49

14.9K 915 122
                                    



Göğsümden çıkardığım fotoğrafa saatlerce bakıp iç çektikten sonra gözlerimi usulca kapatıp zaten ezberimde olan güzel yüzünü daha çok ezberlemeye çalıştım. Her detayını... Hafif hafif burnuna ve alnına dağılmış çillerini, sevmediği ama benim her seferinde büyülenerek izlediğim güneş yanıklarını, gülünce kırışan göz kenarlarını, masmavi deniz gözlerini, kalemle çizilmiş gibi duran güzel dudaklarını...

Leyla'ya olan aşkımın gün geçtikçe büyüyor olması büyük bir mucizeydi. Evlilik, aşkı öldürür derlerdi ama benimkini katlamaktan başka bir şey yapmamıştı. Yanında uyandığım her sabah gördüğüm o güzel yüze biraz daha aşık olmaktan başka hiçbir şey yapmamıştım.

İkimiz de askerdik, elbette ki alışıktık ama ayrı ayrı göreve gitmekten nefret ediyordum. Onu evde bırakmaktan ya da bensiz göreve çıkıp beni evde bırakmasından nefret ediyordum. Leyla kenarımda köşemde bulunmadığında içimde hep bir sıkıntı peyda oluyordu.

Yine de kendimi eve gittiğimde beni karşılayacak olmasıyla avutuyordum. Karım şimdi hamileydi. Artık eve gittiğimde beni karşılayacak iki meleğe sahiptim. Bir adam daha fazla ne isteyebilirdi ki şu dünyada?

Fotoğrafı usulca göğüs cebime geri koyarken gülümseyerek kafamı arkamdaki taşa yasladım. Şimdi bir de hem görünüşü benzeyen hem de huyu Leyla'ya benzeyen bir evladım olsa dünyada cenneti yaşayacaktım. Allah bir kuluna daha ne kadar iyilik yapabilirdi ki?

"Komutanım siz neye sırıtıyorsunuz?"

Daldığım güzeller güzeli düşlerden Hakan'ın kart sesiyle çıkınca sinirle gözlerimi kapatıp bir nefes verdim.

"Ebene sırıtıyorum," diye homurdandım.

Hakan dediğimi umursamadan etrafa sataşmaya devam etti. "Ya bu arada," diyip Meltem'e döndü. "Harun komutanım da gelecekti bizle, sonra vazgeçmiş. Niye gelmediğini siz biliyor musunuz komutanım?"

Meltem kaşlarını çatıp şaşkınlıkla Hakan'a bakarken hiç beklemediğimiz bir anda yükseldi. "Ne bileyim be! Ben nereden bileyim neden gelemediğini? Bana niye soruyorsun, ne amaçla soruyorsun şimdi? Ben mi gönderiyorum milleti göreve? Gelmediyse gelmemiştir, git kendisine sor. Salak mıdır nedir? Bana sormak nereden geldi aklına anlamadım yani. Gerzek herif."

Yanımızdan kalkıp bizden uzaklaşırken azar yiyen Hakan ağzı açık, komutanının gidişini izledi. "Ne dedim ya?" diye mırıldandı kendi kendine.

Sevda gülerek Hakan'ın omuzunu pat patlarken "Boşverin komutanım," dedi. Sonra gülüşü biraz buruk bir hale geldi. "Keşke Leyla komutanım da bizimle olsaydı."

"Keşke Sevda'cım," diyen Hakan'a gözlerimi devirdim.

"Saçma sapan şeyler dilemeyin," diye kestim konuşmalarını. "Uzunca bir süre yok komutanınız."

"Off," diyerek kafasını geriye atıp tulumuna yaslandı Hakan seslice. "Sizin yüzünüzden Leyla komutanım da gitti timden. Bundan sonra hiç olmayacak ki. Nereden tuttum da barıştırdım ben sizi, bilmiyorum."

"Siktir lan sanki sen barıştırdın, pezevenk seni."

Ayağımı uzatıp kafasına bir tekme çaktığımda acıyla kafasını tutup yattığı yerden kalktı. "Komutanım ayıp oluyor ama!" dedi. "Benim de emeğim çok üzerinizde."

Sevda aramızdaki kavganın slevleneceğini hissettiğinden olsa gerek bir iç çekip kavgamızı böldü. "Döndüğümüzde komutanımı ziyarete mi gitsek hep beraber? Şimdi onun için de evde oturup beklemek zordur. Ne de olsa koskoca Gölge, evde oturmaya, görevlerden uzak durmaya alışık değil sonuçta."

Sevgili Komutanım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin