50

15.2K 739 169
                                    


"Benden önce bu yavşağın öğrenmesi canımı ne kadar sıkıyor tahmin bile edemezsin."

Egemen koltukta bana doğru eğilip kulağıma fısıldadığında kafamı kafasına doğru yasladım. Burnunu hemen kulağımın üzerindeki saçlara götürüp derince kokladı. Bir öpücük kondurup belimin arkasındaki eliyle belimi okşadı. 

"Doktor olduğu için önceden öğrenmiş," diye fısıldadım. "Detaylara takılıp durmasana!"

"Nasıl takılmayayım detaylara? Çocuğumun cinsiyetini ben bilmiyorum ama Sarp ayısı biliyor."

Güldüm. Elimi bacağına götürüp kafamı çektim ve ona döndüm. "Bu durumda benden de önce öğrenmiş oluyor. Ayrıca arkadaşımla düzgün konuşsana."

Hızla dudaklarıma bir öpücük kondurup uzaklaştı tekrardan. "Karnın belli oldukça bu etekler yukarı çekiliyor farkındasın dimi?" diye sorup elbisemin ucuna elini götürdü, aşağı doğru çekti. "Sana şöyle geniş, şalvar gibi pantolonlar alalım. Hayır, rahat et diye diyorum yavrum."

Elbisemin eteği çekiştirilmekten artık sünmeye başladığı için bacaklarımın üstündeki eline vurdum. Ben elimi çekemeden yakalayıp parmaklarımızı kenetledi.

"Umarım kızımız olmaz." diye homurdandım sinirle.

"Niye?" Şaşkınlıkla kaşları havaya kalktı. "Allah hayırlısını, sağlıklısını versin. Hem ben bir kızımız olsun isterdim."

Baş parmağımı hareket ettirip elinin tersini okşadım. "Çocuk bu kıskançlıkla nasıl yaşayacak? İleride erkek arkadaşları olduğunu, evleneceği zamanı falan düşünemiyorum bile."

"Erkek arkadaşlar?" diye çoğul ekini bastırdığında gülmemek için kendimi zor tuttum. Takıldığı nokta beni duvardan duvara vururken gözlerimi devirdim.

"Herhalde evlenip güzel bir yuva kurabilir ayrıca," diye devam etti. "40-50 yaşlarında da çocuğa karışacak değiliz."

Sonunda kendimi tutamayıp sesli güldüm. "Oha, Ego!" dedim sesimi fazla çıkarmamaya özen göstererek. "Çocuğun turşusunu kur istersen."

Beni taklit eder gibi tek kaşını kaldırıp "Benim çocuğum değil mi?" diye sordu. "İstersem turşusunu kurarım."

O, ciddi ciddi daha doğmamış ve cinsiyetini bile henüz bilmediğimiz çocuğu kıskanırken dikkatim dağıldı, masanın başında itişen Sarp ile Meltem'e döndüm. Sarp, Meltem'i masaya doğru yavaşça itince abim oturduğu yerde dikleşip ayaklanır gibi oldu, kaşları çatılıp yüzü ciddileşti. Ama o ayaklanmadan Meltem, Sarp'ın omuzuna hızlıca geçirince Sarp'ın sendeleyip geri düşmesiyle ayaklanmasına gerek kalmadı. İkisinin salaklığına gülerken bir gözüm de sürekli abimdeydi. Oturduğu yerden çatık kaşlarıyla itişen iki arkadaşıma bakıyor, kalksam mı kalmasam mı ikilemindeymiş gibi evin salonuna gerginlik saçıyordu.

Ne ara aralarındaki problemi çözdüklerini anlamadığım ikili bir anda bana döndü. Sarp parmağıyla beni işaret edip "Bunun yüzünden!" diye bağırınca yanımda oturan Egemen'in de kaşları çatıldı, ayaklanacakmış gibi diklendi oturduğu yerde. Elimi bacağıma götürüp olası bir ayaklanmayı durdurmayı amaçladım.

"Noluyo be?" diye çirkefleştim, kaşlarım çatıldı.

"Bizden bir daha olmaz olmaz, dedin sonra gittin şak diye evlendin. Evi iki kişiyiz diye tutmuştum şimdi kirayı tek başıma ödüyorum!" diye aynı çirkeflikle karşılık verirken ellerini beline götürdü. "Sözünden döndün kızım."

"Kızım mızım ne diyor lan bu?"

"Aşkım bir saniye," diyip Egemen'i durdurdum.

"Vesafız köpek," diye Sarp'a geri döndüm. "Hamileyim ben. Şimdi gece boyu bu dediğini düşünücem, uyuyamayacağım. Ne kadar ayıp bu yaptığın."

Sevgili Komutanım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin