Selammm. Satır arlarında buluşalım. Yeni katılanlar varsa (zaten iki üç kişiyiz ahhshah) bize bir merhaba diyebilir düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
--------
"Bana selam vermeyecek, sarılmayacak mısın maviş?" dedi. Onun lafıyla herkes tek tek yanımızdan ayrılmaya başladı.
Korktum. Egemen'le bu kadar uzun zaman sonra yalnız kalmaktan o kadar çok korktum ki Sarp'a sarıldığım kollarımı sıkılaştırdım. Herkes gidiyorsa da o kalsın istedim, birileri kalmalıydı çünkü. Yalnız kalamazdık, yalnız kalırsak ben Egemen'in üstüne atlayabilirdim. Bu kadar özlem dolmuş bir bünye her şeyi yapabilirdi. Ama yapmamalıydı. Biz birbirimize aşık olarak her şeyin içine sıçmış iki geri zekalıydık. Tekrar aynı şeylerin yaşanmasına izin vermeyecektim. Egemen beni bir kez daha kıramayacak, ben Egemeni tek bir kez daha yıpratamayacaktım. Buna asla izin vermezdim.
Donmuş halde ne yapacağımı bilemezken yandan Sarp'ın "Bıraksana kızım beni!" dediğini duydum. Aptaldım ben çok aptaldım. İnsan kendi terk ettiği kocasını nasıl böyle özlerdi ya!
Ellerim benden izinsiz koptu Sarp'tan. Sarp da içeri doğru adımlarken bahçede bi nöbetçiler bi de biz kalmıştık. Hızla arkamı dönüp gitme planı yaparken Egemen sanki hissetmiş gibi "Sakın," dedi. "Şu an kaçamazsın benden. Şimdi değil."
Yani eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşek sözü gibi yine Leyla'lık yaparak "Ne kaçıcam be senden?" diye çemkirdim. Aferin Leyla, aferin kızım. Üzerine atlayacağım galiba falan derken adamın yüzüne söylediğin ilk şeyin şairaneliğine bak. Aferin bebeğim sana.
Egemen güldü. Gülmemeliydi. Bir insan evladı bu kadar güzel gülebilir miydi ya?
"Teşekkür ederim." dedi. "Gece Bekir pusuya düşürülmüş. Sabah öğrenince kafayı yedik ama Gölge halledecek dediklerinde rahatladım."
"Hastaneye götürdünüz mü çocuğu? Karnından darbe almış gibiydi."
"Revirde baktılar."
"İyi," dedim. Allahım, çok utanıyordum şu an. İnsan 27 yaşında eski kocasının yanında niye utanırdı ya ne alaka! Liseli çocuk musun sen Leyla? İnşallah yanaklarım kızarmazdı.
"Çok özledim Leyla." Derin bir nefes aldım. O an hiç istemediğim bir şeyi fark ettim. Hala ama hala, Egemen beni nereye götürse giderdim, ne istese yapardım, ağzından çıkan her söz bana emirdi. Egemen'i unutamamak değildi bu, ben ona hala dediler gibi aşıktım. Ama artık aramızda kocaman duvarlar vardı.
Evet, hepsini ben örmüştüm. Tek tek dizmiş aramıza engelleri kendi ellerimle koymuştum. Ama o tuğlaları taşıyan Egemen'di, bunu da inkar edemezdi. Benim önüme binlerce tuğla taşıyıp aramıza neden duvarlar ördün, diyemezdi. Gerçi demedi de zaten. Egemen de hatalarının farkındaydı. Ama artık ikimiz de koca koca insanlar olmuştuk. Bu yaştan sonra birbirimize bir şans daha vermek aptallık olurdu. Biz bu hikayenin sonunu asla değiştiremezdik.
"Ben de," dedim. Gözleri ışıldadı, bir adım yaklaştı bana. Geriledim. Aceleyle konuştum. "Ben de çok özlemişim tekrar buralarda çalışmayı. Bayadır bir time sahip de değildim."
Yutkundu. Aksini düşünmesi aptallıktı zaten. Umutlanmamalıydı, hala arkadaş kalmayı kabul etmezse de iki düşman olacağımızı bilmeliydi.
"Ben seni özledim ama,"
"Yapma Egemen, beni buraya geldiğime pişman etme."
"Ne yapayım, sen söyle o zaman. Nasıl davranayım sana? Sen tekrar bana gelmişken ne diyeyim sana? Kendi ayağınla geldin buraya, kendi rızanla! Aksini mi düşündün ki?" Sesi yükselince kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Komutanım
ChickLitBoşanmalarının bir yıl üstünden tekrar aynı time atanan iki askerin hikayesi. - Egemen hızlı ve sinirli adımlarla bana yanaştı. Hızlıca sırtımı dikleştirip kulağımdaki kulaklığı çıkardı. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp yüzümü inceledi. Omuz...