydi ve arabanın içi büyük bir kasveti barındırıyordu. Sessiz süren bir yolculuktan sonra şirketin önüne gelince açılan kapılardan sessizce indik. "Hoş geldiniz, efendim." Başımı salladım ve Ares ile içeri girdik.

Sükunet aramızda hiç bozulmadan yukarıya çıkıyorduk. "Geç kaldık." Diye mırıldandım saatime bakarken. "Bir şey olmaz. Beklemek zorundalar." Dedi Ares kaşlarını çatarken. Başımı salladım ve gergin bir nefes aldım. Belime dolanan parmakları hissettiğimde yavaşça Ares'e döndüm. "Gecemiz biraz hızlı mı bitti sanki, ben sana hiç doyamadım."

Kıkırdadığımda beni kendine çekti. "Saatler sürdü, Ares saatler." Omuz silkti ve beni öptü. "Isterse yıllar sürsün güzelim, yine de doyamam." Asansör durduğunda ellerimizi kenetledim ve gülümsedim. "Eşyalarımı bırakayım, geliyorum hemen." Başını salladı. "Ben de şu dosyaları alayım." Ayrıldık ve ikimizde kendi odalarımıza ilerledik.

Bu şirketteki odama girmeyeli yıllar olmuştu. Gözlerim birkaç saniye odayı inceledi ve gülümseyip ceketimi çıkardım. "Günaydın." Gözlerim kapıya döndü. "Günaydın, Türker." Çantamı masanın kenarına koydum ve gördüğüm çiçekle daha fazla gülümsedim. Içeri girip koltuğa oturdu ve Ares kapıda belirdiğinde çiçeği elime aldım. "Ne zaman aldın?"

"Ben almadım." Gözlerim yüzünü buldu ve kaşlarım çatıldı. Yanıma geldi hızla ve çiçeğe uzandı. Önünü, arkasını çevirip inceledi. Çiçeği salladığında içinden düşen not kağıdıyla Ares'e baktım. Küçük zarfın başını yırttım ve içindekileri elime düşürdüm.

'Katili olduğunuz her adamın ruh koruyusucu, katiliniz olmaya geliyor, ölümsüz bir aşkın çifti Alçin Süveyda ve Ares Sonder. Bu çiçekleri en kısa zamanda mezarınıza bırakmak dileğiyle.

Ceyhun Soykar'

"O piç kurusu nereden çıktı şimdi?" Elimdeki iki tane origamiye baktım. Boyunları yine kırıktı, ancak bir farkla. Ikisi de boyun kısımlarından birbirlerine takılmıştı. "Hatırladın mı?" Dediğinde başımı salladım. "Nasıl yani?" Ares Türker'e döndü, ancak bir şey demedi. "Hafıza kaybından bu yana insanların ismi geçmediği sürece düşünerek kim olduklarını bulamıyorum."

YİTİK CENNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin