48

14.5K 854 95
                                    

"Egemen abartma artık." Gözlerimi devirip bana uzattığı elma tabağını elime alıp salona adımlamaya başladım.

Sinirli sinirli arkamdan yürürken "Kes sesini," diye mırıldanınca şaşkınlıkla ona döndüm ama şu an siniri evimizin tavanına çarptığından sesimi gerçekten de kesip önüme döndüm.

Yine de yiğitliğe bok sürdüremiyordum işte, biz de böyle bir yiğittik. O yüzden "Hayvanlık yapma," diye homurdandım. "Çocuğu doğurmam görürsün gününü."

"Bu gidişle doğuramayacaksın zaten!" Bir yandan beni azarlarken bir yandan da elimdeki elma tabağını aldı, usuca oturmama yardım edip bacaklarıma battaniye örttü. Sanki 7-8 aylık hamileymişim gibi beni oturturken aşırı özen göstermesi de ayrı komiğime gidiyordu. Daha 4 aylık hamileydim ve göbeğim de normal, izine çıktığım ve bolca börek yediğim herhangi bir günde sahip olduğum göbek gibi olmuştu. Sadece daha yuvarlak ve şişkindi, çok fazla içime çekemiyordum.

Tabii göbeğimi içime çekebiliyor muyum acaba diye denerken kocasına yakalanıp azar yiyen ilk hamile kadın da bendim büyük ihtimalle. Neymiş? Çocuk içeride ezilebilirmiş, amcalarının zaten kafası yamukmuş, çocukta da öyle bir risk varmış, dikkat etmek gerekiyormuş, artık aldığım nefeslere bile özen göstermeliymişim.

Şimdiyse kavgamızın sebebi benim pilatese başlamış olmamdı. Çünkü askeriye beni bütünüyle masa başı bir işe koymuştu ve doğum iznine çıkana kadar sadece raporlarla ilgilenecektim. Bu durumda da hareketsiz kalmak, aşırı kilo almak ve doğumu zorlaştıracak herhangi bir hamleden kaçmak istiyordum. Yapacak tek şey olarak pilates gibi gerçekten doğum sırasında ve sonrasında çok işe yarayacak sporlara yönelmek istemiştim. Allahın unuttuğu, Şırnak'a bile uzak bir köyde oturduğumuzdan burada pilates hocası bulmak zordur diye düşünmüştüm ama şans ayağıma gelmişti.

Meltem'in Şırnak merkezde görevdeyken tanışıp takıldığı çocuklardan biri pilates hocası çıkmıştı ve sosyal medya hesabından da gördüğümüz üzere İstanbul'dayken hamile kadınlara pilates dersi veriyordu. Sonrasında beden eğitimi öğretmeni olarak Şırnak'a atanmıştı. Meltem'im, canımın içi benim için çocuğu arayıp bana ders verip vermeyeceğini sorunca ısrara gerek bile kalmadan hemen kabul etmişti. Bence ve büyük bir ihtimalle de Meltem'i daha çok görebilmek için kabul etmişti. Çünkü telefonda benden alacağı parayla haftada iki gün bizim bulunduğumuz köye gelemeyeceğini ama Meltem gelip onu alırsa seve seve geleceğini söylediğinde Meltem'le birbirimize olan bakışımızı görmeniz lazımdı.

Abimden umut kesildikçe arkadaşımın üzülmesi benim için daha da can yakıcı hale geliyordu. Düğünümüzde tam olarak ne yaşamışlardı bilmiyorum ama Meltem o günden beri tövbeli gibi abimden kaçıyordu. Hayatımda tanıdığım en seküler kızken abimin bulunduğu ortamlarda sırf abimle de el sıkışmamak için ona elini uzatan erkekleri geri çeviriyor, bir kro gibi elini göğsüne atıp 'Eyvallah!' diyordu. Eyvallah mı? Meltem'in böyle kelimeleri bilmesi bile beni şaşırtırken bir de bunları kullanıyor olması aklımı neredeyse kaçırmama sebep oluyordu.

Egemen de işte bir erkeğin bana pilates hocalığı yapması fikrine uyuz oluyordu. Oğlan apaçık bir biçimde Meltem'e yanlıyorken bile bu çocuğun bana bir tehdit olduğunu savunuyor, tehlikeden uzak durmam gerektiğini belirtiyordu. Ama elbette ki katılmıyordum. Çünkü birincisi yanımızda her zaman Meltem oluyordu ve Meltem, gerçekten tersine gelirsen annenden emdiğin sütü burnundan getirirdi, ikincisi şu an sadece 4 aylık hamileydim ve ben Gölgeydim, yani adamın beynini yamulturdum ve üçüncüsü de dersleri karakolun spor salonunda yapıyorduk ve orada kimsenin götü bana tehlike olmayı yemezdi.

Yine de tabii ki de yetişkin ve üstelik yeni baba olan bir Egemen'i ikna etmek, muz soymayı yeni öğrenmiş pembe götlü bir maymunu ikna etmekten daha zordu.

Sevgili Komutanım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin