30

21K 998 122
                                    

hoşş geldiniz, oylarınızı esirgemeyiniz lütfen.

————

"Bu Zifir, asıl ismi Mehmet Karadal. Aynı zamanda Defne'nin de babası." dedim elimle Defne'yi işaret ederken. Tekrar arkamdaki projeksiyona ve projeksiyondaki fotoğrafa döndüm.

"Hakkari'de yaklaşık altı ay görev yaptım. Sınırdaki köyde toplanmışlardı. Baya emek verilmiş bir kamptan bahsediyorum. Aralarına Rojin ismiyle girdim. Altı aylık görevim sonucunda kamptakileri ya ölü ya da tutuklu olarak ele geçirdik ve kampı dağıttık. Defne ile o kampta tanıştık. 20 yaşında, babasının zoruyla kampa gönderilmiş bir çocuk. Kampı dağıttıktan sonra Defne'yi tanık koruma programı kapsamında himayemiz altına alıp gizledik. Eskişehir'de üniversite okumaya başladı bu sene. Zifir, kızı Defne'yi kaçırdığımı bilmiyordu. Öldürdüğümü sanıyordu. Bu yüzden göze göz, dişe diş diye önce albayın kızı Ayça'yı, sonra da benim eski eşim olduğu için Egemen'i kaçırmayı planlamış."

"Zifir'in bize ulaşmasını mı bekleyeceğiz." Hakan'ın sorusuyla gözlerimi Egemen'in fotoğrafından çektim.

"Hayır," dedim. "O benden telefon bekliyor. Defne babasıyla hiçbir koşulda görüşmek istemiyordu, haklı olarak. Ama benim ricamla bize yardımcı olacak. Onun sayesinde Zifir'e ulaşacağız."

"Bu kıza güvenmek doğru bir karar olur mu komutanım?" dedi Bekir, Defneyi göstererek.

"Sen ne ima ediyorsun pardon da?" Defne sinirle oturduğu yerden Bekir'e doğru çevirdi kafasını.

"Ortada ima edilecek bir şey mi var?"

"Sen," dedi sinirle. "Sen benim, o adamdan kaçabilmek, saklanabilmek için neler çektiğimi biliyor musun ki?"

"Sonuç olarak baban o senin."

Bekir'in huyundan olsa gerek hem kısa cevaplar vermesiyle hem de umursamaz tavırlarıyla Defne'yi daha da sinirlendirip ortamı germeyi başarmıştı.

"İnsan babasını seçemiyor maalesef. Belli ki tuzun kuru. O yüzden oturduğun yerden üstten üstten bakamazsın bana öyle. Ukala herif. Komutanın bana güveniyor ayrıca, sen ayriyeten güvenmek zorunda değilsin."

Bekir cevap verecekken atışmalarına son verip lafını kestim.

"Tamam, kesin ikiniz de. Ben Defne'ye kefilim. İtirazı olan görevden affını isteyebilir. Bu görevde gönüllülük esası var. Kimse bizimle gelmek zorunda değil."

Defne'ye güvenmemin sebebi belki de onunla yakın geçmişlerimiz olmasıydı. İkimiz de babalarının ölümüne sebep olduğu annelere sahiptik. İkimiz de babamızı seçememiştik.

Kimse bilmezdi ama görevimin ilk ayında üstlerime rapor geçerken Defne'ye yakalanmıştım. Zifir'in, kampın liderinin kızına yakalandığım için sonumun geldiğini düşünsem de Defne gerçeği öğrendikten sonra bir anlaşma yapmak istemişti. Kampı beraber patlatacak, iş birliği yapacaktık ve sonucunda da ben Defne'yi ne pahasına olursa olsun o bok çukurundan kurtaracaktım. Başta elbette ki bir teröristin çocuğuna güvenmemiştim. Başka bir çare bulmak gibi düşüncelerim vardı. Sonuçta Defne'yi tak diye öldürüp ortadan da kaldıramazdım. Ancak Defne'ye yakalanmamın akşamında o, kurulacak ufak çaplı bir suikastin haberini bana getirip belki de hayatımı kurtarmıştı.

Defne, Zifir'in annesine tecavüz etmesi sonucu dünyaya gelmişti. Annesi de o da bu hayatın içinde bulunmayı hiç istememiş ve kabul etmemişlerdi. Anlattığına göre annesi birkaç sene önce Defne'yi de alıp kaçmaya çalışırken babası tarafından öldürülmüştü. Ardından Zifir, onu da kalıba sokabilmek için bu kampa eğitim alması için göndermişti.

Sevgili Komutanım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin